(Workable competition) Gerçek hayatta tam rekabet piyasası kriterlerine uygun bir piyasa yapısı ile karşılaşılması söz konusu olamadığından, gerçekleşmesi mümkün olan ve genellikle en iyi performansı gösteren rekabeti ifade etmek
(Occupational health and security) İşçilerin kaza, hastalık ve diğer sosyal risklere karşı korunması için gerekli önlemleri içeren yasal düzenlemeler bu başlık altında toplanır. Daha önce bu konuda işçiyi odak noktasına alan “işçi s
(Causes of unemployment) İşsizliğe yol açan başlıca faktörler şöyle özetlenebilir:
Demografik yapı: 2000’li yıllarda nüfus artış hızı düşmesini sürdürse de nüfus artış hızının yüksek ve yüzde 2’nin üst
(Unemployment rate) İşsizlik oranı, işsiz nüfusun işgücü içindeki oranıdır. İşgücü istatistiklerinde ekonomik kamuoyunun en yakından izlediği gösterge işsizlik oranlarıdır. Ekonomik faaliyetin temposu yavaşladığında işsizlik arta
(Unemployment insurance) Bir işyerinde çalışırken kendi istek ve kusuru dışında işinden çıkarılıp halen iş arayanlara, uğradıkları gelir kayıplarını kısmen de olsa karşılayarak kendilerinin ve ailelerinin zor duruma düşmelerini ö
(Types ofunemployment) İşsizlik emek arz ve talebi arasındaki uyumsuzluktan doğar. Bu uyumsuzluğun nedenleri her ülkede ve her dönemde farklı olmaktadır. İşsizliğe gelişen ülkelerde sermayenin yetersizliği, gelişmiş ülkelerde ise
(Contract of employment) İşçilerle işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen ve çalışma koşullarını içeren sözleşmedir. Bu sözleşmeye hizmet akdi de denir.
(Lay off, firing, sacking) Ekonomideki dalgalanmalara bağlı olarak işverenin gördüğü lüzum üzerine işçinin geçici veya sürekli olarak işten çıkarılmasıdır. İşveren çıkardığı işçiyi bu durumu önceden bildirmek zorundadır. İşveren bu
(Negotiating documentary bill) Ödemenin yapılacağı yerin farklılığından dolayı ıskontolu senetlere göre daha düşük bir bedelle kırdırılabilen çek, bono ve poliçe gibi senetlerdir.
(Employer) Bir iş sözleşmesine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığı işçi çalıştıran tüzel veya gerçek kişidir.
(Employer union) İşverenlerin ortak hak ve menfaatlerini korumak ve aralarında dayanışma oluşturmak için kurdukları sendikalardır.
(Disburser of public funds) Devlet harcamalarının yapılması için saymanlıklara talimat verme yetkisine sahip kamu yöneticisidir.
(Redemption) 1- Bir borcun ödenerek ortadan kalkması durumudur. 2- Anonim şirket hisse senetlerinin yazılı değerlerinin şirket temettülerinden ayrılan fonun kullanılmasıyla hisse senedi sahiplerine ödenmesini tanımlar.
(Import) Bir ülkede yerleşik kişi ve ku- rumların diğer ülkelerdeki satıcılardan mal satın almasıdır. Ana mal gruplarına göre ithalat dağılımında yatırım malı, tüketim malı ve ara mallar ayrımı yapılır. Hammadde ve enerji ithalatı
(Import dependency) Türkiye ekonomisinde ihracatın ve üretimin artması ile ithalatın artışı arasında paralellik vardır. Örneğin demir çelik ihracatının artışı ancak hurda demir ithalatının da artmasıyla mümkün olabilmektedir. İhra
(Propensity to import) Gelir ile ithalat arasındaki ilişkiyi belirleyen bir katsayıdır. Bu kavram için “ithal meyli” veya “ithalat meyli” kelimeleri de kullanılır. Herhangi bir milli gelir düzeyinde yapılan ithalatın gelir düzeyin
(Import quota) Cari işlemler açığı nedeniyle döviz sıkıntısı yaşayan ülkelerde başvurulan önlemlerden biridir. Kota veya kontenjan yönteminde belirli bir dönemde belirli mallardan ne kadar ithalat yapılacağı devlet tarafından önce
(Compensatory levy) Serbest ticaret koşullarında dünya fiyatlarının çok üstünde bir maliyetle mal üreten kesimleri korumak için uygulanan vergidir.
(Imported inflation) İthal edilen mal fiyatlarındaki artışın yurt içinde üretilen malların maliyetini artırarak yarattığı enflasyondur. 1974 ve 1979 yıllarında ham petrol fiyatlarındaki yüksek oranlı artışlar Türkiye ekonomisinde e
(Import substitution strategy) İthal edilen malları ülke içinde üreterek dış ticaret açığını azaltmayı amaçlayan bu strateji 19. yüzyılda iktisatçılar ve devlet adamları tarafından savunulmuş ve yaygın kullanım alanı bulmuştu. ABD’