“The Bodrum Cup iyi insanları etrafına toplamayı başardı”
Etkinliğin halen Onursal Kurucu Başkanı, başlattığı bu projeyi yıllar önce gençlere teslim eden Erman Aras ve Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal’la Bodrum’da buluştuk Cumhuriyet’in 100. yılında 35. yaşını kutlayan The Bodrum Cup’ı konuştuk.
35'inci yaşını Cumhuriyetin 100'üncü yılıyla birlikte kutlayan Maximiles Black The Bodrum Cup, Cumartesi akşamı yapılan ödül töreni ile sona erdi. İlk yarışı 1989’da 18 tekneyle yapılan etkinliğe bu yıl 100’den fazla tekne katıldı, yarışlara Selanik ve İstanbul rotaları dahil edildi. The Bodrum Cup, yatların konuklarıyla birlikte yarışabildikleri dünyadaki ender regattalardan birisi. Bu özelliği onu çok ayrıcalıklı kılıyor, çünkü benim gibi denizi seven ancak hayatında daha önce hiç yelken sporu yapmamış kişiler de bu heyecanı birebir deneyimleme fırsatı bulabiliyorlar. Ben de yıllardır bu fırsatı değerlendiriyor, birkaç günümü The Bodrum Cup’ta, Bodrum’un lacivert sularında kuğu gibi süzülen yelkenlilerin arasında geçiriyorum.
Bu sene, programımdaki yoğunluk nedeniyle etkinliğe katılamayacağımdan yarışlar başlamadan bir gün önce Bodrum’a gittim. Amacım bu kez, yarışların sürdüğü günlerin yoğunluğu içinde rahat rahat sohbet fırsatı bulamadığım The Bodrum Cup’ın halen Onursal Kurucu Başkanı olan, kurduğu bu etkinliği yıllar önce gençlere teslim etmiş sevgili Erman Aras (Bodrum mandalinasını da dünyaya tanıtan isim) ve Organizasyon Komitesi Başkanı sevgili Süleyman Uysal’la rahat rahat sohbet edebilmekti, ettik de…
Büyük bir emek, büyük bir organizasyon The Bodrum Cup “dün başlasanız yapabileceğiniz iş değil” diyor Süleyman Uysal “çalıştığınız insanları, sponsorları, yarışmacıları çok iyi tanımadığınızda asla yapılabilecek bir iş değil.” Ben de yakından izliyorum; ortaya çıkan, “dün başladık paramız var yapalım!” denilse gerçekleştirilemeyecek bir iş, yılların birikiminin bir sonucu. Ve doğal olarak yoğun çalışma gerektiriyor. “Aylardır çalışıyoruz ve herkes gönüllü; bir aydır da yurtiçinde yurtdışında her gün bir etkinliğimiz vardı. Bu süreçte gençlerin The Bodrum Cup’a sahip çıkması çok güzel, onları gördükçe geleceğe umutla bakabiliyorsunuz. Ortada Türkiye’ye yakışan bir etkinlik söz konusu” diye söze giriyor Erman Aras ve devam ediyor:
Erman Aras
“Bu sene, 100. yılla kesişince daha da anlamlı oldu. Biz de dedik ki biz deniz sektöründen ekonomimizi döndürüyor, denizlerde günlerimizi geçiriyor, keyif alıyoruz. Bunlar, Cumhuriyet’in kazanımları. Bize bu imkânı sağlayan başta Atatürk ve arkadaşları. O nedenle her şeyin başlangıç noktasına gitmeli ve Bodrum Cup’ı oradan başlatmalıyız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğum yeri Selanik’i seçmemizin nedeni buydu. Her şeyin başlangıç noktası; çok heyecanlı ve anlamlı. Atatürk’ün evinin kapısında da ‘her şeyin başlangıç noktası’ yazıyor. Daha sonra dönüm noktası Çanakkale’deydik. Orada yatan kahramanlarımıza teşekkürlerimizi ilettik. Ardından Dolmabahçe Sarayı önüne gidip hem saygı duruşunda bulunduk hem de Ata'mıza ve bütün silah arkadaşlarına minnet ve şükran duygularımızı sunduk. Çok anlamlı ve tarihi anlar yaşadık. Cumhuriyet onların bizlere emaneti. İstanbul Boğazı'nda yelken açan bütün guletlerimiz çok güzel görseller ile oradan ayrıldı. Bodrum'a kadar yarışarak geldik. Burada da 35. yılımızı kutluyoruz. Bodrum’da gerek belediyeler gerek yerel yöneticiler hepsi ile çok iyiyiz, çok yardımcı oluyorlar, devletimiz de yanımızda. Örneğin, Selanik’te devletimize ihtiyacımız olduğu anda Dışişleri Bakanı’mız bizzat kendisi devreye girdi önümüzü açtı. Devlet, bütün kurumlarıyla, yerel yönetimleriyle yıllardır yanımızda. Demek ki iyi niyet varsa çok güzel oluyor.”
