Plastikçiler Türk REACH’te ‘kademeli geçiş’ istiyor
AB’nin REACH uygulamasının benzeri olarak tanımlanan KKDİK’te ithal kimyasallara kayıt zorunluluğunun 31 Aralık’ta devreye girecek olması, plastik sektöründe üretimin ve ihracatın aksayacağı endişelerini artırdı. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, firmaları ağır test maliyetleri ve iş yükü altına sokacak olan KKDİK konusunda kademeli geçiş gerektiğini söyledi.
MERVE YİĞİTCAN
Avrupa Birliği’nin REACH uygulamasının benzeri olarak sayılan ve Türk REACH diye bilinen Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzni ve Kısıtlanması (KKDİK) yönetmeliğinde, kayıt yükümlülüğü 31 Aralık 2023 itibarıyla zorunlu hale gelecek. Ancak uygulamanın plastik firmalarını ağır test maliyetleri ve iş yükü altına sokacağına dikkat çeken PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, Türkiye’deki plastik üretim ve ihracatını da olumsuz etkileyeceğini belirterek; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na, “KKDİK’te kademeli geçiş” çağrısında bulundu.
Avrupa Birliği REACH Mevzuatı’na uyum çerçevesinde hazırlanan KKDİK’le ilgili son durumu masaya yatırmak adına geçen hafta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile kimya sanayicileri firmalarını bir araya getirdiklerini aktaran Eroğlu, finansmana erişim gibi pek çok ekonomik zorluğun yaşandığı şu dönemde KKDİK’in yanlış bir zaman ve zeminde zorunlu hale getirilmeye çalışılmasının sağlıklı olmadığını dile getirdi. Yeni mali yükümlülüklerle birlikte ciddi iş yükünü de beraberinde getiren KKDİK’in firmaları zorladığına işaret eden Eroğlu, Avrupa’dan Uzakdoğu’ya kadar iş yapılan tüm ülkelerdeki paydaşlardan, kimyasalların kayıt dosyasına dair verilerin alınmasında zorluklar yaşandığını söyledi.
Hammaddede dışa bağımlılık yüzde 88
Avrupa’nın, 20 yılı aşan sürede oluşturulan altyapının ardından REACH uygulamasını kademeli şekilde başlattığını hatırlatan Eroğlu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkililerinin de katılımıyla PAGEV’in ev sahipliğinde yaptıkları toplantıda firmaların, kademeli geçiş talep ettiklerini belirterek KKDİK’te temel bazı mantık hataları olduğuna dikkat çekti. REACH’in bir anlamda AB’nin, kendi kimya sanayisini koruma hedefi taşıdığını, ancak hammaddesinin yüzde 88’ini ithal eden Türk plastik sektörünün hammadde ithalatında ‘korumacı’ tedbirlerin anlamlı olmadığını kaydetti. Avrupa’nın, dünya kimya imalat sanayinin lideriyken, Çin’in önlenemez yükselişiyle ikinci duruma düştüğünü ve Çin’e karşı sanayisini korumak için REACH uygulamasını tasarladığını anlatan Eroğlu, şöyle devam etti: “Yani önce dünya ölçeğinde rekabetçi ve büyük ölçekli kimya sanayi oluşturulmuş, ardından Çin tehdidine karşı REACH duvarıyla koruma yürürlüğe sokulmuş. Biz de ise durum tam tersi… Üretiminde sadece yüzde 12 yerli hammadde kullanan petrokimya sektörümüz, henüz dünya ölçeğine sahip ve rekabetçi durumda değildir. Bu şartlar altında global hammaddeye erişim zorlaştığında Türk plastik ve kimya endüstrilerimiz zararlı çıkar. İthal hammaddeye erişimde sorun yaşadığı için üretimde kan kaybeden ve dolayısıyla ihracat pazarlarını rakiplerine kaptıran firmalarımızla birlikte kaybeden maalesef aynı zamanda Türkiye ekonomisi olur.”
Testlerin çoğu Türkiye’de yapılmıyor
KKDİK’in yıl sonunda bu şekliyle yürürlüğe girmesinin; ithalata bağlı olarak üretim ve ihracatta sorunlar oluşturabileceğinin altını çizen Eroğlu, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın bugüne kadar sisteme kaydettiği veriler; KKDİK’te kademeli geçişin şart olduğuna işaret ediyor. Bakanlığın, hedeflediği kayıtlara henüz ulaşamadığı açık. Bunun elbette çeşitli sebepleri var. Öncelikle firmalarımız, kayıt için yurt dışındaki paydaşlarından ilgili kimyasalların kayıt dosyasını talep ettiğinde zorluklarla karşılaşıyor. Ayrıca kimyasallara ait söz konusu testlerin çoğu Türkiye’de yapılamıyor. Her ürün için yurt dışında test yaptırmak oldukça yüksek maliyetlerle gerçekleştirilebiliyor. Yüzlerce ürünü olan bir firmanın, her kalem mal için binlerce dolarlık ücretleri ayrı ayrı ödemesi ciddi ek maliyetler oluşturuyor. Testlerin, sektörümüze milyarlarca dolarlık fatura çıkarması bekleniyor. Bu maliyetler özellikle Türkiye’de katma değerli üretim için elzem olan ve Türkiye’de üretilmeyen teknik polimerlerinin ithalatında ayrı bir güçlük doğuruyor. Çünkü bu ürünler Türkiye’nin savunma, medikal ve otomotiv gibi stratejik sektörlerinde kullanılan, tonajları az ama kritik hammaddelerdir. Tonajları az olduğu için bu hammaddelerin kayıt masrafı global üreticilerin Türk pazarına mal vermemesi sonucunu doğuruyor” ifadelerini kullandı.
“İngiltere modeli uygulanabilir”
Kimyasalların kayıt dosyasına ait bilgilere erişim ve yüksek test ücretlerinin yanı sıra KKDİK’te liderlik sorunu da yaşandığına değinen Yavuz Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Firmalar, 1 milyon Euro ödeyip, yüzlerce sayfadan oluşan mevzuatın iş yükünü üstlenip, danışman çalıştırma sorumluluğunu alıp lider olma işine; finansal açıdan ve rakiplerinin önünü açma anlamında iştahlı yaklaşamıyor. Sistemin kilitlenmesine yol açan lider firma sorunu, STK’lar üzerinden oluşturulacak formül ile hallolabilir diye düşünüyoruz. KKDİK’in altyapısında bunca problem varken, 31 Aralık 2023’te 1 ton üzerindeki ithal kimyasalları kaydetmeyen firmaların, ithalat yapamayacak hale gelmesi, üretim ve ihracatımız açısından tehlike arz ediyor.” Söz konusu nedenlerden ötürü KKDİK kaydını tamamlayamayan firmalara ait ithal malların gümrüklerden ülkeye girememesinin, iç piyasada üretimi sekteye uğratacağı uyarısında bulunan Eroğlu, “Hammadde bulamadığı için üretemeyen Türkiye, ihracat da yapamaz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, üretimi sekteye uğratacak bu kaosa izin vermeyecek diye düşünüyoruz. Önümüzde AB’den ayrılmış İngiltere’nin, tonaja dayalı kademeli geçiş planı gibi bir model de varken Bakanlığın, plastik başta olmak üzere kimya sektörü çatısı altındaki firmalarımızı çıkmaza sürüklemeyeceğine ve KKDİK’te Kademeli Geçiş formülüyle çözüm üreteceğine inanıyoruz” dedi.