“Ticarileşmeyen ürün, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya”

Coğrafi işaretli ürün pazarının dünyada 300 milyar dolarlık bir hacme ulaştığını söyleyen Metro Türkiye Gıda Kategori Müdürü Birol Uluşan, “Türkiye'de 1.639 ürün tescillenmiş ve 600 ürün başvuru aşamasında. Bu ürünlerin başarısı yerel halkın sahip çıkmasıyla mümkün. Eğer ticarileşmezse bu ürünler zamanla kaybolma riski taşıyor” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“Ticarileşmeyen ürün, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya”

MERVE YEDEKÇİ / RİZE

Türkiye’nin temiz hava sıralamasında birinci sırada yer alan şehri Rize, 4’üncü Rize Gastronomi Günlerini ‘Dağlardan Denize, Yerelden Evrensele’ temasıyla düzenledi. Bir toplumun kültürünü ve yaşam biçimini yansıtan yemek kültürü, turistik destinasyonu oluşturan önemli bir özellik. Rize’nin de kültürel mirası ve doğası yanında zengin bir mutfağı mevcut. Yerel ve geleneksel ürünlerin ticarileşmemesi yok olma riski taşırken, gastronomi festivalleri bu durumu tersine çevirmek için önemli bir fırsat sağlıyor. Bu etkinlikler, yerel halkın ürettikleri ürünleri tanıtmasına ve kültürel miraslarını gelecek nesillere aktarmasına yardımcı oluyor.

Rize Gastronomi Günleri, Rize’nin 11 ilçesinin mutfak kültürü, coğrafi işaretli lezzetleri ve kadın kooperatiflerinin katkılarıyla, sürdürülebilir turizme yeni bir vizyon kazandırmayı amaçlayarak atölye çalışmaları, tadım etkinlikleri ve sektörel panellerle gerçekleşti. Düzenlenen panellerde; ‘Yöresel mutfağın turizm gelirlerine etkisi’ , ‘Tarım geliştirilmeden, gastronomi var olabilir mi?’, ‘Coğrafi işaretli ürünlerin markalaşması’ gibi başlıklar ele alınarak, yerelin önemi vurgulandı.

“Bir ürünü tabağa taşımak, ticaret kapısını açmak”

Metro Türkiye Gıda Kategori Müdürü Birol Uluşan: “Coğrafi işaretli ürünler, dünya genelinde 300 milyar dolarlık bir pazara sahipken, Avrupa'da bu rakam 100 milyar Euro'yu buluyor. Türkiye'de bin 639 ürün tescillenmiş ve 600 ürün başvuru aşamasında. Rize’de ise 17 tescillenmiş ürünümüz varken, 100’den fazla yerel ürün coğrafi işaret adayı olarak öne çıkıyor. Dünyada coğrafi işaretli ürünlerden en büyük geliri Fransa elde ediyor ve tescilleri ise kooperatifler, üretici birlikleri veya ürün kümeleri alıyor. Yerel halk, ürünlerine sahip çıkıyor ve taklit ve tağşişe izin vermiyor. Dünyadaki örneklerde, bu ürünlerin başarısının yerel halkın sahip çıkmasıyla mümkün olduğunu görüyoruz. Devletin desteğini beklemek yerine, yerel halkın bu ürünlere sahip çıkması şart. Eğer bir ürün ticarete açılamazsa, zamanla kaybolma tehlikesi taşıyor. Dünya genelinde yüzde 6 oranında ürün, yeterince tanıtılmadığı ve ticarileştirilemediği için yok oldu. Ürünlerimizi gastronomi ile birleştirerek değer katabiliriz; bir ürünü tabağa taşımak, aynı zamanda dünyaya açılan bir ticaret kapısı. Rize’nin zengin florası sayesinde bölgede 858 kovanla organik bal üretiliyor ve dünyaca ünlü Anzer balı, coğrafi işaretle tescillenmiş durumda. Bu tür ürünlerin gastronomiyle buluşturulması, örneğin kavurmayı tabağa taşımak, anzer balını sofraya getirmek veya pepeçurayı menülere eklemek, yerel ve kırsal halkın bu ürünlerden gelir elde etmesine katkı sağlar. Kamu ve özel sektör, yöresel yemekleri menülerine ekleyerek birlikte hareket etmeli. Yerel gıda ürünleri, turistler için bir pazar oluşturdukça turizmi de güçlendirir. Avrupa’da kooperatifleşme oranı yüzde 48 iken, Hollanda'da yüzde 98. Türkiye'de ise sadece binde 2 seviyesinde. Türkiye’nin gastronomiden gelir elde edebilmesi için kadınlara ve kooperatifleşmeye daha fazla önem vermesi gerekli. Tarım olmadan gastronomi olamaz. Coğrafi işaretli ürünlerin yönetim süreçleri dikkatle denetlenmeli ve sistematik şekilde uygulanmalı. Kahvaltı tercihleri üzerine yapılan araştırmalarda, kavurma, kaymak ve bal ilk üç sırada yer alıyor. Tüketiciler bu ürünlere yüzde 20 daha fazla ödemeye razı olsa da, bu değer zincirini kurmakta zorlanıyoruz.”

