Ticarileştirme

(Commercialization) Türkiye’de bilim çevrelerinin bir bölümü ticarileştirme sürecine soğuk bakar ve bunun kendi işleri olmadığını düşünür. Teorik ko­nularda uzmanlaşan kişilerin zihinleri pratik sorunların çözümüne genellik­le yatkın değildir. Faraday ve Maxwell gibi dâhiler elektromanyetik alanında yaptıkları önemli buluşların günlük hayatı nasıl etkileyeceği konusuna eğil­memişlerdi. Onların ortaya koyduğu te­orilerden Edison ve Marconi gibi ticari zekâya sahip kişiler yararlandı ve radyo ve televizyon gibi sayısız elektronik alet icat edildi.

Ticarileşme konusundaki sorunların bir sorumlusu da bir bölüm sanayicidir. Bu kişiler bilimsel çalışma­ları, soyut ve pratik ihtiyaçlardan uzak bir faaliyet olarak görür. Bu karşılıklı negatif tutumlar bilimsel faaliyet so­nuçlarının mal ve hizmet üretiminde kullanılmasını zorlaştırır. Ancak ticari­leştirme konusunda ustalaşmak kolay bir iş değildir. Marconi ve Edison başa­rıya ticari zekâları ile sistemli ve verimli çalışan bir laboratuvarı örgütleme bece­risini birleştirerek ulaşmıştır. Örneğin dikiş makinesi ve elektrik süpürgesin­de, esas kazancı ve ünü, icadı yapan­lar değil, ihtiyaçları fark edip bu icadı ticarileştirenler kazanmıştır. Tüketici elektroniğinde 20. yüzyılın ikinci yarı­sındaki icatların büyük bölümü ABD’de yapılmıştır ama bu buluşların kaymağı­nı geliştirme ve ticarileştirme konusun­da uzmanlaşmış Japonlar yemiştir.

Bu örnekler inovasyonun araştırma-geliştirme çalışmalarından ve icat yap­maktan farklı bir şey olduğunu göster­mektedir. Bu ortamda bilim ve sanayi arasındaki ilişkinin hem girişimci hem de yenilikçi bir ruha sahip iş insanları tarafından güçlendirilmesi gerekir. Ticarileştirmede yeni bir dönem açılması için şu konularda önlem alınmalıdır:

Ticari zekâ eğitimi: Mühendislik ve ekonomi fakültelerindeki lisansüstü eğitimlerde ticari zekâ konusu uygula­malı ve gerçek hayatla bağlantılı olarak öğretilebilir.

Yeni ihtiyaçları gözlemlemek: İn­sanları ve toplumları gözlemlemeyi bi­len ve teknolojik gelişmeleri takip eden kişiler ticarileştirmede daha başarılı olur. Yenilikçi bir ruha sahip girişimci­ler, ekonomide mevcut talebi değil yeni ortaya çıkan ihtiyaçları büyüteç altına alır. Onların pratik zekâsı mevcut bu­luşlar ile ihtiyaçlar arasındaki bağlantı­yı kolayca görebilir.

Geliştirmeye öncelik: Araştırma için uzun süre yüksek tutarda mali kaynak ayırmaya gücü yetmeyen ülkeler, geliş­tirmeye ve ticarileştirmeye odaklanabilir. İnovasyon kültürü: Yenilikçiliğin iş insanları için ikinci bir tabiat haline gel­mesi ticarileştirme için uygun bir zemin oluşturur. İnovasyon kültürünün yaygın­laşması ise devletin eğitim, yeni iş alan­larına yatırımlar ve girişimcilerin finans­manı gibi konularda yasal ve kurumsal önlemler alması ile mümkün olabilir.