(Election campaign management) Politikacı, halk ile iletişim kurmayı çok iyi bildiğinin düşünür. “Seçilmiş” olmayı da bu bilgisinin bir kanıtı olarak görür. Bu nedenle siyasal partilerde, iletişim, halkla ilişkiler ve reklamcılık uzmanlarının önerileri çoğunlukla küçümsenir. Diğer taraftan iletişim alanındaki bazı profesyonellerin seçmenlerin oylarını bir “ticari ürün”, seçim kampanyalarını bir tür “siyasi pazarlama” faaliyeti olarak görmesi de iki taraf arasındaki işbirliğini zorlaştırır. Bu zorluklara rağmen günümüzde, seçim kampanyalarını bilimsel bir temele oturtmak ve seçmenlere ulaşmak için her yolu denemek gerekir. İktidar ve muhalefet partilerinin lider kadroları, hoşlansalar da hoşlanmasalar da modern iletişim tekniklerini kullanmak zorundadır. Bu çalışmalarda şu konularda ön hazırlık yapmak yarar sağlayabilir:
Pozitif siyaset ve kampanya: Seçim kampanyasında “öfke ve tepki” oylarına yönelik negatif siyaset stratejisi partilerin oy oranlarını ancak sınırlı bir miktarda artırabilir. Yalnız diğer partileri kıyasıya eleştirmekle yetinme olarak tanımlanan "negatif siyaset”, yeni seçmen kazandıramaz. Negatif siyaset ve kampanya stratejisi her iki tarafın da ölümcül yaralar aldığı bir düellodan farksızdır. Diğer taraftan pozitif siyaset, yalnız olumlu vaatler ile sürdürülemez. Bu strateji izlenirken, parti yönetimleri sonuna kadar gerçekçi bir yaklaşım izlemeli ve halka olası sıkıntı ve sorunları da anlatmalıdır. Ancak parti, tüm sorunların üstesinden gelebilecek politikalara ve araçlara sahip olduğunu da halka hissettirmelidir.
Bilimsel bir yaklaşım: Amerikan tarzı siyasal reklam kampanyaları, Türkiye’de geri tepebilir. Bunun yerine güveni ve inandırıcılığı, yüz yüze iletişimi esas alan kampanya taktikleri daha iyi sonuç verebilir. Kampanya yönetiminde, siyasal iletişimin "konsept oluşturma”, "ön mesajların gönderilmesi” ve "yan motiflerin iletimi” gibi temel ögelerinin kullanılması ve zamanlamaya dikkat edilmesi, başarısızlığı önler. Kampanya yönetiminde politikanın eski kurtlarının yöntemleri yeni dönemde de işe yarayabilir. Ancak seçim çalışmalarında sosyolojik, demografik ve psikolojik analizleri, halkın anlayabileceği kampanya diline tercüme edebilecek sosyal bilimcilerin, iletişimcilerin, halkla ilişkiler uzmanlarının yer alması hataları azaltır.
Anlaşılır bir dil: Kampanya döneminde, mesajların etkin iletişimi için tüm basılı malzemenin herkesin anlayabileceği akıcı bir dille kaleme alınması gerekir. Seçmen kitlelerinin geçmiş dönem öyküleri dinlemek yerine artık geleceğe bakmak istediği dikkate alınmalıdır. Özellikle genç seçmen kitlesine yöneltilecek politik iletişimde, internetin, e-posta ve Twitter mesajlarının, etkin bir rol oynayabileceği unutulmamalıdır.
Somut vaatler: Kampanya sırasında soyut görünen hedeflerin somutlaştırılması seçmenlerin parti ile bağ kurmasını kolaylaştırır. Örneğin "İstihdamı artıracak önlemleri özendireceğiz” cümlesi yerine "Her yıl 1 milyon gence iş imkânı sağlayacağız” sloganı daha fazla prim yapar. Kampanyada görev alacakların kısa bir süre için de olsa eğitimi, seçmenlere çelişkili bilgi ve vaatlerin aktarılmasını önler. Temel mesaj ve sloganların yalın, etkili ve kolay anlaşılır olması, parti ve seçmen arasındaki bağları kuvvetlendirir. Farkılaştırılmış mesajlar: Günümüzde kitle partileri bile toplumun farklı kesimlerinin özlem ve istemlerine cevap verecek şekilde mesajlarını farklılaştırmaktadır. Toplumun tüm kesimlerine tek bir mesaj demeti ile ulaşmak isteyen partilerin sonuç alması artık çok zordur. Bu nedenle her ayrı hedef kitle için ayrı bir ses ve söylem içeren farklı mesaj setlerini oluşturmak gerekmektedir.