Arılar: Bal mucizesinin sahipleri
Ekosistemin belki de en önemli canlıları, dünyanın kadim emekçileri, bal mucizesinin sahibi arılar, milyonlarca yıldır yeryüzünde. Arı ve yaşam arasındaki bağın önemine dikkat çekmek amacıyla mayıs ayının 20’si, Dünya Arı Günü olarak kutlanıyor.
Arı ve yaşam arasındaki bağın önemine dikkat çekmek amacıyla her yıl mayıs ayının 20’si, Dünya Arı Günü olarak kutlanıyor. Mayıs, kuzey yarımkürede tozlaşmanın ve arıların üremeye başladığı, güney yarımkürede ise arı ürünlerini hasat etme zamanı. Ekosistemin belki de en önemli canlıları, dünyanın kadim emekçileri olan arılar, milyonlarca yıldır yeryüzündeler... Çiçekten çiçeğe konarken taşıdıkları polenler ile yaşamımız için gerekli sayısız farklı bitki türünün döllenmesini, çoğalmasını sağlıyorlar. Gıdalarımızın en az yüzde 33’ü arıların tozlaşma işlemi sayesinde elde ediliyor. Çiçekli bitkilerin ve ağaçların yüzde 80’i arıların taşıdığı polenler sayesinde çoğalıyor. Ve arılar bunu yaparlarken muhtemelen insanoğlunun tanıdığı ilk tatlı olan balı üretiyorlar. Peki bal, ne zamandan beri insanoğlunun vazgeçilmezleri arasında? İspanya’da Valencia yakınlarındaki bir mağaranın duvarına kazınmış en az on bin yıllık resimde bal sağımı yapan bir insanın silûeti olduğuna göre “on binlerce yıldır” diyebiliyoruz.
Kutsal kitaplarda geçiyor
Kutsal kitaplarda; Kuran, Zebur, Tevrat ve İncil’de balla ilgili ayetler var. Nahl süresinde baldan söz ediliyor. Tatlılara düşkünlüğü ile bilinen Osmanlılar, sofrada konuklarına yemek öncesi bir kaşık bal ikram ediyor, iki yemek arasında da bal şerbeti sunuyorlar. Saray mutfağında helvalar, bal ile yapılıyor; bunun için 400 civarında aşçı çalıştırılıyor. Karadeniz’in şerbeti balla yapılan bal baklavası pek ünlü.
Şeker hayatımıza girene kadar tatlandırıcı olarak kullandığımız meyveler, pekmezlerden daha çok tercih etmişiz balı. II. Dünya Savaşı sırasında, mutfaklarımızdaki tek tatlıydı; çünkü şeker, çok pahalıydı alınamıyordu.
Türkülerimize de girdi
Türkülerimize de giriyor bal. Bir halk türküsü, "Arının kahrını çekmeyen / Ne bilir balın kıymatın" diyor… Arının kahrını çekenler, Türkiye'nin dört bir yanındaki arıcılar: Söke'de, Bergama'da, Marmaris'te, Çığlıkara'da, Geyik Dağları'nda, Muğla'da, Finike'de, Afyon'da, Kahramanmaraş'ta, Anzer'de, Macahel'de, Kaçkarlar'da, Kayseri'de, Sivas'ta, Şanlıurfa'da, Van'da, Hakkâri'de, Tunceli'de, Elazığ'da, Muş'ta, Erzurum'da, Kars'ta, Bingöl'deki arıcılar, binbir emek ve meşakkatle arının mucizesi balın sofralarımıza ulaşmasını sağlıyorlar… Bazıları da kovanları yanlarında ülkenin bir ucunda diğer ucuna göçüyor, yılda birkaç kez hasat almaya çalışıyorlar.
Bir kovanda üç çeşit arı bulunuyor: Ana arı, erkek arı ve işçi arı. Her kovanda sadece bir tane ana arı yaşıyor. Erkek arıların sayısı, kovana göre değişmekle birlikte sınırlı. Kovanda sayı bakımından en fazla olan işçi arılar. İdeal bir kovanda beş yedi yıl arası yaşayan kraliçe arının çocukları olan 40 bin civarında arı bulunuyor… Bir balarısının ömrü ise sadece dört beş hafta ve hayatı boyunca ancak 1 gram bal yapabiliyor… Bu arada dört milyon çiçeği ziyaret ediyor, beş kilometre kadar bir alanda toplam 150 bin kilometre yol alıyor…
Bal türleri
Ağırlıklı olarak tek bir çiçeğe ait ballara monoflora, karışık çiçeklerden elde edilenlere ise poliflora (yayla balları) deniliyor. Ballar, elde ediliş kaynaklarına göre çiçek balı ve salgı balı, elde ediliş biçimlerine göreyse petekli, süzme ve pres ballar olarak sınıflandırılıyor. Burada bir parantez açarak çam balına değinmek istiyorum. Çam balı, bir salgı bal çeşidi. Bu bal, çam ağaçları üzerinde yaşayan çam pamuklu koşnili böceğinin vücudunda sindiremediği şekerli sıvıyı belirli zamanlarda çam ağaçları üzerine bırakması, arıların da bunu alarak kendinden kattığı enzimlerle işleyip kovana getirip olgunlaştırması sonucu elde ediliyor. Bu böcek, belli yörelerde yaşayabiliyor olması nedeniyle yalnızca Ege’de ve Çanakkale ile Kaz Dağları’nın belirli bölgelerinde çam balı üretilebiliyor. Türkiye çam balının anavatanı; dünya üretiminin yüzde 90’ı ülkemizde yapılıyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren arıcılık konusunda da atılımlar görüyoruz. Atatürk’ün Ankara Gazi Çiftliği’nde bal özü veren çiçekler yetiştirilmesini istediği ve ilk ciddi arıcılık çalışmalarına örnek olduğu biliniyor. Modern fenni kovanlara geçişin hızlanması ile birlikte arıcılık da gelişiyor. Türkiye’de 1943 yılında yaklaşık 1 milyon 100 bin olan kovan sayısı bugün 8 milyona ulaşıyor; 70 bin üretici ekmeğini buradan kazanıyor. Bal üretimimiz 104 bin ton civarında. Dünyada üretilen bal miktarı ise 1.5 milyon ton…