(Extension of market) 70’li yıllardan sonra tüketiciye odaklanma döneminin başlaması iş sahiplerinin davranışlarını da değiştirdi. Odaklanma ilkesi tüketici ile yüz yüze gelen elemanların önemini arttırdı. “Bizde sana göre mal yok!” diyerek düşük gelirli yeni müşteriye mal satmak istemeyen satış anlayışı da çağdışı oldu. Yeni dönemde şirketler ayakta kalmak için sürekli olarak yeni pazarlara girmek zorundaydı. Bu nedenle şirketler yeni hedef kitleler aramaya başladı. Geçmiş dönemlerde elinde yeterli bir sermaye bulunan ve bir iş kuracak girişimcinin ilk aklına gelen müşteri kitlesi yüksek gelirliler olurdu. Toplumun bu en zengin kesiminin, tüketim eğilimi de gerçekten çok güçlüydü. Onlar için zevklerine uyan kaliteli bir üründe fiyat doğal olarak bir sorun değildi. Bu kesimde fiyatı düştüğünde talebin azaldığı bile görülürdü. Sosyal ekonomik sınıflamada “A” grubu olarak tanımlanan bu kesime yönelen girişimci durgunluk ve krizden de pek etkilenmezdi. Ancak sadece bu kesime yönelen girişimciler pazarlarını derinleştirmek ve genişletmek imkânını bulamadı. Oysa kapitalizmin kuralı gereğince girişimcinin belirli bir aşamada ya ihracata yönelmesi ya da iç pazarını genişletmesi gerekmekteydi. Bu konuda ilk adımı çok uluslu şirketler attı. Unilever, Citibank ve Hewlett-Packard gibi dev şirketler Hindistan ve bazı yoksul Afrika ülkelerinde düşük gelirli kitleleri kazanmak için yeni stratejiler uyguladı. Düşük fiyatlı ama yeterli kaliteye sahip ürünlerle “C”, “D” ve “E” gruplarına yönelen bu şirketler bir süre düşük kâr marjına razı olarak sürümden kazanma yöntemini tercih etti. Örneğin Unilever, düşük gelirli pazar konusundaki önyargıları yıkmak için, yönetici adaylarını, sekiz hafta süre ile küçük kent ve kasabalardaki dağıtım merkezlerine yolladı.
Yeniden yapılanma konusunda uzman olan Hint asıllı Amerikalı profesör C. K. Prahalad, Harvard Business Review’da yayınlanan bir makalesinde, gelir piramidinin tabanında sermayeyi daha verimli kullanma imkânının bulunduğunu şöyle anlatmıştı: “ Doyma noktasından uzak olan bu pazarlar önümüzdeki dönemde hızla büyüyebilir. İyi çalışan bir tedarik zincirinin kurulması, yaygın bir dağıtım ağı ve üretimin fason olarak diğer şirketlere yaptırılması sayesinde işletme sermayesi ihtiyacı da minimum düzeye indirilebilir.” Türkiye’deki şirketler de pazarı genişletme konusunda adımlar attı. Hem hesaplı hem de şık olan yeni ürünler geliştirerek, orta ve düşük gelirli nüfus kesimlerinde yeni müşteriler kazanmayı amaçlayan şirketler kazançlarını artırdı.