Neo-Keynesyenizm

(Neo-Keynesianism) İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Keynesyen ekonomi anlayışının takipçileri ekonomik dü­şünce ortamında seslerini duyurmaya devam etmiştir. 50’li ve 60’lı yıllarda Roy Harrod, Joan Robinson, Luigi Pa- sinetti, Michal Kalecki, Evsey Domar, Piero Sraffa, Alvin Hansen ve Nicho­las Kaldor, teorideki gelişmeleri ve güncel ekonomik sorunları Keynesyen bakış açısıyla değerlendirmeyi sür­dürmüştür. Savaş sonrasında gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan büyüme ivmesi Neo-Keynesyen akımın görüşlerinin etkili olmasını sağlamıştır. Keynes’in yatırım ve sermaye birikimi analizleri­nin kısa dönem için yapılmış olmasına rağmen Neo-Keynesyenler sermaye birikiminin uzun vadeli sonuçlarına da eğilmişlerdir. Keynes çağdaş kapitaliz­min en önemli iki aksaklığından birinin işsizlik diğerinin ise servet ve gelir dağılımının eşitsizliği olduğunu kabul etmekle beraber dağılım teorisine ağır­lık vermemiştir. Neo-Keynesyenler, Keynes’in tüketim fonksiyonunu, üc­retlerden tüketim eğilimi ve kârlar­dan tüketim eğilimi olmak üzere ikiye ayırmışlardır. 70’li yıllarda John Hicks, Franco Modigliani ve Paul Samuelson, Keynesyen görüş çerçevesinde teo­rik çalışmalar yapmıştır. 1977 yılında Cambridge Üniversitesi’nde yayın ha­yatına başlayan Cambridge Journal of Economics Neo-Keynesyen yayınların merkezi olmuştur. 1974-1979 petrol şokları sonrasında yükselen enflasyon ile durgunluğun bir arada yaşandığı stagflasyon olgusu, Ne­o-Keynesyen ekonomi anlayışının etki­sini kaybetmesine yol açmıştır. Milton Friedman’ın monetarist ekonomi an­layışı ve serbest piyasacı görüşlerinin ağırlık kazanması nedeniyle 70’lerin or­talarından 90’lı yıllara kadar Keynesyen ekonomistler geri planda kalmıştır. Yeni yüzyılda Keynes’in düşüncelerine yö­nelen ilgi yeniden canlanmıştır. Dünya Bankası’nda ve IMF’de önemli görevler üstlenmiş olan Stanley Fischer, Olivier Blanchard, Joseph Stiglitz ve bir dönem ABD Federal Reserve Board Başkan­lığı yapmış Janet Yellen, bu dönemde Keynesyen düşünceye katkılar yapmış­lardır. Greg Mankiv, Guillermo Calvo, Nobuhiro Kiyotaki, J. Bradford deLong ve Robert Shiller de dönemin tanınmış Keynesyenlerinden olmuşlardır. Ancak bu iktisatçıların ekonomik görüşlerin­deki ve yöntemlerindeki farklılıklar bir Neo-Keynesyen Ekol’den bahsetmeyi zorlaştırmaktadır.