Likidite Tercihi

(Liquidity preference) Bu terim Key- nes’in Genel Teori’si ile ekonomi litera­türüne girmiştir. Likidite tercihi terimi ile bireylerin ve firmaların kaynakları­nı hazır para halinde tutmaları tanım­lanmaktadır. Likidite tercihi teorisi para talebi ile bu talebi etkileyen değiş­kenler arasındaki fonksiyonel ilişkiyi göstermektedir. Bireyler ve firmalar, işlem, ihtiyat ve spekülasyon güdüsü ile para talep edebilir. İşlem güdüsü ile talep edilen para piyasaları canlandı­rır. İhtiyat güdüsü ile talep edilen para ise ileride belirebilecek olumsuzluklar içindir.

Faiz oranlarındaki küçük değişimler işlem ve ihtiyat güdüsü ile para talebini etkilemez. Spekülasyon güdüsü ile para talebi ise faiz oranının fonksiyonudur. Faiz oranı yükseldiğinde spekülasyon güdüsü ile para talebi daralır. Faiz oranları düşünce spekülasyon güdüsü ile para talebi genişler. Faiz oranının düş­me ve yükselme ihtimali bile spekülas­yon güdüsü ile yapılan para talebinde dalgalanmalar ortaya çıkarır.

Faiz oranı düştükçe, likidite tercihi daha güçlü hale gelmektedir. Faiz asgari ora­na inince, para talebi büyük bir esnek­lik kazanarak yatay eksene paralel du­ruma geçmektedir.

Faiz oranı yükseldiğinde likidite terci­hinin zayıflaması, hazır paranın alter­natif maliyeti ile açıklanmaktadır. Atıl para ve spekülasyon amacı ile bekleti­len likidite, gelirden fedakârlıktır. Faiz haddinin yüksek olduğu dönemlerde, tahvil ve bono gelirlerinin çekiciliği artmaktadır. Ellerindeki parayı yalnız faiz gelirinden yararlanmak için değil, ileride faiz oranı gerileyince daha önce ihraç edilmiş tahvil ve bono fi­yatlarında kaydedilecek yükselişten yararlanmak için tutanların sayısı artmaktadır.

Asgari faiz düzeyinde tasarruf sa­hipleri bono ve tahvil almaktansa paralarını ellerinde tutmaktadır. Ancak talebin durması bono ve tahvil faizlerini düşürmemektedir. Çünkü ellerinde bono ve tahvil bu­lunanlar zararına satmaktansa vade sonu için belirlenmiş sabit ve daha elverişli olan faizi beklemeyi tercih etmektedirler.