(Tight money policy) Daraltıcı para politikasına basın ve politikacılar tarafından takılan addır. Enflasyonu düşürmek amacıyla açık piyasa işlemleri, reeskont ve faiz oranlarının yükseltilmesi gibi araçlarla para arzını azaltmay
(Class) Aynı sosyal ve ekonomik koşullar içinde yaşayan bireylerden oluşan topluluktur.
(Transboundary pollution) Bir ülkedeki zararlı maddelerin hava ve su akımı ile diğer bir ülkeyi etkilemesini tanımlar.
(Border trade) Aynı kara parçası üzerinde birbirine sınırı olan ülkeler arasında yapılan ve özel mevzuatla düzenlenen ticarettir. Sınır ticareti sınırın iki tarafındaki iller veya idari birimler arasında yapılır.
(Numbered account) Mudinin kimliği sorulmadan açılan banka hesaplarıdır. Bu hesap türü 80’li yıllarda Türkiye’de de denenmiş ve daha sonra uygulamadan kaldırılmıştır.
(Insurance) Sigorta bireylerin ve kurumların riskten korunmak amacıyla, riskten koruma hizmeti veren kurumlarla yaptığı anlaşmadır. Sigortacı kurum, bireyin veya kurumun belirli bir prim ödemesi karşılığında bu hizmetten yararlana
(Insurance policy) Sigorta yapan ile yaptıran arasında karşılıklı hak ve yükümlülüklerin yer aldığı ve ilgili mevzuata uygun olarak düzenlenmesi gereken belgedir.
(Specie) Devlet tarafından ağırlık, ayar ve değeri belirlenmiş paradır. Sikkeler, altın, gümüş, bakır, bronz ve alüminyum gibi metallerden veya alaşımlardan darphanelerde basılır.
(Systemic risk) Finansal sistemin bir kısmı veya tamamında meydana gelen bir zafiyetten ötürü finansal hizmetlerin iktisadi faaliyet üzerinde ciddi olumsuz sonuçlara da yol açabilecek şekilde kesintiye uğraması sistemik risk olarak
Fransız bankasının Türkiye’de 1990 yılında açılmış şubesi, mevduat toplam yetkisine sahip yabancı banka şubesi statüsünde 1 şubesi ve 39 elemanı ile faaliyet göstermektedir.
(Lender of LastResort) Merkez bankalarının, para otoritesi olma sıfatları ve finansal istikrarı sağlama yükümlülükleri nedeniyle, sistemde ortaya çıkan fon açıklarının piyasadan karşılanamaması halinde, zor durumdaki kurumun son
Cumhuriyet döneminde işçiler ve memurlar için bazı kamu kurumlarında tekaüt (emekli) ve teavün (yardımlaşma) sandıkları oluşturulmuştu. Tüm işçileri kapsayan sosyal güvenlik kurumu ise ilk kez 1945’te İşçi Sigortaları Kurumu adı
(Social indicators) Bu terim, kentleşme oranı, nüfus artış hızı, sosyal güvenlik sisteminin kapsamı, gelir dağılımı, sağlık, eğitim ve kültür hizmetlerinin düzeyi, okullaşma oranı ve içme suyu hizmetleri gibi sosyal refah gösterge
(Socialization) Devletin sağlık ve eğitim gibi hizmetlerden tüm bölgelerde yaşayan bireylerin eşit olarak yararlanması için aldığı önlemlerdir.
(Socialism) Üretim araçlarının mülkiyetinin ve siyasi iktidarın işçi sınıfının elinde bulunduğu sistemdir. “Toplumculuk” da denen sosyalizm kelimesi ilk kez İtalyan iktisatçısı Giacomo Guila- in tarafından 1803 yılında kullanılmış
(Social capital) Sosyal sermaye, diğer insanlarla birlikte olmaya değer vermek, sosyal ilişkiler kurmak, konuşmak ve dertleşmek gibi toplumları ayakta tutan bağlantı unsurlarının bütününü ifade eder. 21. yüzyılda bu yaygın ilişkiler
(Social insurance) Geleceği hedef alan, risk sonucu ortaya çıkan ihtiyacın şekil ve şiddetine bakılmaksızın, önceden saptanan oranda prim ödeyenlerin karşılaştıkları riskleri belirli ölçüde gideren sistemdir.
İşçi Sigortaları Kurumu adıyla 1945’te kurulan ve işçilere hizmet veren sigorta kuruluşu 1964 yılında çıkarılan 506 sayılı yasa ile Sosyal Sigortalar Kurumu adını almıştır. 1945’te iş kazaları ve meslek hastalıkları ile başlayan s
(Colony) Bir başka ülkenin ekonomik ve siyasi denetimi altındaki ülkedir. Sömürge ülkeye eskiden “müstemleke” denirdi.