(Protectionism) Devletin dış ticarete müdahale ederek yerli üreticileri dış rekabet karşısında korumaya yönelik izlediği dış ticaret politikasıdır. Serbest ticaretin (free trade) karşıtı olan korumacılığın kökleri 17. yüzyıldaki merkantilist uygulamalara kadar gitmektedir. 18. ve 19. yüzyılda korumacılık veya eski dildeki şekli ile himayecilik konusunda düşünce üretenlerin başında ABD’de Alexander Hamilton ile Almanya’da Friedrich List gelmektedir. Hamilton 1791’de kaleme aldığı Report on the Subject of Manufacture (İmalat Konusunda Rapor) adlı kitabında yeni doğan Amerikan sanayisini korumak gerektiğini anlatmıştır.
Friedrich List, Almanya’da korumacılığı savunan “Milli Ekonomi Doktrininin kurucusu olmuştur. John Stuart Mill de 1848’de, yeni doğan endüstrilerin yahut bebek sanayinin korunmasını savunmuştur. Amerika’da Hamilton Raporundan yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra, “Himayecilik Doktrini” benimsenerek 150 yılı aşkın bir süre dış ticaret politikasına esas tutulmuştur. Alman dış ticaret sisteminin özellikle tarım sektörünü gözeterek korumacılığı uygulamaya başladığı dönem ise 19. yüzyılın son çeyreğidir. 20. yüzyılda korumacılık eğilimleri genellikle savaş ve kriz dönemlerinde güçlenmiştir. Savaş döneminde devlet gelirini artırmak amacıyla gümrük vergileri yükseltilmektedir. Bu dönemlerde ithalat zorlaşmakta ve iç piyasa talebi genişlemektedir. Yerli sanayi, daha önce ithal edilen malları imal etmeye başlamaktadır. Savaş bitince, bu tür endüstri tiplerinin yaşayabilmesi, korumacı bir politika izlenmesine bağlı kalmaktadır. İngiltere, Fransa ve ABD’nin dış ticaret tarihleri bu gözlemi doğrulamaktadır. Ancak bu ülkelerin bazı iktisatçıları ve devlet adamları, 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişmekte olan ülkelerin serbest ticaret politikalarını izlemesi gerektiğini savunmuşlardır.
1975 sonrasındaki küreselleşme döneminde 1990’a kadar özellikle ABD, AB ve Japonya arasında ticaret uyuşmazlıkları artmış, bir tarafın aldığı korumacı önleme diğer taraf misilleme yapmıştır. 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasından sonra bu tür uyuşmazlıklar azalmıştır. 2000’li yıllarda Çin, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkelerin sanayi ürünleri ihracatını artırmaları sonrasında özellikle ABD’de korumacı eğilimler tekrar güçlenmeye başlamıştır. Korumacılık politikaları yerli sanayi kuruluşlarının güçlenmesi süreci ile sınırlı tutulduğunda istihdamı artırmakta, sanayi üretimini yükseltmektedir. Ancak korumacılık önlemleri çok uzun süre uygulandığında ve dış ticaret sisteminin kademeli olarak serbestleştirilmesi ertelendiğinde bazı ülkelerde yerli sanayi ürünlerinin fiyatları, dünya fiyatlarının üstüne çıkmakta, ürün kalitesinde dünya standartlarını yakalamak zorlaşmaktadır. Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerin yalnız uluslararası işbölümü koşullarını gözeterek mutlak üstünlük ve mukayeseli üstünlük söz konusu olan alanlarda sanayi kurmaya çalışmaları çok kez başarısızlığa uğramaktadır. Korumacılık döneminde verimli çalışmayan bazı sanayi dallarının, zaman içinde oluşan sermaye birikimi ve kazanılan deneyim ile daha yüksek verimlilik düzeylerine ulaştığı da görülmektedir.