Mevduat Hacmi

(Deposit volume) Belirli bir günde ban­kalardaki yerli ve yabancı para üzerin­den mevduat tutarı toplamı “mevduat hacmi” olarak adlandırılır. Mevduat hacmindeki değişiklikleri reel anlamda izlemek daha mantıklıdır. Eğer mev­duat artış oranı, aynı dönemdeki enf­lasyon oranının gerisinde kalıyorsa, bankalardaki mevduat reel anlamda azalıyor demektir. Bu da tasarruf eği­liminin zayıfladığının bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu durumda dövize ve kamu menkul değerlerine yö­nelen talep artabilir.

Ekonomi yönetimine duyulan güven azalmışsa mevduatta ortalama vade kı­salır. Vadeli mevduatın toplam mevdu­at içindeki payının azalması da yine bir istikrarsızlık belirtisidir.

Bankalardaki vadeli mevduat artış hızı, enflasyon oranının gerisinde kaldığı takdirde, faiz oranlarının yükseltilme­si gündeme gelir. Bu şekilde daha fazla kaynak toplanması amaçlanır.

Bankalar faiz oranlarını belirlerken, enflasyon oranlarını da dikkate alırlar. Faiz oranları orta vadede enflasyonda­ki dalgalanmalara paralel bir seyir izler. Döviz kurlarının çok hızlı bir şekilde arttığı dönemlerde, fonların ulusal pa­raya yöneltilmesi için faiz oranları yük­seltilir. Döviz tevdiat hesaplarının, top­lam mevduat içindeki payının düşmesi ulusal paraya duyulan güvenin güçlen­diğini gösterir. Kriz ve durgunluk dö­nemlerinde yabancı paranın mevduat içindeki payı yükselir, istikrar dönem­lerinde ise geriler. Mevduat faiz oranla­rı, iç talebin çok canlı olduğu ve enflasyonist baskılara yol açtığı dönemlerde de yükseltilir. Bu önlem ile paranın tü­ketimden tasarrufa çekilmesi ve tüketi­min kısılması amaçlanır.

Mevduat faiz oranlarının düşürülmesi, enflasyonun gerilediği dönemlerde gün­deme gelebilir. Mevduat faizi ile birlikte kredi faiz oranı da gerileyeceği için kre­di kullanımı artar ve ekonomik faaliyet canlanabilir. Bütçe açığının artması, kamunun borçlanma ihtiyacını yüksel­teceği için, faiz oranlarını tırmandırır. Mevduatta, dolayısıyla kredilerde reel faiz oranının yüksek olması, yatırım ka­rarlarını olumsuz yönde etkiler.