Süleyman Uysal
Süleyman Uysal, hazırlıklar sırasında yaşananları şu sözcüklerle özetliyor:
“The Bodrum Cup insanlarının serotonin patlaması yaşadığı bir dönem. Herkes kapasitesinin çarpı ikisinde, çarpı üçünde çalıştı, çalışıyor.”
Bodrumlu olmanın, Bodrum’da olmanın bu konuda artı bir katkısı var mı diye merak ediyorum, Uysal şöyle yanıtlıyor:
“Bodrum’a gelip burada ölmek istiyor insanlar, böyle bir içgüdü var. İşlerini de evlerini de buraya taşımak istiyorlar. Hepsinin Bodrum’u sevmesinin bir sebebi var; hepsi de bunu cümle içinde kullanırken ‘şey’ diyorlar ‘Bodrum’da bir şey var.’ Galiba o şey, The Bodrum Cup’ta yaşanan ruh… Bodrum bir cazibe merkezi, mıknatıs. The Bodrum Cup iyi insanları etrafına toplamaya başladı. Kimsenin politik, maddi çıkarı yok. Sadece iyi bir şey yapmak üzere tek bir hedefe kilitlenmiş durumda. Bu kadar sponsorun, gönüllünün buna inanması, politikacılar dahil herkesin elini taşın altına soktuğu bir etkinlik haline gelmesi aslında normal iş hayatında pek olabilecek şeylerden değil. Bu nedenle The Bodrum Cup’ın çok başka bir yere evrildiğini düşünüyorum. Bunun için çok mutluyum.
70 kişilik bir organizasyon komitemiz var, kimse siyasetle ilgilenmiyor. Bu çok önemli bir kriter bence. Bazı problemlerin siyasallaşarak çözümsüzlüğe gittiğine inanıyoruz. The Bodrum Cup şapkasıyla girdiğimiz hiçbir kapıdan talebimiz yerine getirilmeden çıkmadık. Bu gelinen noktadan, bu organizasyonun başkanı olmaktan çok gurur duyuyorum. Ancak biliyorum ki bu görev, çıtasını yükseltebildiğim kadar yükseltip başkasını benden daha iyisini yapmaya sevk etmem gereken bir şey.”
100. yıla özel
Cumhuriyetin 100. yılında 35. seneyi yaşarken çok özel bir program oluşturdunuz, diyorum Uysal ayrıntıları anlatıyor:
“Cumhuriyet kelimesi, Atatürk ismi girince çalışmalarımız başka bir yere gitti. Ulvi şeyler algısı bence çarpı iki, çarpı üç oldu. Ben bu sene birkaç yerde çok duygulandım, tarif edilebilir bir şey değil, paradigmaları kırıyorsunuz. Meselâ, Erman Abi ile Selanik, Çanakkale etaplarını tasarlarken tekneciler günde sekiz saatten fazla yol yapamaz demiştik, Selanik’ten İstanbul’a giderken 24 saat durmadan seyir halindeydiler. Böyle bir cesaret gösterebileceklerini, gece yol alacaklarını bilmiyorduk. Biz bir fikri öne attık, birileri bizden daha çok inandılar. Burası işin etkileyici kısmı. Yarışçı da ‘bu organizasyon benim’ diyor, deyim yerindeyse teknesini bağışlıyor. Bu yarışta teknesinin direği kırılırsa 100 bin Euro maliyet çıkabilir, bunun riskine giriyor. Bu çok kıymetli. Reel hayattan başka bir şey peşinde koşuyoruz. Ülkenin bir olmakla ilgili bir derdi vardı, buradan başlayarak çözülüyor bence. Hakikaten işin içinde bir art niyet olmadığında olabiliyormuş.”
Erman Bey, Selanik yolculuğu ve dönüşü boyunca, Dolmabahçe önünde yaşanan duygusallığın, müthiş bir efor sarf edilmesinin altını çiziyor, “herkes bunu çok gönülden istedi” diyor. Selanik’e 13 tekne gitmiş, İstanbul’da Boğaz’da 50’ye yakın tekne varmış, Bodrum Cup’ta 100’ün üzerinde teknenin bir araya geldiği bir filo oluşmuş. Yıllar önce ahşap yat yapımını ileri taşımak, bu değerli zanaatı var etmek ve aynı zamanda yeni nesiller için bir meslek alanına dönüştürmek, Bodrum için faydalı bir şeyler yapmak amacıyla başlatılan The Bodrum Cup, sonra Mavi Yolculuk’a, bugün ise ekonomiye, ülkeye faydalı bir etkinliğe dönüşmüş. Süleyman Uysal’dan dinliyorum:
“Ülkenin güzel insanlarının, güzel yüzünün temsiliyeti söz konusu. Hikâyemiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’lerin ikinci yarısında yurtdışına düzenlenen seyyar sergileri götüren Karadeniz vapuru projesinden geliyor. Bugün yapmaya çalıştığımız, o vizyonun devamı. Bu sene Selanik’e gittik, önümüzdeki yıllarda başka başka şehirlere niye gitmeyelim ki?”
