Erzurum lezzetleriyle karlar altında iki gün
Dadaşlar diyarına bu kez lezzetleri için geldik. Cağ kebabından ekşili yahniye, pestil çullamasından göğermiş peynire varıncaya kadar Erzurum’a has lezzetleri birer birer tattık, tabii ki tarihi zenginliklerini de adım adım dolaştık.
Erzurum, kadim geçmişi olan şehirlerimizden birisi. Tarihi, 5. yüzyıla kadar uzanıyor ve İpek Yolu’nun üzerinde bulunuyor. Beşiklik ettiği medeniyetlerin eserlerine asırlardır ev sahipliği yapıyor. Bu Dadaşlar diyarına “yerinde yemek hoştur” diyerek bu kez lezzetleri için geldik. Cağ kebabından ekşili yahniye, pestil çullamasından göğermiş peynire varıncaya kadar Erzurum’a has lezzetleri birer birer tattık, tabii ki tarihi zenginliklerini de adım adım dolaştık.
Erzurum gezimiz boyunca bizi yalnız bırakmayan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’den hedeflerinin, en kısa sürede “1 milyon turist çekmek” olduğunu öğrendik.
Cağ kebabı ile başladık
Erzurum’a öğle saatlerinde indiğimizde her yer bembeyazdı. Bir gün önce sabaha kadar lapa lapa kar yağmıştı. İstanbul’da kara hasret olan bizler için harika bir görüntüydü. Gözlerimizi beyazlıklardan alamayarak doğruca Şenyurt’a, cağ kebabı yemeğe gittik. Yanında şalgam suyu katılmış pespembe ayran içtik. Arkasından, kaldığımız sürece yediğimiz ev yemeklerinin çoğunu yapan Müzeyyen Hanım’ın kadayıf dolması ile ağzımızı tatlandırdık.
Şehir turu
Şehir turumuzda Erzurum Kongre Merkezi, Yakutiye Medresesi, Çifte Minareli Medrese vardı. Çifte Minare, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın kızı Hüdavend Hatun tarafından 1253'te yaptırılmış, çini ve rölyef süslemeleriyle, taş işçiliğiyle 13. yüzyıl nakkaşlığının en güzel örneklerinden birisi… Turkuaz taşlarla süslü İlhanlı döneminden kalan Yakutiye Medresesi ise şehrin ana caddesinin üzerinde kendini hemen fark ettiriyor…
Yine şehrin merkezindeki saat kulesi, Roma döneminden. Osmanlılar zamanında yenilenmiş. Yanındaki iç kale ise kışla olarak kullanılmış…
Şehrin simgelerinden Üç Kümbetler’in hemen yakınında yer alan Büyükşehir Belediyesi’ne ait sosyal tesislerde ehram/ihram dokunuşunu gördük. İnce eğrilmiş koyun yününden çok zahmetli aşamalardan geçerek düz yüzeyli mekikli dokuma ile elde edilen ehramın da coğrafi işaretinin alındığını öğrendik.
Soluklanmak ve çayımızı içmek için Temelli Kıraathanesi’ne uğradık. Bizi, âşık atışmaları sürprizi bekliyordu. Kıtlama şekerli limonlu çaylarımıza sobanın üzerinde kavrulan her derde deva kavurga, coğrafi işaretli civil peyniri ve göğermiş peynir (küflü) eşlik etti. Ardından peynir tatlısı, en ilginç lezzetlerden birisiydi.
Palandöken Dağı’nda en yüksek noktadaki otel olan (2.500 metre) Palandöken Hotels’e gitmeden son durağımız, Taşhan oldu. Burada satılan siyah elmas denilen oltu taşından yapılmış başta tespih, yüzük, gerdanlık olmak üzere, onlarca çeşit hediyelik eşyaları, ikram edilen Hilal Hanım’ın hazırladığı yöresel babaanne tatlısı ve çaylarımızla birlikte inceledik…
Otelimizin bulunduğu mevkide, -15 derece olsa da üşümeden karların üzerinde kısa bir akşam yürüyüşü yapma keyfi yaşama fırsatı buldum. Eğer bahar aylarında olsaydık, sadece Palandöken'e özgü bir çiçek olan palandökenensisleri de görebilecektim…
Akşam yemeğinde 14 farklı lezzet
Akşam yemeği şehirde, Erzurum Evleri’ndeydi. Yine ev hanımlarının hazırladığı şöyle bir menü oluşturulmuştu:
Ayran çorbası, lor dolması, şalgam dolması, soğan dolması, ekşili lahana dolması, aşmalı yahni, şalgam çırtması, su böreği, tatar böreği, bakraç, pekmez helvası, kaz lokması, kuşburnu şerbeti, muşmula turşusu…
Halk oyunları, Erzurumlu halk ozanları atışmaları, meddah gösterilerinin sonunda Erzurum türküleri eşliğinde tel helva çekildi ve ardından soğumadan servis edilip yenildi…
Sabah kahvaltısı
Erzurum gezisinin ikinci günü, Palandöken’de pistlerin başlangıcındaki kafede sabah kahvaltısı ile başladı… Kahvaltının ilk lezzeti, Paçacı Sülfettin Usta’dan gelen tırnak paça idi… Sonra, kurulan büyük masadan tandır ketesi, lokum, bohça içli kete, yassı sini ketesi, hurma tatlısı, su böreği, kuymak, dut çullaması, çaşır kavurması, peynir helvası, un helvası, sucuk tava, pestil çullaması, kavurma, Tortum petek balı, tereyağı, yine coğrafi tescil belgeli Karnavas dut pekmezi, sucuk, göğermiş peynir, civil peyniri, kuru kaymak, ağuz gibi yerel lezzetler tadıldı…
Kahvelerimizi, Palandöken Kayak Merkezi başlangıç noktasında yer alan tamamı camdan kapsül biçimindeki Ejder Kafe’de içtik.
