Para Politikası

(Monetary policy) Ekonomik büyüme, istihdam artışı ve fiyat istikrarı gibi he­deflere ulaşabilmek için paranın elde edilebilirliğini ve maliyetini etkileme­ye yönelik olarak alınan kararları ifade eder. Para politikasının uygulanmasın­dan sorumlu olan kuruluşlar merkez bankalarıdır. TCMB Kanunu’nda, TCMB’nin temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu ifade edilmiştir. Başlı­ca para politikası araçları, açık piyasa iş­lemleri, zorunlu karşılık oranı, reeskont oranları, mevduat faiz oranı, seçici kredi denetimi, ahlaki ikna ve benzerleridir. Bir ülkede ekonomi yönetiminin ya da yasalarla yetkili kılınmış merkez ban­kasının ekonomi ile ilgili olarak aldık­ları parasal kararların tümü ülkede iz­lenen para politikasını oluşturur. Para politikasının önemi 30’lu yıllarda anla­şılmaya başlanmıştır. Madeni para sis­teminin egemen olduğu 19. yüzyılda pa­ranın değerini korumak hedefi için para politikasından yararlanılmamıştır. Bu dönemde teori ve uygulamada yaygın olan görüş, altın standardının kendi­liğinden ekonominin istikrar içinde büyümesini sağlayacağı yönünde ol­muştur. Para politikası ekonomilerde üç temel amaca yönelik olarak kullanıl­maktadır. Bunlardan birincisi fiyat is­tikrarıdır. Ekonomilerde fiyat istikrar­sızlığı arz ve talep uyumsuzluğundan doğmaktadır. Toplam talep toplam arzı aştığında enflasyon, toplam arz toplam talepten fazla olduğunda ise deflasyon görülmektedir. Daha yaygın olan talep fazlalığı durumunda merkez bankaları kredi taleplerini sınırlayan bir reeskont politikası izleyebilir. Ticari bankaların zorunlu karşılık oranlarını yükselterek para arzını sınırlandırma ve açık piyasa işlemleri ile emisyon hacmini daraltma yöntemlerini uygulayabilir.

Tam istihdamın sağlanması para po­litikasının diğer bir hedefidir. Serbest piyasa ekonomilerinde içten veya dış­tan kaynaklanan çeşitli nedenlerle toplam üretim ve istihdam düzeyinde dalgalanmalar görülmektedir. Talep yetersizliği durumunda üretimi ve is­tihdamı artırmak için, para ve kredi hacmi genişletilmektedir.

Para politikası dış ticaret dengesinin sağlanmasında da kullanılabilir. Genel­likle dış ticareti açık veren, yani ithalatı ihracatını aşan bir ülke bu açığını ulu­sal parasının değerini düşürerek azal­tabilir. Devalüasyon sonrasında ihracat özendirilirken ithal edilen mal ve hiz­metlerin fiyatı yükseltilmiştir. Bu ön­lem yanında iç talebi kısan önlemlerle, örneğin tasarruflara daha yüksek faiz verilmesiyle, ihraç edilen ürünleri çe­şitlendirmek ve miktarlarını artırmak kolaylaşmaktadır. Türkiye’de 24 Ocak 1980’den itibaren yürürlüğe konan is­tikrar önlemleriyle bu tür bir para po­litikası izlenmiştir. Ancak iç piyasada uygulanan daraltıcı para politikası ih­racata yönelik üretim dallarını gelişti­rirken, iç tüketime yönelik üretim yapan sektörleri olumsuz etkilemiştir. Bu sonuç ülkede işsizlik ve bazı işletmele­rin iflası anlamına gelmiştir.