“Benchmarking” kelimesi İngilizcede “tezgâh” anlamına gelen “bench” kelimesinden türetilmiştir. Ortaçağ’da ustalar belirli bir örneğe göre üretim yaparken tezgâhlarındaki parçaya bir çentik atar ve fazlalıkları bu işarete göre kesip atardı ve bu işleme “benchmarking” denirdi. Bu kelime geçen yüzyılın son çeyreğinde yaygınlaşan “kıyaslama” çalışmalarında da kullanılmıştı. İlk sistemli benchmarking çalışmasını Walter Chrysler 1926 yılında yapmıştı. Chrysler otomotiv şirketinin kurucusu, daha iyi bir otomobil yapabilmek için rakibi General Motors’un son model ve sıfır kilometredeki bir Oldsmobile’ini son vidasına kadar sökmüş ve bu otonun nasıl yapıldığını ve kaça mal olduğunu belirlemişti. Henry Ford, Chicago mezbahalarını ziyaret ettiğinde çengele asılmış karkas etlerin tavandaki bir ray üzerinden hareket ettiğini ve her işçinin belirli bir bölümü kesip kalanını arkadaşlarına gönderdiğini görmüştü. Ford, bu çalışma yönteminin otomobil üretiminde de kullanılabileceğini fark etti ve kendi fabrikalarında bant sistemini kurdu. Benchmarking (kıyaslama), iş hayatında “Neredeyiz?” ve “Nereye gidiyoruz?” gibi soruların cevaplarını verebilir. Yöneticiler, kıyaslama sonuçlarını analiz ederken, “Birileri en iyi olmayı başarmışsa, biz de başarabiliriz” diye düşünür. Karşılaştırma sonuçları, şirket içindeki tartışmalar için somut bir temel oluşturur. Dönemsel ve yerel başarıların verdiği rahatlık duygusunu ortadan kaldıran bu tür çalışmalar, işyerinde yeni fikirlerin ortaya çıkmasını ve yaratıcılık düzeyinin yükselmesini sağlar. Karşılaştırmaların sürekli ve sistematik olarak yapılması, şirketin yeniden yapılanma çalışmalarının içeriği ve zamanlaması konusunda ipuçları verir. Bu çalışmalar aynı zamanda bir erken uyarı sistemi görevini de yerine getirir. Olası rakiplerin hangi şirketler olduğunu, bunların zayıf ve güçlü yönlerini bilen bir yönetici, rekabet gücünü sürdürmek için gerekli önlemleri çok önceden alabilir. Kıyaslama çalışmasında önce kıyaslamanın kapsamı ve bu çalışmada hangi kriter ve sayısal ölçülerin kullanılacağı tespit edilir. Daha sonra üretim teknolojisi, verimlilik, maliyet kalemleri, fiyat ve satış sonrası servis gibi konularda ülkede ve dünyada aynı sektörde faaliyet gösteren tüm şirketlerin çalışmaları ve ürünleri büyüteç altına alınarak “en iyi şirket” ve “en iyi uygulama” seçilir. Araştırmalar sırasında başarının hangi faktörlerden kaynaklandığı analiz edilir. Bu çalışmalar sonunda hazırlanan yeniden yapılanma programı hayata geçirilir.
En iyileri örnek almak ve taklitle yetinmek, şirket içindeki araştırma-geliştir- me ve inovasyon potansiyelini köreltebilir. Bu nedenle kıyaslama yapılırken, şirketin içsel dinamizmini ve yaratıcılık kapasitesini geliştirecek önlemlerin alınması da gerekebilir. Karşılaştırma çalışmaları sırasında sanayi casusluğu yapmak veya rakip şirketin elemanlarını ayartmak gibi iş ahlakına aykırı uygulamalar doğru değildir.
1950 ile 1975 arasında tersine mühendislik (reverse engineering) veya kopya mühendisliği en çok kullanılan kıyaslama yöntemi olmuştur. Bu yöntemde sektörün en iyisinin ürünleri sökülmekte ve her parçanın nasıl üretildiği incelenmekteydi. 1976-1986 döneminin rekabetçi kıyaslamasında ise temel amaç maliyetlerin düşürülmesiydi. Karşılaştırmalarda faktör verimlilikleri ve girdi maliyetleri ele alınmakta, rakiplere göre yüksek maliyetlerin nerelerden kaynaklandığı araştırılmaktaydı. Fotokopi, faks ve benzeri büro makinelerini ilk geliştiren şirket olmasına rağmen, sektörde dünya pazarının egemenliğini Japonlara kaptıran ABD’li Xerox, 80’li yıllarda şirket bünyesinde kapsamlı bir benchmarking çalışması başlattı. Bu çalışma Xerox’daki sorunların kaynağını gösterdi. Sorunların çözülmesi ile verimlilik yükselince diğer büyük şirketlerde de kıyaslama çalışmaları yaygınlaştı. 90’lı yıllarda daha çok üretim süreçleri ve stratejiler büyüteç altına alındı. Şirketler, ürünlerle birlikte, üretim yöntemlerini de karşılaştırdı. Toplam kalite yönetimi, kaizen ve altı sigma gibi yönetim tekniklerinin kıyaslamada kullanılması şirketlerin nasıl yeniden yapılandıracağı konusunda somut ipuçları verdi. Türkiye’deki şirketler de kıyaslama yaparak kalite konusunda büyük aşamalar kaydetti.
Kıyaslama teknikleri girişimciye kendi şirketini daha iyi tanıma imkânını verir. Bu çalışmalar sırasında yönetici şirketine dışarıdan bakar ve rutin hale gelmiş günlük uygulamaları bile büyüteç altına alır. Kıyaslama yalnız rakiplerle değil, şirket içindeki bölümler arasında da yapılabilir. İçsel kıyaslamada farklı bölümlerin performansları ve çalışma tarzları taranır. Bu analiz sırasında belirlenecek en iyi uygulamalar, diğer bölümlere de ışık tutar. İçsel kıyaslama bazen şaşırtıcı sonuçlar da verebilir. Çünkü başka topraklarda aranan define, bazen şirketin arka bahçesinde, kendi içindedir. Kıyaslama çalışmalarından sonra yalnız teknoloji ithali ile yetinildiği takdirde, bir dünya şirketi konumunu kazanmak imkânsız hale gelir. Araştırmaya kaynak bulunamasa bile, geliştirme ve yerel ihtiyaçlara uyarlama çalışmalarına ağırlık vermek, uçurumun hiç olmazsa bir ölçüde kapanmasını sağlar. Kıyaslama çalışmaları, 21. yüzyılda bankacılık, bilişim ve lojistik gibi hizmetler sektörü dallarında da yaygın kullanım alanı bulmaktadır. Küreselleşme dönemindeki karşılaştırmalarda yalnız iç pazar veya çevre ülkeler değil tüm Avrupa ve dünya ülkeleri taranmaktadır.