1950’den beri misafirlerini Türk ve Osmanlı mutfağı ile buluşturuyor: Hünkâr

Yıllar yıllar önce ilk kez çocukluğumun Fatih’inde tanıştığım 73 senelik Hünkâr Lokantası’nın Mövenpick Hotel İstanbul Bosphorus'un lobi katında yer alan mekânında sunulan zengin menüdeki Osmanlı saray mutfağı lezzetlerini tattık.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
1950’den beri misafirlerini Türk ve Osmanlı mutfağı ile buluşturuyor: Hünkâr

Doğma büyüme Fatihliyim. Fatih’in Fatih olduğu zamanlardan… O yıllarda ailecek gittiğimiz semtimizdeki mekânlardan birisi Hünkâr’dı. Tıpkı Fatih Sarmacısı, tıpkı Karadeniz Pidecisi, tıpkı Dilek Pastanesi gibi burada hepsini sayamayacağım lezzet noktalarından birisiydi. Onlardan bir farkı, fiyatlarının daha yüksek olmasıydı. Daha az giderdik, ama giderdik… Hünkâr, 1950 yılından beri misafirlerini Türk ve Osmanlı mutfağının zengin çeşitleriyle buluşturuyordu. Ben, 70’li yıllardan itibaren misafiri oldum. En son da geçtiğimiz günlerde Mövenpick Hotel İstanbul Bosphorus'un lobi katında yer alan restoranda Faruk Ügümü ev sahipliğinde bir kez daha lezzetlerini tatma fırsatı buldum.

73 yıllık hikâye

Kısaca 73 yıllık öykülerinden de bahsetmek isterim:

Dedeleri Erzurum’un ünlü aşçılarından Abid Ügümü. Oğlu Talip Ügümü, sekiz yaşındayken Erzurum Seher Lokantası’nda bulaşıkçılık yaparak lokantacılığa adım atmış. Daha sonra İstanbul’a gelerek Sirkeci’deki Konyalı, Merkez ve Borsa lokantalarında çalışmış. 1950 yılında Fatih Kıztaşı’nda beş masalı bir esnaf lokantası açmış, lokantasının ismini de Hünkâr koymuş. Bir süre sonra yine Fatih’de 12 masalı başka bir mekâna taşınmış ve 25 yıl burada faaliyet göstermiş. 1975 yılında yine Fatih’te bu kez Akdeniz Caddesi’ndeki yerine taşınmış. Buradaki 25 yıl sonrasında 1998’de Etiler’de bir şube açmış. Evlatlarından Faruk Ügümü de diğer çocukları gibi restorancılığa devam ediyor.

Tadım

Tadıma paça çorbası ile başladım, bir kahve fincanı da sebze çorbasını denedim. Sonrasında zeytinyağlı büfesinden enginar, imambayıldı, kayısılı kereviz geldi. Bunlardan kayısılı kereviz, favori lezzetlerim arasında yerini aldı. Sebze menüsündeki anne usulü kapuskayı çok özlemiştim. Ana yemek olarak sunulan ayvalı yahni, papaz yahni, mutancana arasında benim için öne çıkan mutancana oldu. Şefin özel ızgara köftesi de son derece lezzetliydi. Bunlara pilav ve menülerde görmeye alışık olmadığımız, ama benim çok sevdiğim hoşaf ve kompostolar eşlik etti.

50 küsur yıldır izlediğim bir restoranın 70’li yılları anımsatan menüsünü bir kez daha deneyimlemek bana nostalji dolu anlar yaşattı. Dile kolay bir ismi neredeyse üç çeyrek yüzyıl yaşatmak kolay değil…

Yaşam Keyfi