Temel Yetenekler

(Core competencies) Temel veya çekir­dek yeteneklere dönüş ilkesi bir şirketin veya holdingin tüm gücünü ve kaynak­larını, en iyi olduğu alanlara yoğunlaş­tırması anlamına gelmektedir. Küresel­leşmenin zorunlu kıldığı bu uygulama holdinglerde ve büyük sermaye grupla­rında aşağıdaki yöntemlerle sürdürülür:

  • Rekabet gücünün düşük olduğu dallar­daki şirketler elden çıkarılır veya kapatılır.
  • Rekabet gücünün yüksek olduğu sek­törlerde gerektiğinde şirket satın alınır veya mevcut tesislerde tevsi ve moder­nizasyon yatırımları yapılır.
  • Rekabetin göreceli olarak az olduğu yeni ürünlerin üretimi için araştırma-ge- liştirmeye daha fazla kaynak ayrılır.
  • Şirketler, kendi ürettikleri ara malı ve parçanın maliyeti ile ülke içinde ve dı­şındaki maliyetleri karşılaştırır. Eğer kendi maliyeti yüksekse şirket, fab­rikasının ilgili bölümünü kapatarak, ara mallarını ve parçaları diğer şirket­lerden, gerektiğinde diğer ülkelerden temin eder. Parçaların ülke içinden ve dışından yaygın tedariki ile bir zaman­ların büyük sanayi kompleksleri mon­taj tesislerine dönüşebilir.
  • Sermaye grubunun aynı işkolundaki şirketleri birleştirilerek sinerji yaratıl­ması amaçlanır.
  • Ürün farklılaştırması ve yeni ürün ile pazarda rekabet avantajı elde edilmesi hedeflenir.

Temel yeteneklere dönüş süreci küre­selleşmenin ülkeler arası mal ve serma­ye akımını serbestleştirmesi ve gümrük duvarlarının tüm ülkelerde alçalma eğilimine girmesi ile başladı. Belirli bir ürünün küresel ticaretinde en düşük fiyatı uygulayanlar avantajlı olunca, zengin-fakir tüm ülkelerdeki şirketler de fiyatları ve maliyetleri düşürme yol­larını aradı. Sermayesini, kadrolarını çok sayıda mal ve hizmetin üretimine dağıtan şirketler, pazarda yeterli bir derinlik kazanamadı ve belirli bir alan­da en iyi ve en büyük olmakta zorlandı. Çok sayıda sektörde faaliyet gösteren büyük sermaye gruplarının ve holding­lerin gelişen sektörlerden elde edilen kazançları, çoğu kez zor durumdaki şir­ketlerin ayakta tutulması için harcandı. Bu durumda istikbali parlak şirket de büyümekte zorlandı ve kaynaklar israf edilmiş oldu. Küreselleşme dönemin­de, büyük holding ve şirketlerin pazar paylarını korumaları, yüksek tutarda araştırma-geliştirme harcaması yapa­rak yeni ürünleri pazara sürmelerine bağlıydı. Kaynakların çok sayıda şirke­te bölünmesi ise yeni ürünlerin gelişti­rilmesini de zorlaştırmaktaydı. 2000’li yıllarda dünyada ve Türkiye’de temel yeteneklere dönüş süreci hızlandı. Bu süreçte Gary Hamel ve C.K. Prahalad adlı iki ABD’li profesörün kitapları ve makaleleri etkili oldu.

Dünyada ve Türkiye’deki uygula­malar: Küreselleşme döneminde bü­yük sermaye grupları ve holdingler az sayıda şirketi elde tutma ve en iyi yap­tıkları işte yoğunlaşma yolunu seçti. Ge­lişmiş ülkelerde bu yoğunlaşma trendi 1990’dan sonra hızlandı. Köklü firmalar, bazı bölümlerini tasfiye ederek en güçlü oldukları alanlardaki yatırımlarını ar­tırdı. Yedek parçaların ülke içi ve dışın­dan yaygın tedariki lojistik planlamanın önem kazanması ile sonuçlandı. Türkiye’de geçen yüzyılın iş insanları bir firma kurmaya niyetlendiklerinde hep uzun unvanları tercih ederdi. Firmanın esas adından sonra “sanayi, toptan ve perakende ticaret, inşaat ve turizm...” gibi çok sayıda sektör adı sıralanırdı. İş­sizlerin, “Ne iş olsa yaparım” sözünü işe alınmayı kolaylaştıran bir anahtar oldu­ğunu sandıkları dönemde, girişimcilik­te de her işe gözü kapalı girme eğilimi güçlüydü. O günlerde büyük holdingle­rin yöneticileri neredeyse her sektörde birkaç firma sahibi olmakla övünürdü. Holdinglerin yavru şirketlerinin sayı­sı 15’ten başlar 130’a kadar çıkardı. Bu eğilimin en önemli avantajı holdinglerin tüm yumurtaları aynı sepete koymaması sonucu durgunluk ve kriz dönemlerin­deki hasarının azaltılması olurdu. Bağlı şirketlerin örneğin nakliye veya bilgi teknolojisi ihtiyacının holding bünye­sinde kurulan ayrı bir şirket tarafından karşılanması çoğu kez maliyet avantajı getiriyordu. Ayrıca çok sayıda şirkete sahip olmak kamuoyu nezdinde prestij sahibi olmayı sağlıyordu.

Küreselleşme, dünya ülkeleri arasında mal, sermaye ve bilgi dolaşımını ser- bestleştirdikten sonra bu “genişleme” ve çok sayıda “bağlı şirket” kurma eğilimi kısa sürede zayıfladı. Türkiye’de büyük holdingler temel yeteneklere dö­nüş ilkesini tam zamanında uyguladı, Büyük holdingler kendilerini büyüten şirketleri, ilk göz ağrılarını ister iste­mez elden çıkardı. Aynı veya benzer işi yapan şirketler birleştirildi. Holdingle­rin elde tuttuğu şirketlerde araştırma ve geliştirmeye ve yeni ürün tasarımına daha fazla kaynak ayrıldı. Yeni dönem­de entegre tesisler, ancak maliyetin dü­şürülmesine katkı sağladığı takdirde ayakta kalabildi. Şirketler dünyanın her ülkesinde ucuz hammadde ara malı ve parça arayışına girdi. Kaliteli ve hesaplı parça ve ara malı üreten şirketler dün­yanın en büyük şirketlerine tedarikçi olmayı başardı. Büyük sermaye grupla­rının bazı işlerden ve sektörlerden çe­kilmesi, KOBİ’lere yeni iş alanları açtı. Küreselleşme baskısı nedeniyle temel yeteneklere dönüş eğiliminin, gelecek dönemlerde de devam etmesi beklen­mektedir. Bu ortamda kolayca taklit edilmeyecek kadar farklı ve özgün te­mel yetenekler önem kazanmaktadır.