(Democracy in corporations) Yeni yüzyılda gerek ülke yönetiminde gerekse şirketlerde kalıcı büyümenin yolunun demokrasinin derinleşmesinden geçtiği düşünülmektedir. Çalışanların tümünün çözümlere katkıda bulunmadığı işyerlerinde tek bir yönetici sorunlarla başa çıkamamaktadır. Çalışanların yönetime katkısının arttığı ve her önerinin özgürce tartışıldığı şirketler ise daha hızlı gelişmektedir.
Şirket içi demokrasinin gerçekleştirilmesinde ilke ve kurallar kadar tutum ve davranışlar da rol oynamaktadır. Orta ve alt kademedeki yöneticilerin ve tüm elemanların şirketin geleceği konusunda fikir üretmeleri teşvik edilmezse, demokratik ilkeler beklenen yararı sağlayamaz. Her şirkette karmaşık sorunları çözüme ulaştıracak bir potansiyel yaratıcılık ve kolektif zekâ vardır. Şirket içi demokrasi işlerlik kazanamadığında, bu potansiyel enerji, zihinlerin ücra köşelerine, şirketin kurumsal bilinçaltına itilir. Bu kolektif bilinçaltı, kurumun “gölgelidir. “Gölge” yarım kalmış projeler, kırılan umutlar ve baskı altına alınan hayallerle doludur. Yenilikçiliğin ve çözümcü düşüncenin hapsedildiği bu “gölge” giderek bir öneriler ve fikirler mezarlığına dönüşür. Bu loş ortamda kıskançlıklar, çelişkiler ve klikçilik boy verir. Gölge yayıldıkça şirket gelişemez. Bu verimsiz gölgeyi ancak demokratik ilkeler ortadan kaldırabilir. Özgürlüğün gün ışığı, şirketi içten içe yiyip bitiren gölgeyi aydınlatır. Bu aydınlık, olumsuz duyguları zayıflatır, şirketi yenileyen ve geliştiren bir enerji kaynağını devreye sokar. Gölgeden ışığa geçişin ilk koşulu insana saygıdır. Bu saygı, umutları, hayalleri, becerileri, özlem ve istemleriyle ayrı bir dünya olan bireyin gizli potansiyelini serbest bırakır, gölgenin esiri olmaktan kurtarır.