Bir ülkenin sanayi üretiminde teknolojik yoğunluk düzeyi yükseldikçe dış ticaret dengesinde açık azalır veya fazla ortaya çıkar. Çünkü düşük ve orta teknoloji ile yapılan üretimde rekabet yoğun olduğu için fiyatlar ve kazanç oranları da düşüktür. Az sayıda ülkenin uzmanlaşabildiği ortanın üstü ve yüksek teknolojili ürünlerde, fiyatlar ve kazanç oranları ise yüksektir. Esasında teknolojik düzey yükseltilmedikçe, açık sorununu çözmek çok zordur. Ham maddesi kum (silisyum) ve bazı nadir metaller olan bir harici diskin ithalatı için örneğin 75 dolar ödeyen ve bunun karşılığında 15 tişört ihraç eden bir ülkenin kalıcı olarak dış ticaret fazlası vermesi imkânsızdır. Cari açık sorununun kalıcı çözümü için yüksek ve ortanın üstü teknoloji ile üretim yapan sektörlerin toplam içindeki payının yükseltilmesi şarttır. Ortanın altı ve düşük teknolojili sektörlerde katma değerin artırılması cari açığın azaltılmasına katkıda bulunur. Cari açık için politika üretiminde sektörlerin içerdiği teknoloji düzeyine göre sınıflandırıldığı aşağıdaki listeyi dikkate almak gerekir:
Yüksek teknoloji sektörleri: Türkiye’de ileri teknoloji sektörlerinin payı üretim ve ihracat içinde yüzde 5’i aşamamaktadır. AB ortalamasının yüzde 20 dolayında olduğu dikkate alındığında bu konuda acil önlemler alınması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu grup, yarıiletken materyal, bilgisayar, ilaç, tıbbi ve optik enstrümanlar, havacılık ve uzay araçları ve telekom cihazları üretimini kapsamaktadır. Kısaca “high tech” diye adlandırılan yüksek teknolojili sanayi dallarında zayıf kalan bir ülkenin ekonomisi gelişse de dış ticaret açığı artmaktadır. Çünkü yarıiletken “chip”lerden oluşan birleşik devreler artık buzdolabından cep telefonuna kadar her üründe kullanılmaktadır. Otomobillerdeki çeşitli sensörler ve benzeri elektronik parçaların kullanımı artmaktadır. Bir otomobilin maliyetinin en az yüzde 20’si bu tür parçalardan kaynaklanmakta, ileri elektronik teknolojisi artık makine teçhizat sektöründe de yaygın olarak kullanılmaktadır. CNC (bilgisayar sayısal denetim) sistemi ile çalışan takım tezgâhlarının satışı giderek artmaktadır. Tezgâhların “beyin” bölümü çoğunlukla ithal edildiği için, makine sektöründe üretim artsa da sektörün ithalat ihtiyacı yükselmektedir.
Ortanın üstü teknoloji sektörleri: Otomotiv ve diğer taşıt araçları, kimya, çeşitli türden makine-teçhizat ve elektrikli makineler üreten sektörleri içeren bu grubun Türkiye’nin sanayi üretimi ve ihracatı içindeki payı son 15 yılda sürekli olarak artmaktadır. Ancak bu sektörlerin ithalat ihtiyacında henüz önemli bir gerileme ortaya çıkmamıştır. Bu sektörlerin ithalatının ekonomik verimlilik ilkesi de dikkate alınarak ikame edilmesini öngören ekonomik politikaların uygulanması ithalat ihtiyacını azaltabilecektir.
Ortanın altı teknoloji sektörleri: Bu grupta yer alan rafineriler ile demir-çelik, metal eşya çimento, cam ve seramik fabrikaları, 60’lı yıllarda “ağır sanayi” diye adlandırılmakta ve sanayi liginin ilk sıralarında yer almaktaydı. Bu sektörler, günümüzde ortanın altı grubunda yer alsa da sürdürülebilir büyüme açısından önemini korumaktadır. Reel ekonominin bu temel sektörlerinin zayıf olduğu ülkeler, durgunluk ve kriz dönemlerinde daha fazla sıkıntı çekmektedir.
Düşük teknoloji sektörleri: Ekonomilerin gıda, alkollü içkiler ve tütün, tekstil-konfeksiyon, deri-ayakkabı, kâğıt, ağaç ürünleri ve basın-yayın gibi bu en eski sektörleri, istihdam potansiyeli ve tarımsal üretimin artırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak bu sektörlerin üretim ve ihracat içindeki paylarının yüksek olması dış ticaret açığının artışına yol açmaktadır.
AB’de bu sektörlerin toplam ihracat içindeki payı yüzde 15 ile 20 arasında kalmaktadır. Türkiye’de ise bu pay üretimde yüzde 35 ile yüzde 40 arasında değişmektedir. Bu oranlara rağmen insanların temel ihtiyaçlarını karşılayan bu sektörler işsizliğin artışını frenlemekte, sosyal huzursuzlukların ekonomiyi rayından çıkarmasını önlemektedir. Bu sektörleri ihmal etmek ve kendi haline bırakmak yerine modernleştirmek ve verimliliklerini artırmayı amaçlamak daha doğru ve gerçekçi bir yol gibi görünmektedir. Örneğin tekstil sektörü üretimi içinde teknik tekstilin payını artırmak ve konfeksiyonda markalaşmaya öncelik vermek, hem istihdam, hem de ekonomik büyüme konusunda olumlu sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.