(New state capitalism) Devlet kapitalizmi, devletin ekonomiye daha fazla müdahale ettiği, kamu sermayesi ile veya özel sektörle ortak olarak (private-public-partnership: PPP) büyük şirketler kurduğu ve varlık fonlarını finansal araç olarak kullandığı bir ekonomik sistemdir. Devletin ekonomideki artan rolü ve müdahalesininkaynağı ideolojik değil pragmatiktir. İktisatçı Orhan Şimşek, bu konu ile ilgili tespitleri şöyle özetlemektedir: “Yeni devlet kapitalizmi, neoliberal ilkeleri de içinde barındıran, kapitalizmi sürdürmeye yönelik bir ekonomik sistemdir. Dikkate değer sayıda özel mülkiyetli şirketin varlığı, küresel ticaret sistemiyle derin bir bütünleşme ve devlet mülkiyetli ya da devletin öncü olduğu alanlarda kapitalist işleyişe uyum bu sürecin temel özellikleridir.
Devlet kapitalizmi 20. yüzyılın ilk üç çeyreğinde dünyanın tüm ülkelerinde tartışılmış, bazı ülkelerde uygulanmış bir sistemdir. Neoliberalizmin ekonomik düşünce alanına ve politika üretimine egemen olduğu 1980-2010 döneminde gündemden düşen devlet kapitalizmi 2008-2009 Dünya Krizi’nden sonra tekrar güncellik kazanmıştır. Bunun nedenleri şu eğilimler ve olgular olmuştur:
Türkiye’de durum: Türkiye’de stratejik öneme sahip ileri teknoloji alanlarına yatırım cömert teşviklerle sağlanmak istenmektedir. Ancak gelişmiş ülkelerde bile özel sektör bu alanlara yatırım yapmakta olağanüstü ihtiyatlı davranmaktadır. Türkiye’de ise özel sektörün Asil Çelik ve benzeri ağır sanayi yatırımlarının olumsuz sonuçlarından sonra ve belirsizlik riskinin arttığı yeni dönemde bu tür yatırımlara sıcak baktığı söylenemez. Diğer taraftan geçmiş dönemlerde KİT’lerin politikacıların arka bahçesi gibi kullanılması, kamuoyunun devlet kapitalizmine ihtiyatla bakmasına neden olmaktadır. Ancak Eti Maden, THY ve savunma sanayisi kuruluşlarının başarıları örnek alınarak yeni tür bir KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) modeli geliştirilebilir. Önerilen yöntemin ilk adımı kamunun veya gönüllü olan bir özel sektör sermaye grubunun, dünya pazarının büyükleri (ABD, Çin, Güney Kore firmaları) ile bir ortak girişim (joint venture) kurması olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde büyük yatırım projeleri ancak kamunun güçlü sermaye desteği ile kurulabilmektedir. Teşvikler ancak bu adımdan sonra etkili olabilmektedir. Bu tür yatırımlara başlanırken eldeki yetişmiş insan gücü kaynağının, bilgi birikiminin ve fiziki altyapının bir envanterinin çıkarılması zaman ve kaynak kaybını önleyebilecektir. Kuruluş ve işletme aşaması için KİT mantığı dışında bir model oluşturulmalıdır. Geliştirilen model, cari işlemler açığını azaltacak tüm stratejik yatırımlar için kullanılmalıdır. Bu model Türkiye Varlık Fonu’nun gerçek işlevinin yerine getirmesine de imkân sağlayacaktır.