Ata sporu cirit
Tekrar şehre indiğimizde bizi, cirit gösterisi bekliyordu. Erzurumlular ciritte iddialı. Çok sayıda cirit kulübü var. Şampiyonalarda birincilikleri kimseye kaptırmıyorlar. Cirit oyuncuları atları ile karlı zeminde yaptılar gösterilerini. Ata sporu olarak kabul edilen cirit müsabakasından sonra, yeniden dağa, bu kez zirveye yakın bir noktaya gondol olarak isimlendirilen teleferikle çıkıldı.
Öğle yemeğinde de 14 çeşit tattık
Buradaki Belediye’ye ait Küre Cafe’de yenilen öğle yemeği, bulunduğu 2 bin 670 metreye şehirde hazırlanıp çıkarılmıştı. Ve lezzetlerinde en ufak bir eksilme yoktu. Menüde bu kez ekşili çorba, kesme aşı çorbası, Başkan’ın eşi Gülay Hanım’ın hazırladığı keşkek, ayva yahnisi, patatesli lahana dolması, ekşili yaprak sarma, patates dolması, ispir fasulyesi, pazılı bulgur pilavı, gliko, şalgam çırtması turşusu, göğermiş peynirli pide, demir tatlısı, incir dolması ve yöresel ekmekler vardı. Bu kez demir tatlısının nasıl hazırlandığını görme imkânı bulduk.
Öğle yemeğine de eşlik eden Başkan Sekmen, “Erzurum’da mutfak tarih demek, kültür demek, medeniyetlere beşiklik etmiş bu kadim kentin konuşan dili demek” diyerek başladığı sözlerine “Erzurum’da teneffüs edilen oksijen bile başlı başına bir turizm potansiyeli iken, oldukça zengin geleneksel ve yöresel mutfağımızı değerlendirmemek büyük eksiklik olurdu” sözcükleriyle devam etti.
Başkan, Erzurum’da turizmin sadece kış aylarıyla sınırlı tutulmadığını termalden inanç turizmine, sağlıktan, eğitim, tarih, fuar, kongre ve kültür turizmine, doğa sporlarından kış sporları ve kuş turizmine varıncaya kadar geniş bir turizm çeşitliliği bulunduğu söyledi. Hedeflerinin bu potansiyelleri, hem şehir, hem bölge ve hem de ülke ekonomisi için değerlendirilebilir hale getirmek olduğunu vurguladı.
Kış manzaralı dönüş
Artık dönmemizin vakti gelmişti. Başkan’la burada vedalaştıktan sonra yine gondolla dağın otobüslerin ulaşacağı bölümüne kadar inip Kars Harakani Havalimanı’na doğru harikulade kış manzaralarıyla dolu 3 saatlik bir yolculuk için otobüslerimize bindik…
Damağımda yemeklerin lezzeti, aklımda bu kez gidemediğim Tortum Şelalesi, Çoruh Nehri, Hınıs Kanyonları, Narman Peribacaları, Çoruh Vadisi, Oltu Gökkuşağı Tepeleri gibi doğal güzellikler kalmıştı… Neyse ki biraz kuru kaymak, civil peyniri, dut pestili, Tortum cevizi ve İspir’in şeker fasulyesini İstanbul’a götürmek üzere almıştım!
Son bir söz, İspir'de yetişen her fasulyenin şeker fasulyesi olmadığına dikkat çekmek istiyorum… Hakiki İspir fasulyesi, Ulubel köyü sınırlarında üretiliyor. Diğer fasulyelere göre daha küçük ve içinde, en fazla 3 tanesi bulunuyor…