Gurme gezileri için bir cennet: Hatay

Hatay 2017’de UNESCO tarafından gastronomisiyle, çok kültürlü mutfağı ve yemekleriyle “Yaratıcı Şehirler Ağı”na dahil edilerek dünyadaki 26’ncı gastronomi kenti olmuştu. Bu bağlamda düzenlenen Gastronomi Buluşması HATMEK binasında yapıldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Gurme gezileri için bir cennet: Hatay

 

Her fırsatta bulunmak istediğim kentlerden birisi de Hatay. Gurme gezileri için de gerçek bir cennet. Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediyesi ve Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı ev sahipliğinde organize edilen “Hatay Gastronomi Buluşması” nedeniyle dünya üzerindeki 23 medeniyetin 13’üne ev sahipliği yapmış; Türk, Arap, Ermeni, Çerkez, Hristiyan, Müslüman ve Yahudilerin yüzyıllarca bir arada yaşadığı, kültürlerin harmanlandığı dillere destan şehre bir kez daha gittim.

Lütfü Savaş

Hatay 2017’de Gaziantep’ten sonra, UNESCO tarafından gastronomisiyle, çok kültürlü mutfağı ve yemekleriyle “Yaratıcı Şehirler Ağı”na dahil edilerek dünyadaki 26’ncı gastronomi kenti olmuştu. Bu bağlamda çevrimiçi olarak düzenlenen “Gastronomi Buluşması” etkinlikleri HATMEK binasında yapıldı. Açılış konuşmasını Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş yaptı. Savaş, Hatay'ın birçok kültür ve medeniyete ev sahipliği yaptığını vurgulayarak "Bu kültür ve medeniyet zenginliğini evlatlarımıza miras olarak bırakacağız. 600'ün üzerinde yemek çeşidimiz, zengin mutfak kültürümüz var. Bu kadar enlerin, ilklerin ve güzelliklerin olduğu şehrimize anne şefkatini yakıştırırız. Anne şefkati, anne lezzeti, anne yüreği ve tebessümü ile buluşmak isteyen herkesi şehrimize davet ediyoruz. Biz annelerimizden öğrendiklerimiz yemekleri tüm dünya ile paylaşmak istiyoruz" dedi. Savaş, konuşmasının devamında Hatay'ın UNESCO tarafından Gastronomi şehri unvanı kazanması ve sonrasında yapılan çalışmaları da paylaştı.

Hatay gastronomisini Türkiye içi ve dışında tanıtmak için başlatılan yeni pazarlama iletişimi projesi “Türkiye Lezzet Köşesi”ni gerçekleştiren Etkili İşler tarafından organize edilen etkinlik boyunca Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Ülkü Tecimen ve Turizm Tanıtma Şube Müdürü Serdar Kurtoğlu konuklarla bizzat ilgilendiler. Bizler de Baharat ve İpek Yolları üzerinde bulunan, Mezopotamya ve Ortadoğu’ya açılan Hatay’ın kadim mutfak kültürünü bir kez daha deneyimledik.

Hatay mutfağı

Hatay mutfağında ağırlıklı olarak taze sebzeler, zeytinyağı, baklagiller, tahıllar ve aralarında Amanos Dağları’nda yetişen 251 çeşit endemik bitkinin de bulunduğu yöreye özgü otlar kullanılıyor. Hatay mutfağını sadece meze mutfağı olarak düşünmemek gerekiyor; kebaplar, zeytinyağlılar, hamur işleri, sebzeler, tatlılar da son derece leziz. İlk olarak 2008 yılında künefenin coğrafi işaret belgesi almasıyla tescil yolculuğuna başlayan Hatay'ın sırasıyla Antakya sürkü, küflü sürk, kâğıt kebabı, tuzlu yoğurt, carra peyniri, Samandağ biberi, kabak tatlısı, Kırıkhan kavunu ve Belen Kömürçukuru pekmezine Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan coğrafi işaret tescil belgesi aldığını öğrendim. Sırada bekleyen birçok ürün daha var.

Hatay mutfağındaki lezzetlerden sadece birkaçı olan kabak borani, firikli aş, aşur, biberli pide, 'analı kızlı' da denen ekşi aşı, tepsi kebabı, oruk, ıspanaklı ekmek, kaytaz böreği, humus, zahter salatası, sembusak, Şam tatlısı ve tabii ki künefe bir kez daha deneyimleme fırsatı bulduğum yemekler arasındaydı.

Kimi mekânlar

Yöresel lezzetlerle zengin sabah kahvaltılarıyla da öne çıkan kaldığımız Shahut Hotel’e birkaç adım mesafedeki Terzi Mehmet Amca’nın unutamayacağım sohbetimiz sırasında bize dükkânında ikram ettiği kendi elleriyle hazırlanmış şıh muallanın tadı bir başkaydı.

Yoğun program içinde humusçu İbrahim, künefeci Ragıp Usta, lokum kestiğimiz Öksüzler Lokum, Pöç Kasabı, Dönerci Tacettin, haytalı tatlısıyla Affan Kahvesi, Eski bir Antakya evi olan Aslanlı’nın restorasyonuyla yerel lezzetleri sunan bir restorana dönüştürülen Hatay Gastronomi Evi, şehrin simge restoranlarından Metin Tansal’ın Sultan Sofrası, yanında batırılarak yendiği kimyonla satılan incecik, susamlı simitlerin ve pidelerin yapıldığı fırınlar, şehrin binlerce yıllık tarihinden on binlerce belgenin dijital olarak kaydedilip meraklılarına sunulduğu Antakya Kent Müzesi Belleği bu gidişimde uğradığım mekânlar arasındaydı. Tarihte ilk ışıklandırılan cadde olan Kurtuluş’ta (Herod) yürüyüp sınırlarımız içindeki en eski cami olduğu söylenen Habib-i Neccar’a uğramadan olmazdı. Klasik Uzun Çarşı turumu yine gerçekleştirdim. O harika mozaik müzesini ve dünyanın ilk mağara kilisesi Saint Pierre’i birçok kez ziyaret ettiğim için zaten kısıtlı olan sürede bu gidişimde programıma almadım.

“Hatay Gastronomi Buluşması”ndaki yoğun etkinlik takviminden fırsat buldukça şehre yaptığım bu kısa “kaçamaklar” bile bana iyi geldi; bu çok özel, çok kültürlü bölgeyi bir kez daha hissettirdi. Her zamanki gibi “iyi ki gitmişim” diyerek ayrıldım.

Yaşam Keyfi