Ülkenin ihraç mallarına olan dış talep esnekliği uygun değilse, diğer bir deyişle yabancılar için, söz konusu ülkenin ihraç malları fiyatlarının düşmesi fazla bir anlam ifade etmiyorsa, ihracat miktar olarak genişlese de, ihracattan elde edilen dövizde bir artış beklenemez. Söz konusu ülkede ithal malları zorunlu ihtiyaç malları ise ya da halkın yabancı mallara karşı özel bir güveni, rağbeti ve tutkusu varsa, fiyatlar yükseldiği zaman ithalat miktar olarak daralsa da ithalat için harcanan döviz azalmaz. İthal malları petrol gibi vazgeçilmez bir nitelikte ise paranın dış değerinin düşürülmesi, ithalatta ancak kısmi bir azalmaya yol açar. Daha pahalı hale gelen ithalat, enflasyonu yükseltince ulusal para yeniden değer kaybetme sürecine girebilir. Enflasyon-devalüasyon sarmalı, hiperenflasyonun en önemli nedenlerinden biridir. Devalüasyonun enflasyona etkisinin büyüklüğü, ithalatın milli gelir içindeki oranına ve toplam ithalat içinde temel ihtiyaç maddelerinin payına bağlıdır. Türkiye’de devalüasyonun getirdiği fiyat artışı, ham petrol kanalı ile ekonominin tüm sektörlerine dalga dalga yayılır. Ayrıca, sanayinin büyük ölçüde ara malı ithalatına dayalı olarak faaliyet göstermesi de devalüasyonun fiyatları yükseltmesine yol açar. Kur artışını kontrol altına alma girişimlerinin en önemli nedeni fiyatlarda göreli bir ucuzluk sağlamak ve enflasyonu düşük tutmak isteğidir. Devalüasyon oranları sabit kur rejiminin uygulandığı ülkelerde daha yüksek olur. Devalüasyonun geciktirilmesi de olumsuz sonuçlar verir. Türkiye’de hükümetler devalüasyon kararı almakta tereddüt etmişlerdir. Çünkü 1584-1586 olaylarında gümüş akçenin değerinin düşürülmesinden ve devalüasyonu yapanların idam edilmesinden bu yana her büyük oranlı devalüasyon siyasi ve sosyal huzursuzluklara yol açmıştır. Cumhuriyet döneminde 1946 devalüasyonunun olumsuz sonuç vermesi nedeniyle sonraki hükümetler döviz kurlarını yükseltmeye soğuk bakmıştır. 1954-1958 Krizi’nde devalüasyonun gecikmesi ekonomideki dengesizliklerin ağırlaşmasına neden olmuştur. 1958 Devalüasyonu’ndan 22 ay, 1970 Devalüasyonu’ndan yedi ay sonra askeri darbelerin gelmesi politikacıları korkutmuştur. Bu nedenle 1977-1980 Krizi’nde devalüasyon oranları düşük tutulmuştur. 24 Ocak 1980 devalüasyonundan sekiz ay sonra 12 Eylül 1980 darbesi gelmiştir. 1 Mayıs 1981’de sabit kur sisteminden vazgeçilip kurların günlük olarak belirlenmesi yöntemine geçildikten sonra devalüasyonlar ancak şiddetli kriz dönemlerinde ve eskilerine göre daha düşük oranlarda yapılmıştır.