harcamalarının (G) toplamına eşittir. İç talep = C+I+G. Toplam harcamalara ulaşmak için iç talep eşitliğine net ihracat (NX) de eklenmektedir. Net ihracat mal ve hizmet ihracatı (X) ile, mal ve hizmet ithalatının (M) farkıdır. Hesaplama kolaylığı için birincil ve ikincil gelir kalemleri dışta bırakıldığında, (X- M) veya NX’i cari işlemler dengesine eşit olarak kabul edilebilir. Bu aşamada şu eşitlik geçerli olmaktadır.
Y= C+I+G+X-M
Diğer taraftan milli gelir (Y) kullanım açısından tüketim (C), tasarruf (S) ve vergi gelirlerinin (T) toplamı olarak da yazılabilir:
Y = C+S+T
Milli gelirin her iki tanımı özdeş olduğundan şu eşitlik geçerlidir:
C+I+G+ X-M = C+S+T veya C+I+G+X-M-C-S-T= 0 X-M= (S-I) + (G-T)
Burada eşanlı olarak cari işlemler dengesinin (CA) ihracat ile ithalat arasındaki farka (X-M), diğer bir ifadeyle net ihracata (NX) eşit olduğu varsayıldığında, (S-I) tasarruf-yatırım dengesini, (T-G) kamu gelir gider dengesini ifade etmektedir. Hesaplamalar çok yalınlaştırılmış bir şekilde cari işlemler dengesinin dışa açık bir ekonomide özel tasarruf dengesi ile bütçe dengesinden oluşan toplam tasarruf-yatırım dengesinden kaynaklandığını göstermektedir. Özel kesimde tasarrufların toplam değerinin toplam yatırımların altında kalması yatırım açığını, kamu harcamalarının kamu gelirlerinden fazla olması da bütçe açığını ortaya çıkarmaktadır. Bu iki açığın sonucu da cari işlemler dengesi açığı olmaktadır. Bütçe açığının denetlemek için vergi oranları, tasarruf oranını yükseltmek için reel faiz oranları kullanıldığında cari açığı azaltmak imkân dahiline girebilecektir. Ancak bu analiz, üretiminin ve ihracatının teknolojik yoğunluğu yüksek olan gelişmiş ülkeler için geçerlidir. Üretimde ve ihracatta teknolojik yoğunluğun düşük, yatırım malları ve ara malı ithalatının yüksek oranlara çıktığı bir ekonomide yalnız faiz ve vergi oranlarını politika aracı olarak kullanma yöntemi ile cari açığı azaltma girişimleri olumlu sonuçlar vermemektedir.