(World Economic Crisis) Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya ekonomisinde olumlu gelişmeler yaşanmış ve 1928 yılına kadar tüm ülkelerde üretim ve sürüm artmıştı. Ancak 1929 başında gıda ve hammadde fiyatları düşmüş ve stoklar artmıştı. ABD’deki New York Borsası 1929 yılının sonbaharına yükselme eğilimi ile başlamıştı. 3 Eylül günü borsa yılın en yüksek değerine ulaşmıştı ama bazı çelik fabrikaları iflas etmiş ve ekonomide sıkıntılar ortaya çıkmıştı. Buna rağmen tasarruf sahipleri tüm hızı ile hisse senedi alımlarına devam etmişti. 24 Ekim Perşembe günü bazı tasarruf sahipleri hisse senetlerini elden çıkarınca hava tersine dönmüştü. Satış dalgası 29 Ekim günü iyice güçlenmişti. Borsada tasarruf sahiplerinin bir aylık kaybı 32 milyar doları bulmuştu. Borsadaki yatırımcılar ekonomideki bu durgunluk belirtilerini görmezden gelince kriz kaçınılmaz olmuştu. Kriz önce ABD ekonomisini ardında Avrupa ve tüm dünya ülkelerini derinden etkilemişti. Sosyalist ekonomi sisteminin uygulandığı Sovyetler Birliği de düşen buğday fiyatları nedeniyle sıkıntı yaşamıştı. Kriz 1929 sonbaharından 1932 sonuna kadar devam etmişti. Krizin başlıca etkileri şunlar olmuştu:
1932’deki dünya ülkelerinin toplam sanayi üretimi 1929’daki düzeyinin yüzde 38 oranında altındaydı.
1931’de gelişmiş ülkelerdeki işsiz sayısı 40 milyon kişiye yükselmişti. Dünya ticareti hacim olarak üçte bir, değer olarak üçte iki oranında azalmıştı.
1929’daki toptan eşya fiyatları 100 kabul edildiğinde bu düzey, 1931 yılında ABD’de 53.9’a, İngiltere’de 83.5’e gerilemişti.
Krizde tüm varlıklarını kaybeden tasarruf sahipleri yoksullaşmış, intihar olayları artmıştı.
Kriz döneminde devletin ekonomiye müdahalesi tüm ülkelerde yoğunlaşmıştı. Hükümetlerin kamu yatırımlarını ve harcamalarını artırma eğilimi işsizliği azaltırken, gümrük vergisi oranlarının yükseltilmesi ve diğer korumacılık önlemleri daralan dünya ticaretinin daha da azalmasına yol açmıştı. Krizin makroekonomik nedenleri arasında şu faktörler öne çıkmaktaydı:
Krizden önce bozuk olan gelir dağılımının kriz sırasında daha da bozulması ekonomilerdeki iyileşme sürecini geciktirmişti.
Sanayide kullanılan yeni teknolojiler işsizliği artırmıştı. Hizmetler sektörü tarım ve sanayide işsiz kalanların çok azına iş imkânı sunabilmişti.
Yatırımlardaki gerileme milli gelirin düşmesine yol açmıştı. Uygulanan para ve kredi politikalarında kriz ihtimali dikkate alınmamıştı.
Türkiye ekonomisine etkisi: Dünya Krizi Türkiye’yi çok kritik bir dönemde yakalamıştı. 1927’de çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu’ndan yararlanmak isteyen girişimciler 1929 yılının sonuna kadar yeni şirketler kurmayı sürdürmüştü. Lozan Antlaşması’nın ekonomiyi olumsuz etkileyecek hükümleri 1929’da yürürlükten kalkmıştı. Aynı yıl Henry Ford Türkiye’nin coğrafi avantajını kullanmak üzere İstanbul Tophane’de bir otomobil montaj fabrikası açmıştı. Kriz, tüm bu olumlu gelişmelerin önünü kesen bir etki yapmıştı. Kurulan özel sektör sanayi tesisleri işletme sermayesi eksikliği nedeniyle faaliyete geçememiş, Ford montaj fabrikası ise kriz nedeni ile kapatılmıştı. Özel sektörün yatırım eğilimi zayıflayınca, devletçi ekonomi politikaları ön plana çıkmıştı. Kriz döneminde en büyük zararı tarım kesimi görmüştü. 1929 yılında kilo başına 12 kuruş olan buğday fiyatı, krizin dip noktasında 4 kuruşa kadar gerilemişti. Diğer tarımsal ürünlerin de fiyatı düşünce çiftçinin satın alma gücü azalmıştı. Tarımsal ürün fiyatındaki düşüşe rağmen, köylünün satın aldığı, gazyağı, tuz, bez, şeker ve benzeri ihtiyaç maddelerinin fiyatları artmıştı. Türkiye ekonomisi krizin etkisinden ancak 1933 ve sonraki yıllarda kurtulabilmişti.