"İş Bağımlıları"

(Workaholics) Çalışan kitlesi içinde “iş bağımlısı” olarak nitelendirilen bir azınlık vardır. Günlük konuşma dilin­de “işkolik” diye adlandırılan bu kişi herkesten önce işe gelir, işyerini en son terk eder. Yıllık izninin kullandığı da nadirdir. İş bağımlısı, kendi halinde bir görevli olduğunda yalnız kendisine za­rar verir. Ancak yönetici makamındaki bir işkolik, stres jeneratörü gibidir. İş­yerinde astları ya müdürün gözüne gir­mek için ya da “ayıp olmasın” diye, ça­lışma saatlerini ister istemez uzatır. O yetki devrine inanmaz ve bir işi başka­sına emanet ederken içi sızlar. Emanet ettiğinde de bir gözü hep iş arkadaşının üstündedir. Üretilen işin de muhakkak bir eksiğini bulur.

Bu “işgüzar” kişinin “çok” çalışmasının nedeni de güya başkalarının açığını ka­pamak içindir. İş bağımlısı, bir söyleşiye zaman ayırabildiği nadir anlarda hep fe­dakârlık öyküleri anlatır. İşyerine verdiği emeğe göre az kazandığını, arkadaşları­nın işi kaytardıklarını ve aldıkları parayı hak etmediklerini düşünür. Omzunda tüm şirketin yükünü taşıdığına inandığı için yüzü hep asıktır.

İşkoliklerin bilinçaltında işini kaybet­me korkusu çok güçlüdür. Sosyal hayat­ları çok sığ ve çevresi de çok dar olduğu için, onlar işlerini kaybettiğinde sudan çıkmış balığa döneceğini düşünür, iş­yerinden uzak kaldığında koltuğunu birileri kapacakmış gibi huzursuz olur. Hayatındaki boşluğu ve huzursuzluğu gidermek için işine aşırı ölçüde sarılır. İş onu uyuşturur ve gerçek hayattan ko­parır. Neyin ne kadar önemli olduğunu bilen ve önceliklerin farkında olan bir yönetici ise zamanını daha iyi kullana­bilir. Birlikte çalıştığı kişilere saygı du­yan bir yönetici, onlara kendi çalışma heyecanını aşılar. Verimliliği masa ba­şında saatlerce oturmak değil, huzurlu bir iş ortamında akılcı ve planlı bir ekip çalışması yükseltebilir. Ailesine ve sos­yal hayatına daha çok vakit ayırabilen kişiler, bu arada işinde kullanabileceği çok değerli ipuçlarını da yakalayabilir ve orta vadede daha verimli çalışabilir.