Sürdürülebilir balıkçılık ürünü Omega 3 zengini balıklar, Metro Türkiye’de
Metro Türkiye’nin sürdürülebilir balıkçılığı desteklemek ve daha sağlıklı beslenme için geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği, özel yem modeliyle “Yediği Önünde, Yemediği Yarında” projesi kapsamında yetiştirilen kültür balıklarının hasadına başlandı.
Çevre kirliliğinin artması, biyolojik atıkların çoğalmasına iklim değişikliği de eklenince denizlerimizdeki sorunlar büyüyor, derinleşiyor. Deniz ürünlerini dikkatli tüketmemiz konusunda sık sık uyarılarla karşılaşıyoruz. Oysa büyüklerimizin anlattıklarından, kitaplarda yazılanlardan biliyoruz ki bir zamanlar örneğin İstanbul Boğazı’nda Kanlıca civarında kılıç, lüfer, uskumru, torik, palamut, gelincik, iskorpit, izmarit, istavritle ıstakoz avlanılıyor ve nefis midyeler çıkarılıyor. Düşünün, Boğaz’da yakalanılan ıstakozlardan söz ediliyormuş 1950’lerde…
Böyle bir ortamda uzun bir süredir deniz balığı - çiftlik balığı tartışmalarını dikkatle izliyor, kültür balıkçılığı yapanların üretim yerlerini ve çiftliklerini mümkün olduğunca ziyaret etmeye çalışıyorum. Buralardaki üretim, yabani türlerin tüketimini azaltmak açısından çok önemli. Doğru koşullarda doğru yemlerle beslenen, atıklarıyla doğaya zarar vermeyen çiftlik ürünlerinin lezzetlerinde bir eksilme olmadığını, bizzat deneyimlediğimden biliyorum.
Balık ve diğer su ürünleri insanın fiziksel ve zihinsel gelişiminin en önemli unsurlarından biri olan hayvansal protein kaynaklarının başında geliyor. İnsanoğlunun en eski gıda kaynaklarından birisi olan bu su ürünlerinin yarıya yakını günümüzde okyanus, deniz ve iç sulardaki kültür balıkçılığı ile elde ediliyor.
Kültür balıkçılığı bir fırsat
Kültür balıkçılığı ürünleri daha uygun fiyatlarla satılabildiğinden bu önemli protein kaynaklarını herkesin yiyebilmesi için fırsat yaratıyor. Yine de balıkçılarda satın alırken veya lokantalarda sipariş verirken sık sık “çiftlik mi, deniz mi?” sorusu soruluyor. Tabii ki meyveler, sebzeler, etler gibi balıkların da doğadan gelenlerini tercih etmek önemli, ama daha da önemlisi bunların sürdürülebilir geleceği ve bizim sağlıklı beslenmemiz. Dünyada birçok ülkede bu başlıklara dikkat ediliyor, çiftlik ürünlerinin gastronomik ve besinsel değerlerinden kuşku duyulmuyor.
30 yılı aşkın bir süredir Türk mutfağını ve değerlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma amacıyla çalışırken sürdürülebilirliği faaliyetlerinin merkezine koyan Metro Türkiye’nin sürdürülebilir balıkçılığı desteklemek ve daha sağlıklı beslenmeyi mümkün kılmak için geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği, özel yem modeliyle Türkiye’de bir ilk olan “Yediği Önünde, Yemediği Yarında” projesi kapsamında yetiştirilen kültür balıklarının hasadına başlandı.
Sinem Türüng
Metro Türkiye’nin öncülüğünde balık yemi tedarikçilerinden Skretting firması ve balık üreticisi Hatko Su Ürünleri ile işbirliği içerisinde gerçekleştirilen ‘’Yediği Önünde Yemediği Yarında’’ projesi sayesinde hem sürdürülebilir balıkçılığı desteklediklerini hem de tüketicilere sağlıklı ve lezzetli balıklar sunduklarını söyleyen Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng şunları söyledi:
“Projemiz doğaya ve insan sağlığına olan katkısı bakımından üç yönüyle çok kıymetli. Bunlardan ilki, balığın sürdürülebilirliği. Proje kapsamında kullandığımız yem tekniği ile gelecek nesillerin de balık yiyebilmesini için azalan balık popülasyonuna karşı çözüm üretmeye çalışıyoruz. Diğer yandan balığın sürdürülebilirliği için yemi kadar yetiştirildiği ortamlar da önemli diyerek projemiz kapsamında hayvan refahını da gözetiyoruz. Kafeslerdeki düşük balık yoğunluğu ile balıklarımızın daha az strese girmesini ve pazarda muadili olmayan ‘mutlu’ balık üretimini sağlıyoruz. Son olarak projemiz insan sağlığı açısından da ayrı bir önem taşıyor. Günümüzde tüketiciler artık daha sağlıklı, güvenilir ve izlenebilir besinler tüketmek istiyor. Biz de tüketicilere Omega 3 bakımından daha zengin, besleyici, güvenilir ve lezzetli balıklar sunuyoruz. Projenin ilk etabında 150 ton balık yetiştirerek 180 ton deniz balığını kurtarmayı hedefledik ve bu hedeflerimize de ulaştık. Şimdi ise yılsonuna kadar toplam 400 ton çipura ve levrek yetiştirerek, yaklaşık 500 ton deniz balığını kurtarmayı hedefliyoruz.”