İnovasyon

(Innovation) İngilizcedeki “innova­tion” kelimesi Türkçeye, yenilik, ye­nilenme veya yenilikçilik olarak çev­rilmektedir. İnovasyon süreci yeni bir icadın veya iş fikrinin ticari bir değer kazanması ile başlar. Üründe, üretim sürecinde, örgütlenmede, pazarlama tekniklerinde veya insan kaynakları yönetimindeki herhangi bir yenilik de inovasyon olarak nitelendirilir. İno- vasyon süreci bir fikri, satılabilir hale dönüştürerek ekonomik fayda ve de­ğer yaratır. Bu nedenle, inovasyonun muhakkak bir icatla başlaması da şart değildir. Örneğin dikiş makinesi ve elektrik süpürgesinde, esas kazancı ve ünü, icadı yapanlar değil, bu icadı ticarileştirenler kazanmıştır. Tüketici elektroniğinde ise icatların büyük bölü­mü ABD’de yapılmıştır ama bu buluşla­rın bir bölümünün kaymağını ticari ve teknolojik zekâları sayesinde Japonlar yemiştir. Bu örnekler inovasyonun, araştırma-geliştirme çalışmalarından ve icat yapmaktan farklı bir şey olduğu­nu kanıtlamaktadır.

İnovasyon sürecinde en önemli rolü, yeniliklere açık ve ileri teknolojiye aşi­na olan cesur girişimciler oynar. Ancak inovasyon kültürünün yaygınlaşması, devletin eğitim, yatırımlar ve girişimci­lerin finansmanı gibi konularda yasal ve kurumsal önlemler alması ile mümkün olabilir. Yenilikçilik, aşağıdaki konular­da aşama kaydedildiğinde hızla gelişir:

Bilim eğitimi: Sağlam ve güncel bir bi­lim eğitimi, kişinin dünyayı, doğayı ve teknolojiyi anlamasına imkân verir. İnovasyon ise bilim ve teknolojinin değer ya­ratacak bir şekilde hayata geçirilmesidir.

Hayal gücü: Köklü bir hayat ve sanat kültüründen beslenen hayal gücü, insa­nın ufkunu geliştirir ve yaratıcı çözüm­ler bulma potansiyelini yükseltir.

Ticari ve teknik zekâ: Bilim dalla­rında derinleşmiş bir kişi, bilim ve teknolojiyi, günlük hayatın ihtiyaçlarına daha kolay uygulayabilir.

Sosyal ortam: Yenilikçilerin “eski köye yeni adet getirmekle” suçlanıp dışlandığı bir ortamda inovasyon kültürü gelişe­mez. Mevcut icatları ve teknolojik yeni­likleri, günün ihtiyaçlarına ve pazarın talebine göre “yerlileştirme” ve “geliştir­me” girişimleri ancak yeniliğin özendi­rildiği bir ortamda başarılı olabilir.

Kritik eşik: Belirli bir alanda gelişme ancak kritik eşik aşıldıktan sonra ortaya çıkar. Aynı konuda iş fikrine sahip olan kişilerin azlığı veya yokluğu, bireysel gi­rişimcilerin işlerini kurmalarını ve bü­yütmelerini zorlaştırır. Yarışacağı, tartı­şacağı ve gerektiğinde destek isteyeceği girişimcilerin yeterli sayıda olması işe yeni başlayan genç bir girişimci için en önemli teşviklerden biridir.

İnovasyonda yöntemler: Bir iş kurmak isteyen genç girişimcilerin en büyük sı­kıntısı doğal olarak yeterli sermayedir. İş hayatında deneyimsiz olan gençlere gele­neksel kurumlar kredi vermek istemez. Yalnız bu iş için oluşturulmuş şu yöntem­ler genç girişimcilere destek olabilir:

Risk sermayesi: Bu yöntemde bir risk sermayesi (venture capital) şirketi, yeni iş alanlarına yatırım yapmış şirketlerin hisse senetlerinin bir bölümünü satın alarak, girişimcilere sermaye sağlar. Çiçeği burnunda girişimciler, yenilikçi yöntemleri uygulayıp pazardaki yerini sağlamlaştırınca hisse senetlerinin de­ğeri doğal olarak yükselir. Değer artışı, risk sermayesini sağlayan ana şirkete de kazanç getirir.

Tohum sermayesi: Bu yöntemde zih­ninde yeni bir iş fikri olanlara sunduk­ları iş planları karşılığında belirli tutar­da sermaye verilir. Ancak iş planları ve projelerin belirli düzeyde bir inovasyon içermesi beklenir. Tohum sermayesi (seed capital) yöntemi ile inovasyoncu genç girişimcilerin desteklenmesi yön­temi genç girişimcilerin kendilerini ka­nıtlamalarına imkân verir.

İnovasyonu destekleyen kurumlar: İş dünyasında yenilikçi düşünce tarzı­nı ve uygulamaları destekleyen başlıca kurumlar şunlardır:

Ulusal İnovasyon Sistemi: 90’lı yılların ortasında kurulan bu sistem, yenilikçiliğin yaygınlaşacağı bir tek­noloji ortamının oluşturulmasını amaçlamaktadır.

Ulusal İnovasyon Girişimi: Yaban­cı dille eğitim veren altı üniversitenin, büyük holdinglerin kurucusu olduğu bu girişim, özellikle yükseköğretim kurumları ile sanayi şirketlerinin inovasyon için işbirliği yapmasını hedefle­mektedir.

Türkiye Teknoloji Geliştirme Vak­fı: Bu vakıf (TTGV) risk paylaşımı ve teknolojik girişimcilik gibi konularda iş dünyasına hizmet verir. TTGV, iş fik­rinin geliştirilmesi aşamasını tanım­layan “ön kuluçka” döneminde de şir­ketlerle ve genç girişimcilerle işbirliği yapar. KOBİ’lerle üniversiteler arasın­da bir “arayüz” görevini de üstelenen bu vakıf, teknoloji ödülleri ile inovasyonu teşvik eder.

Teknoloji geliştirme merkezleri: Bu bölgelerin sayısı 2019’da 85’e yüksel­miştir. Bu ihtisas bölgeleri ileri tekno­loji alanında yatırım yapan girişimcile­re her alanda destek olmaktadır.

TEYDEB: TÜBİTAK’ın Teknolojik ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) adlı bu kuruluşu, girişimci­lerin inovasyon ve ileri teknoloji konularındaki projelerini değerlendirir, izler ve destekler.

KOSGEB: Küçük ve orta büyüklükteki şirketlere inovasyon ve teknoloji geliş­tirme konularında da hizmet veren bu kuruluş birçok sanayi merkezinde faa­liyette bulunmaktadır.

Teknoparklar: Üniversiteler ve TÜ­BİTAK bünyesinde bilim insanları ile sanayicileri bir araya getiren teknoparkların sayısı 2000’li yıllarda hızla artmıştır. Daha çok bilişim ve ileri tek­noloji alanlarında kurulan şirketlerin yer aldığı teknoparklarda somut proje­ler hayata geçirilmektedir.