(Marketing in recession) Ekonomi durgunlaşınca paniğe kapılan bazı girişimciler aşağıdaki üç önlemlere başvurmaktadır: Maliyetleri düşürmek için ilk adım olarak pazarlama ve reklam bütçelerinde kesinti yapılır. Ekonomiler durakladığında, iç ve dış talep ile satışların aynı oranda düşeceği varsayılır. Zor günler için belirlenen strateji, dönem boyunca hiçbir değişiklik yapılmadan aynen uygulanır. Bu önlemlerin gerisinde, bir “düz mantık” yaklaşımı ve “Ekonomi daraldığına göre benim de işlerim daralacak” düşüncesi yatar. Düz mantığın kaçınılmaz sonucu savunmaya ağırlık vermek ve geriye yaslanmaktır. Oysa farklı düşünce tarzı, yaklaşım ve önlemlerle, durgunluk dönemlerinde bile işin geliştirilmesi, hiç olmazsa hasarın asgari düzeyde tutulması mümkündür.
Ekonomide durgunluk ortaya çıktığında, her şirketin satış gelirinin duraklayacağı düşünülür ekonomisi duraklayan ülkelere yapılan ihracatın gerileyeceği düşüncesi de yaygınlaşır. Bu düşünceler genelde doğrudur ama işler kötüye giderken bile satışları ve ihracatı artırmanın bir yolu muhakkak vardır. İç veya dış pazarı bir bütün olarak görmek yerine, pazarın farklı niteliklere sahip çok sayıda segmentten ve hedef kitleden oluştuğunu bilenler “düz mantık” tuzağından kurtulabilir. Çünkü her segmentteki kişilerin, durgunluğa tepkileri de farklıdır. Farklılıkların bilincinde olan girişimciler, ürünlerini ve fiyatlarını farklılaştırarak durgunluk dönemlerinde bile satışlarının azalmasını önleyebilirler. Bir tüketici, ekonominin kötüye gittiği dönemlerde, geçmişteki tüketim standartlarından kolay kolay vazgeçmez. Ailenin geliri işsizlik veya bir başka nedenle azalmış olsa bile, alışveriş listesinde yine alışılmış ürünler vardır. Bu tüketiciler, alıştığı ürünlerin kalitesine yakın ama fiyatları epey düşük ürünler bulduğunda hemen satın alma kararını verir.
Sıkıntılı dönemler, geçmişten daha farklı ve analitik düşünmeyi ve ayrıntıları da dikkate alan bir “ince ayar” yaklaşımını gerektirir. Konjonktüre direnmeyi amaçlayanlar aşağıdaki konularda önlem almak zorundadır:
Gelir kaymalarının incelenmesi: Yeni dönemde gelir gruplarının tercihlerinde aşağıya doğru kaymalar ortaya çıkabilir. Durgunluk dönemlerinde örneğin ortanın üstü gelir grubundaki tercihlerin niteliği, orta sınıfa doğru yaklaşır. Orta sınıftakiler de ortanın altı gelir grubunun satın aldığı ürün ve hizmetlere ilgi duyabilir. Girişimciler bu kaymaları iyi etüt ederek ürün farklılaştırmasına gidebilir ve satışlarını artırabilir.
Geçici indirimler: Müşteri kaybetmemek için bazı ürünlerin fiyatında, kaliteyi düşürmeksizin geçici olarak indirim yapılabilir. Bu uygulama bir süre için kâr marjlarını düşürse de, müşterinin orta vadedeki sadakatini güçlendirir.
Yeni ürün konseptleri: Yeni dönemde ekonominin genel seyrinin, ailelerin geçimleri üzerindeki etkilerini analiz edip, yeni ürün konseptleri geliştirmek satışları artırabilir. Özellikle yeni teknolojiler kullanılarak üretilecek göz alıcı ürünler, durgunluk döneminde bile tüketicilerin satın alma kararı vermesini sağlar.
Kompakt ürünler: Tüketici satın alma gücünün duraklaması durumunda, fiyatı daha düşük olan ama beklentilerini karşılayacak standart özellikleri bulunmayan ürünleri almaktansa beklemeyi tercih edebilir. Bu nedenle durgunluk dönemlerinde, fiyatları hesaplı düzeylerde tutulan ama standartları mümkün olduğu kadar yüksek olan “kompakt” ürünleri piyasaya sürmek gerekir. Pazarlama konusunda özellikle gelişmekte olan ülkelerde fikirlerine çok değer verilen Philip Kotler, A’dan Z’ye Pazarlama adlı kitabında resesyonda yapılacak en önemli hatayı şöyle anlatmaktadır. “Resesyon başladığında şirket üst yönetimleri hemen harcamaları kısma kararı alır ve kısıntıya reklâm harcamalarından başlar. Zaten üst yönetimde görev alan ve çoğunluğu finans kökenli olan kişiler, reklamcılığa pek inanmaz. Onlar pazarlamayı ve reklâmı, kâr yaratan bir faaliyet değil de rakiplere karşı bir savunma önlemi olarak görür. Tepedeki adamların zihinlerinde, pazarlama bütçesinin beklenen satış gelirine oranı konusunda sabit bir oran vardır ve tahmin ettikleri gelir düştüğünde de pazarlama bütçesini otomatik olarak azaltırlar. Esasında pazarlama bütçesini, beklenen satış gelirine göre belirlemek mantıksız bir iştir. Bu, arabayı atın önüne koymaya benzer. Çünkü pazarlama bütçesini tespit etmeden beklenen gelirin düzeyi de tahmin edilemez. Pazarlama bütçesi, bir sonuç değil bir nedendir: Daha yüksek bir pazarlama bütçesi belirlediğinizde daha yüksek bir satış gelirine ulaşabilirsiniz.” Kotler, işler durgunlaştığı dönemler için girişimcilere şu önerileri yapmaktadır: