(Core competencies) Temel veya çekirdek yeteneklere dönüş ilkesi bir şirketin veya holdingin tüm gücünü ve kaynaklarını, en iyi olduğu alanlara yoğunlaştırması anlamına gelmektedir. Küreselleşmenin zorunlu kıldığı bu uygulama holdinglerde ve büyük sermaye gruplarında aşağıdaki yöntemlerle sürdürülür:
Temel yeteneklere dönüş süreci küreselleşmenin ülkeler arası mal ve sermaye akımını serbestleştirmesi ve gümrük duvarlarının tüm ülkelerde alçalma eğilimine girmesi ile başladı. Belirli bir ürünün küresel ticaretinde en düşük fiyatı uygulayanlar avantajlı olunca, zengin-fakir tüm ülkelerdeki şirketler de fiyatları ve maliyetleri düşürme yollarını aradı. Sermayesini, kadrolarını çok sayıda mal ve hizmetin üretimine dağıtan şirketler, pazarda yeterli bir derinlik kazanamadı ve belirli bir alanda en iyi ve en büyük olmakta zorlandı. Çok sayıda sektörde faaliyet gösteren büyük sermaye gruplarının ve holdinglerin gelişen sektörlerden elde edilen kazançları, çoğu kez zor durumdaki şirketlerin ayakta tutulması için harcandı. Bu durumda istikbali parlak şirket de büyümekte zorlandı ve kaynaklar israf edilmiş oldu. Küreselleşme döneminde, büyük holding ve şirketlerin pazar paylarını korumaları, yüksek tutarda araştırma-geliştirme harcaması yaparak yeni ürünleri pazara sürmelerine bağlıydı. Kaynakların çok sayıda şirkete bölünmesi ise yeni ürünlerin geliştirilmesini de zorlaştırmaktaydı. 2000’li yıllarda dünyada ve Türkiye’de temel yeteneklere dönüş süreci hızlandı. Bu süreçte Gary Hamel ve C.K. Prahalad adlı iki ABD’li profesörün kitapları ve makaleleri etkili oldu.
Dünyada ve Türkiye’deki uygulamalar: Küreselleşme döneminde büyük sermaye grupları ve holdingler az sayıda şirketi elde tutma ve en iyi yaptıkları işte yoğunlaşma yolunu seçti. Gelişmiş ülkelerde bu yoğunlaşma trendi 1990’dan sonra hızlandı. Köklü firmalar, bazı bölümlerini tasfiye ederek en güçlü oldukları alanlardaki yatırımlarını artırdı. Yedek parçaların ülke içi ve dışından yaygın tedariki lojistik planlamanın önem kazanması ile sonuçlandı. Türkiye’de geçen yüzyılın iş insanları bir firma kurmaya niyetlendiklerinde hep uzun unvanları tercih ederdi. Firmanın esas adından sonra “sanayi, toptan ve perakende ticaret, inşaat ve turizm...” gibi çok sayıda sektör adı sıralanırdı. İşsizlerin, “Ne iş olsa yaparım” sözünü işe alınmayı kolaylaştıran bir anahtar olduğunu sandıkları dönemde, girişimcilikte de her işe gözü kapalı girme eğilimi güçlüydü. O günlerde büyük holdinglerin yöneticileri neredeyse her sektörde birkaç firma sahibi olmakla övünürdü. Holdinglerin yavru şirketlerinin sayısı 15’ten başlar 130’a kadar çıkardı. Bu eğilimin en önemli avantajı holdinglerin tüm yumurtaları aynı sepete koymaması sonucu durgunluk ve kriz dönemlerindeki hasarının azaltılması olurdu. Bağlı şirketlerin örneğin nakliye veya bilgi teknolojisi ihtiyacının holding bünyesinde kurulan ayrı bir şirket tarafından karşılanması çoğu kez maliyet avantajı getiriyordu. Ayrıca çok sayıda şirkete sahip olmak kamuoyu nezdinde prestij sahibi olmayı sağlıyordu.
Küreselleşme, dünya ülkeleri arasında mal, sermaye ve bilgi dolaşımını ser- bestleştirdikten sonra bu “genişleme” ve çok sayıda “bağlı şirket” kurma eğilimi kısa sürede zayıfladı. Türkiye’de büyük holdingler temel yeteneklere dönüş ilkesini tam zamanında uyguladı, Büyük holdingler kendilerini büyüten şirketleri, ilk göz ağrılarını ister istemez elden çıkardı. Aynı veya benzer işi yapan şirketler birleştirildi. Holdinglerin elde tuttuğu şirketlerde araştırma ve geliştirmeye ve yeni ürün tasarımına daha fazla kaynak ayrıldı. Yeni dönemde entegre tesisler, ancak maliyetin düşürülmesine katkı sağladığı takdirde ayakta kalabildi. Şirketler dünyanın her ülkesinde ucuz hammadde ara malı ve parça arayışına girdi. Kaliteli ve hesaplı parça ve ara malı üreten şirketler dünyanın en büyük şirketlerine tedarikçi olmayı başardı. Büyük sermaye gruplarının bazı işlerden ve sektörlerden çekilmesi, KOBİ’lere yeni iş alanları açtı. Küreselleşme baskısı nedeniyle temel yeteneklere dönüş eğiliminin, gelecek dönemlerde de devam etmesi beklenmektedir. Bu ortamda kolayca taklit edilmeyecek kadar farklı ve özgün temel yetenekler önem kazanmaktadır.