“Mevzuat ve üretim bilgisi birlikte olmalı”

27. Dönem Eski Tarım Bakan Yardımcısı Ayşin Işıkgece: “Endemik çeşitliliğin çok zengin olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz ve her gittiğimiz ilde dünya mutfağıyla karşılaşıyoruz. Bu zenginlikler kaybedilmeden gelecek kuşaklara aktarılmalı. Kooperatiflerden mevzuat konularında yüksek performans bekliyoruz; ancak, satış süreçlerinde büyük market zincirleriyle uzun vadeli işbirliklerine ihtiyaçları var. İletişim ve etkileşimi artırarak birlikte çalışmalıyız. Üretim sürecini bilmeden sadece yasal düzenlemelere hâkim olmak bir çözüm sunmaz. Aynı şekilde, üretimi bilmek de yeterli değil; eğer yasal prosedürler ve mevzuat doğru şekilde uygulanmazsa... Dolayısıyla tüm aktörler birlikte hareket etmeli.”

“Turizmin gücü ile yerel ürünler markalaşmalı”

RTE Ardeşen Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alaaddin Kızıltan: “Hem üretici hem tüketici olarak, tükettiğimizin fazlasını gelecek nesillere aktarmalıyız. Bunun yolu, ürettiğimiz ürünlere katma değer eklemekten geçiyor. Yerellik genellikle organik algısıyla ilişkilendiriliyor, ancak ne yazık ki organik ürünler çoğunlukla pahalılıkla eşleştiriliyor. Araştırmalara göre, tüketiciler organik ve sağlıklı olduğunu düşündükleri ürünlere yüzde 20 daha fazla ödeme yapmaya istekli. Bu yüzden, organik ürünlerin aynı zamanda yerel ürünler olduğunu vurgulamalıyız. Dünyada yaklaşık 800 milyon vejetaryen insan var ve Rize’nin yerel ürünleri, bu beslenme tarzını benimseyenler için uygun. Doğru pazarlama ve turizmin gücünü kullanarak, bu beslenme tercihini yöresel yemeklerle buluşturmalıyız.”

“Çiftçilere ‘özlük haklar’ tanınmalı”

İşletmeci & Tedarikçi Süleyman Tarakçı: “Restoranlar, gastronominin elçileri. Bir destinasyonun başarılı olabilmesi için, onu oluşturan unsurların iyi incelenmesi, anlamlarının doğru anlaşılması ve yönlendirilmesi gerekli. Bu noktada üniversitelerle işbirliği yapmalıyız. Üniversitelerdeki teorik bilgileri pratiğe dökemezsek başarıya ulaşamayız. Çiftçiye ürettikleri ürünü satma garantisi vermeden teşvik vermenin bir anlamı olmuyor. Teşvikler toprağa değil, ürüne verilerek, ürünün değeri üzerinden çiftçilere özlük hakları tanınmalı. Çiftçi, yalnız kaldığında, hastalandığında olumsuzluklar karşısında devletin destek olacağını bilmeli. Restoranlar yerel ürünleri hal fiyatında satın almalı.”

 

Sürdürülebilir Ekonomi