Sosyal sorumluluk projeleri
The Bodrum Cup sadece yarışlardan ibaret değil; süreç, sosyal sorumluluk projeleri ve etkinliklerle destekleniyor. Ayrıntıları Süleyman Bey’den öğreniyorum:
“Örneğin, Bodrum Sağlık Vakfı engelli öğrencileriyle beraber yarış bayraklarını boyuyoruz. Bu bayrakları bu kardeşlerimiz tekne sahiplerine iletiyorlar ve göndere çekiliyor. Sonra da öğrencilerimizi teknelerde ağırlayıp boyadıkları bayrakları onlara gösteriyoruz, Bodrum Cup boyunca nereye gidersek onlar da bizimle oluyorlar.
Orman yangınlarıyla ilgili, koylarımızdaki yapılaşmayla ilgili yarattığımız farkındalık ve o noktadaki dilimiz, ses tonumuz kıymetli bence. Yani derdimizi karşı tarafla savaşmaya çalışmadan anlatmaya çalışıyoruz. Kimseyi yermenin değil, bazı şeyleri düzeltmenin takipçisiyiz… Bunları halen sürdürüyoruz.”
Bir iş modelini hayata geçirdiklerini biliyorum: ‘Not for profit’ (kâr etmek için yapılmayan) bir organizasyon The Bodrum Cup. “Biz, sponsorlardan aldığımız tüm gelirlerle organizasyonu yapıyoruz” diye anlatmaya başlıyor Süleyman Uysal “geri kalan kurumlardan aldığımız desteklerle yaptığımız etkinliklerden gelenleri; örneğin, final konserine bilet satıyoruz, elde edilen tüm geliri Bodrum Sağlık Vakfı’na, Türk Eğitim Vakfı altındaki burs fonumuza, Deniz Kurtarma Derneği’ne bağışlıyoruz. Bir de Era Yelken Kulübü’ne bir desteğimiz oluyor. Biz, Türkiye’deki tek ‘not for profit’ organizasyonuz. Bu iş gelir elde ettiği anda bağışa, sosyal faydaya dönüşüyor.
Kimsenin gündeminde değilken sustainability (sürdürülebilirlik), The Bodrum Cup kendi başına bir sustainability projesiydi. Şimdi bir de ekonomik sürdürülebilirliği konuşuyoruz. Bodrum’da Ekim sezon dışı bir ay. Bu ayda hem turizmi canlandırıyor hem kendi yaptığımız organizasyonla ekonomiye katkıda bulunuyor ikisini beraber yürütmeye çalışıyoruz. Bunlar da karşılık buluyor. İyi geri dönüşümler geliyor. Sponsorlar da verdiklerini geri alıyorlar.”
Yarışmadaki dört ödül, her seneye özel farklı heykeltıraşlar tarafından tasarlanıyor. Bu sene Hanefi Yeter tasarlamış. “Kazandığınızda teknenizin değeri artıyor, onun kupasının da ona göre olması ve eşsiz olması gibi bir düşünce ile yola çıktık” diyor Süleyman Uysal.
Belgesel hazırlanıyor
Bir de belgesel hazırlanıyor:
“Denizcilerin, dedelerimizin, babalarımızın hikâyelerini onlar aramızdan ayrılmadan belgeselleştiriyoruz. Bizden 100 yıl sonra birileri bunu izleyip bu adamlar sayesinde bazı isimleri, bazı hikâyeleri, bazı doğruları biliyoruz diyecekler. Yeni gelen jenerasyonun böyle bir hikâyesi yok.”
Sohbetimizi Erman Bey’in sözleriyle bitiriyoruz:
“Her yıl insanlar biz daha duyuru yapmadan The Bodrum Cup tarihini biliyor. Çünkü, tarihimiz hiç değişmedi. 35 yıldır Ekim ayının üçüncü pazarından sonra başlıyoruz. Daha kimseye duyurmadan kayıtlarımız başlıyor. Kayıtlar, açıldığı gün doluyor. Dünyanın dört bir yanından geliyorlar. Yıllardır tekne kiralayıp bu yarışta olanlar var. Çok değerli büyük bir aileden söz ediyoruz ve ben de böyle bir organizasyonun içinde olmaktan büyük keyif alıyorum.”