Hizmet Eden Lider

(The servant as leader) 1990’da ölen Amerikalı danışman Robert K. Greenleaf, işletmelerin ve sivil toplum örgütlerinde verimliliğin sürekli olmasının “hizmet eden lider” ile mümkün olabi­leceğini savunmuştu. Greenleaf’in 21. yüzyılda da geniş ilgi gören tezi şöyleydi: “Yeni dönemin sorunları bir dâhi de olsa artık tek bir kişinin üstesinden geleme­yeceği kadar karmaşık ve çok boyutlu­dur. Bu sorunların belirlenmesi, irde­lenmesi, çözüm bulunması, kurumun yenilenmesi için tüm çalışanların kat­kısı gerekir. Bu gönüllü katkı, eski dö­nemin manipülatif yönetim anlayışıyla sağlanamaz. Sorunlar ancak yeni bir hizmet anlayışı ile çözülebilir. Hizmeti esas alan yönetici kendini çalışanlarına, ekonomiye ve topluma ‘borçlu’ hisseder. Hayat bilançosunun pasifinde bu borç vardır. Yaptığı çalışmalarla, davranış ve tutumuyla elemanlarına örnek olmaya özen gösterir. İnsanları dinler ve anla­maya çalışır. ‘Önce insan’ yaklaşımı iç­tenlikle uygulandığında, çalışanlardan güvenoyu almak kolaylaşır. Elemanla­rının yardımına koşan, onlara bir kişisel danışman gibi hizmet veren yönetici, zamanla büyük bir üretim ve çözüm po­tansiyelini harekete geçirebilir.” Hizmete öncelik veren yönetici, tüm çalışanların desteğine ve yardımına ih­tiyaç duyduğunu, davranışlarıyla belli eder. Hatalarının sorumluluğunu şef­faflık ortamında kabullenir. Bu süreç sonunda, insana gösterilen saygı, çalı­şana verilen hizmet, şirketi yaşayan ve sürekli gelişen bir organizmaya dönüş­türür. Bu tarz yönetim anlayışında, yö­netici artık yalnız değildir. Çalışanlara verilen destek ve yardım, verimlilik ve pazar payının artışı olarak geri döner. Greenleaf, “hizmet eden lider” kavra­mını ünlü romancı Herman Hesse’nin “Doğuya Yolculuk” adlı kısa romanın­dan esinlenerek geliştirmişti. Roman­da, Almanya’da bir vakıf tarafından örgütlenen bir doğu yolculuğu anlatıl­maktaydı. Yolculuğa katılanlar arasın­da Leo adında biri herkesin yardımına koşuyor, adeta bir uşak gibi, yüklerin taşınmasına yardım ediyor, grubun ayak işlerini yapıyordu. Moral verici sözleri ve şarkıları ile gezginlerin neşe kaynağı olan Leo, bir gün ortadan kayboldu. Leo’nun yokluğu, seyyahları elsiz ayaksız bıraktı ve doğuya seyahat yarım kaldı. Gruptan biri, yıllar sonra vakıf merke­zine ulaştığında, seyyahların hizmetçi olarak tanıdıkları Leo’nun aslında vak­fın yıllardır değişmeyen tam yetkili li­deri olduğunu gördü.

Hesse, roman kahramanının ağzından Leo’nun bu alçakgönüllü liderlik sırrını şöyle özetlemişti: “Leo, dostluk ve güve­nini, her yağmur damlasına, ayak bastığı her toprak parçasına adamış görünü­yordu. Adeta sürekli veren bir kişiydi Leo. Çevresiyle her zaman akıp duran, kabarıp coşan bir ilişki, bir birlik ve bera­berlik içindeydi. Her şeyi tanıyor, herkes tarafından tanınıp seviliyordu...”

21.yüzyılda bu tür bir hizmet ve giri­şimci liderlik anlayışı, yalnız şirketler için değil, tüm sosyal ve siyasi kurumlar için de gereklidir.