(Learning organization) Peter M. Senge tarafından 1990 yılında tartışmaya açılan “öğrenen şirket” kavramı sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçildiği bir dönemin en temel kavramlarından birini somutlaştırdığı için kalıcı oldu. Geçen yüzyılın ilk üç çeyreğinde “öğreten şirket” kavramı geçerliydi. O yıllarda ürünlere, yalnız şirket yöneticilerinin görüş ve düşüncelerine göre şekil verilmekteydi. Halk kitleleri kendilerine sunulan ürünleri itiraz etmeden satın almaktaydı. Şirket yöneticilerinin “eğittiği” bu kitle zamanla uyandı. Rekabetin yoğunlaşması sayesinde tüketici pazarda “devrim” yaparak egemenliği eline geçirdi. Yeni dönemde bu kez şirket yöneticileri, giderek daha seçici olan ve onlarca hedef kitleye bölünen tüketicilerin ne istediğini ve ileride neler isteyebileceğini öğrenmek zorundaydı. Aynı dönemde küreselleşme, yalnız ulusal pazarın değil dünyanın başlıca ülkelerindeki pazarların da izlenmesini ve öğrenilmesini gerekli kıldı. Ülkelerdeki tedarikçiler ve tüketiciler hakkındaki bilgileri edinemeyenler maliyetlerini düşüremedi, ürünlerini satamadı.
Öğrenme yolundaki engeller: Örgütün veya şirketin aşırı bürokratik ve hiyerarşik bir yapıya sahip olması, bilgi akımını engeller ve şirketin bir bütün olarak öğrenmesine ve değişime uyum göstermesine imkân vermez. Şirketin, yenileyici bilgi üretmesi için kişilerin kendilerini geliştirme yolları açık tutulmalıdır. Çalışanların kişisel gelişimine önem verildiğinde, şirketin öğrenme kapasitesi de hızla yükselir. Örgütlerde değişime direnenler, yeni bilgilerin öğretilmesine ve edinilmesine da karşı çıkar. Bu direnç, sabırlı ikna çalışmaları ile yenilmedikçe bilginin özümsenmesi zorlaşır. Belirli bir alanda bilgisini derinleştiren bireyler, tablonun bütününü görmekte zorlanabilir. Bu aşırı uzmanlaşma sendromunun zararlarını, eğitimin farklı departmanlardan gelen kişilerle yapılması ve farklı bakış açılarının özendirilmesi ile büyük ölçüde gidermek mümkündür. Çalışanlara “öğrenmeyi öğretmek” yerine, belirli bir bilgi stokunu aktarmak eğitim çalışmalarında verimi düşürür. Yerel koşullara adapte edilmeyen ve şirket içinde yeniden üretilmeyen bilginin ezberlenmesi ancak geçici bir süre için olumlu sonuç verir. Eğitimin başlangıç noktasının gerçek hayat ve günlük pratik olması ise “yaşayan ve gelişen” bir bilgi stokunun oluşturulmasını sağlar. Üretim biçimi ve araçları aynı kaldığında babadan görme veya ustadan öğrenilmiş bilgi ve beceriler işe yarar. Üretim biçimi değiştiğinde ise işe sıfırdan başlamak gerekir. Bu nedenle değişim dönemlerinde “öğrenme” yeteneği büyük önem kazanır.
Değişimi algılama: İlk adımda, değişen koşulların nasıl algılanacağının öğrenilmesi gerekir. Çünkü örgüte ulaşan bilgi sağanağı içinde, değişimin gerçek ipuçlarının bulunması o kadar kolay bir iş değildir. Bu adımı atarken çalışanların eline bir el kitabı veya kılavuz verme imkânı bulunmaz. Değişimi algılama bilgisi ancak toplumu, ekonomiyi ve sektörleri sürekli olarak gözlemlemek, incelemek ve bunların sonucunu analiz etmekle kazanılır.
Bilgi ihtiyacını tespit: İkinci aşamada şirketin ortamdaki değişime uyum sağlamak için hangi bilgi, yetenek ve becerilere ihtiyaç duyduğu tespit edilir. Son aşamada ise bu bilgi ve becerilerin işçilere ve tüm çalışanlara kazandıracak eğitim çalışmaları yer alır.
Her kademede öğrenme: Şirkette eğitim çalışmalarından yalnız bazı yöneticilerin veya bir altın çocuklar ekibinin yararlanması umulan sonuçları vermez. Verimlilik, ancak eğitimin tabandan tavana ve şirketin her kademesinde yaygınlaştırıldığında istikrarlı bir şekilde yükselir.
İşbaşında eğitim: Öğrenme sürecinin en önemli bölümü sınıflarda değil iş başında gerçekleşir. İş yapılırken elde edilen somut deneyimler üzerinde düşünen bir kişi bazı kavram ve ilkelere ulaşır. Bu ilkeler yeni deneyimlerle test edildikten sonra olgunlaşır.
Sosyal ve aktif öğrenme: Gerçek hayatın içindeki öğrenme süreci, bireysel ve pasif öğrenmeden daha yararlı sonuçlar verir. Bilginin eğitimcinin beyninden, çalışanların beynine aktarılmasının eğitimle alakası yoktur. Bu işlem bilgisayarın bir belgeyi kopya etmesinden farksızdır.
Hataların kara kutusunu çözmek: Her şirkette dönem dönem ortaya çıkabilen başarısızlıkların analiz edilmesi eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Geçmişten ve geçmişin hatalarından öğrenen şirket yöneticileri, gelecek için daha hazırlıklı olur.
Kesintisiz eğitim: Değişim çok hızlı olduğu için hem bireysel hem de örgütsel olarak öğrenmeye hiç ara vermeden devam etmek gerekir. Bilgisayar ve makinelerin zaman içinde düzeylerinin yükseltilmesine (upgrading) paralel olarak, tüm çalışanlar yeni bilgi ve beceriler ede edemedikleri takdirde şirket hızla yaşlanır.