(Laffer’s curve) ABD’li iktisatçı Arthur Laffer tarafından, vergi oranları ile vergi hasılatı arasındaki ilişkiyi açıklamak üzere ortaya atılan görüşe göre çizilen eğridir. Laffer’a göre vergi hasılatı ancak belirli bir vergi oran
Gecikme anlamına gelen bu İngilizce kelime bir değişimin ortaya çıkması ile bu değişimin ortaya çıkarabileceği tepkiler arasındaki zaman ayrılığını ifade eder. Örneğin yatırım çarpanının gelirlere etkisinde “gecikme” vardır. Yatırım
(Beneficiary) Çek veya poliçenin ödeneceği, belgenin üzerinde adı yazılı olan kişidir.
(Leontief paradox, Leontief empirical findings) Rus kökenli ABD’li iktisatçı Wassily Leontief’in Hecksher-Ohlin Teorisi’ni ampirik teste tabi tuttuğunda ortaya çıkan sonuç Leontief paradoksu olarak adlandırılmıştır. Hecksher-Ohlin T
(Leontief inverse matrix) Girdi-çıktı analizinde nihai talep düzeyi ve bu düzeydeki değişmeler verildiğinde sektörel çıktı düzeylerinin veya bu düzeylerdeki değişimin bulunmasını sağlayan matristir.
(Levantin) Doğu Akdeniz ülkelerinde ve Osmanlı İmparatorluğu’nda yerleşen ve ticari faaliyette bulunan Avrupa kökenli kişilerdir. Levanten kökenli girişimciler ve iş insanları 1860 ile 1914 arasında fabrikalar kurmuş özellikle Avr
(Lewis Development Model) Arthur Lewis tarafından geliştirilen ve sermaye birikimi, kalkınma ve gelir dağılımı arasındaki ilişkileri inceleyen bir modeldir. Lewis bu modelde, gelişen ülkelerde, geçimlik tarım ve modern sanayi olm
(Liberalization) 1-Dış ticaret ve sermaye hareketleri üzerindeki her tür sınırlamanın kaldırılması veya azaltılmasıdır. Türkiye’de 1950 ve 1951 yılında ithalatta liberalizasyon uygulamış ancak döviz rezervlerinin azalması üzeri
(Liberation list) Türkiye’de 1950 ile 1981 arasında uygulanan ve ithalatta miktar sınırlaması olmayan ve izin gerektirmeyen malların yer aldığı listedir.
(London Interbank Offered Rate) Londra Bankalararası Para Piyasası’nda, itibarı yüksek bankaların birbirlerine temel para birimleri (ABD doları, euro, İngiliz sterlini, Japon yeni ve İsviçre frangı) üzerinden borç verme işlemleri
(Liquidation) Bu kelime dar anlamı ile bir borcun ödenmesi veya bir varlığı paraya çevirmeyi tanımlar. Geniş anlamı ile likidasyon bir işletmenin tasfiye edilmesi ve tüm varlıklarının paraya çevrilerek borçlarının ödenmesidir.
(Liquidity) Piyasada işlem gören herhangi bir varlık veya kıymetin piyasa fiyatını etkilemeden alınıp satılabilmesi- nin ölçütüdür. Likiditesi yüksek varlık veya kıymetlerin işlem hacimlerinin de yüksek olması beklenmektedir.
(Liqidity Support Credit Facility) Bankacılık sisteminde belirsizlik ve güvensizlik oluşması ve fon çekilişlerinin hızlanması halinde, TCMB tarafından uygulanan bir destek önlemidir. TCMB, haklarında belirsizlik ve güvensizlik olu
(Liquidity risk) Fonlama ve piyasa likiditesi riskini ifade etmektedir. Fonlama riski, kısa vadeli nakit giriş ve çıkışları arasındaki uyumsuzluk nedeniyle ilave fonlama ihtiyacının ortaya çıkma riskini tanımlamaktadır. Piyasa lik
(Liquidity bills) Para politikasının etkinliğini artırmak ve piyasadaki likiditeyi düzenlemek ve fazla likiditeyi çekmek amacıyla kullanılan, kısa vadeli senet özelliğinde bir para politikası aracıdır. TCMB Kanunu’nun 52. maddesi
(Liquidity preference) Bu terim Key- nes’in Genel Teori’si ile ekonomi literatürüne girmiştir. Likidite tercihi terimi ile bireylerin ve firmaların kaynaklarını hazır para halinde tutmaları tanımlanmaktadır. Likidite tercihi teor