(Ecosystem) Doğada hayatın bulunduğu ve hayatı devam ettirecek bir işleyiş ve sürecin etkili olduğu ortamlar eko- sistem olarak adlandırılır. Bir ekosistemde canlılar bir taraftan daha fazla ışık ve su için birbirleri ile rekabet ederken, diğer taraftan birbirlerine destek olurlar. Ünlü botanikçi Hikmet Birand ormanı örnek vererek ekosistemin oluşumunu şöyle anlatmaktadır: “Teker teker ağaç dikmekle orman olmaz. Orman kendi kendini eken, kendi kendini yetiştiren bir birliktir. Bir yerde onun gelişmesi için ortam hazır mı, o kendi kendini yaratır. Bir dağın doruğundan eteğine kadar basamak basamak gelişen birlikleri, çıplak kayaları kemiren likenlerin yosunlara, yosunların çimenlere, çimenlerin otlaklara, otlakların çalılara, çalıların da ormanlara, toprağı ve toprakta çalışan ekipleri ve bütün gelişme imkânlarını hazırladığını, birinin ötekine öncülük ettiğini, destek olduğunu bilmek gerekir.” Ormandaki çeşitli canlıların birbirlerine destek olmalarını ve bir “birlik” ortamının var olmasını gözlemleyen bazı ekonomistler bir bölgedeki iş hayatının da aynı yöntemlerle gelişebileceğini belirtmişlerdir. Küçüklü büyüklü şirketlerin belirli bir bölgede bulunması, onların hem işbirliği yapmaları hem de rekabet etmeleri, orman ve ekosistem metaforunun kullanılmasını yaygınlaştırmıştır. Bir sanayi bölgesindeki küçüklü büyüklü, eski veya yeni işyerleri de hem birbirleri ile rekabet eder hem de birlikte gelişen dinamik bir bütün oluşturur. 90’lı yıllarda James F. Moore’un geliştirdiği iş ekosistemi (business ecosystem) kavramı özellikle ileri teknoloji üreten merkezlerin çalışma biçimine ışık tutmuştur. Moore’un The Death of Corporation: Leadership and Strategy in the Age of Business Ecosystems adlı kitabında anlattığı süreç 1995 ile 2015 arasında gerçek hayatta ortaya çıkmış, Google, Facebook, Twitter ve Instagram gibi yeni tür şirketler hep aynı ekosistemin, Silikon Vadesi’nin ürünü olmuştur. Geleneksel şirketlerin aksine bu şirketlerde göreceli olarak daha özgür bir çalışma ortamının bulunması ve çalışanların haklarının korunması verimliliğin daha hızlı artmasını sağlamıştır.
Her ekosistemde ayrı bir iş ve hayat kültürü egemendir. Bir ekosistemi örneğin ABD’deki Silicon Valley’i, çok yüksek tutarda para harcansa da farklı bir coğrafyada ve ortamda taklit etmeye imkân yoktur. Bir ekosistem, sosyal ilişkileri, tartışmaları, işbirlikleri ve rekabetleri ile kendi özgün iş ve araştırma kültürünü yaratmak, yeni ürün geliştirme, ticarileştirme ve satış konularında kendi tarzını ve çalışma biçimini bulmak zorundadır. Türkiye’de üretimin ve ihracatın teknolojik yoğunluğunu yükseltmek için girişimcilere şirket bazında teşvik verilmektedir. Bu sistem teknolojik yoğunluk açısından ortanın üstü gruptaki şirketler için yararlı olmaktadır. Örneğin Bursa ve çevresinde otomotivin gelişmesi için elverişli bir ekosistem oluşmuştur. Ancak üretim ve ihracat içinde çok düşük bir paya sahip yüksek teknoloji sektörlerinin gelişmesi için farklı bir yöntem izlenmelidir. Devlet teknoloji konusunda yatırım yapacak girişimcilere tek tek teşvik vermenin yanında bu girişimcilerin birlikte üretim yapacağı büyük ölçekli ve modern ekosistemleri de kurmak ve oluşturmak zorundadır.