Pilotlar, zorlu parkurlarda değişken iklim koşulları ile mücadele ediyor

Motor sporlarının en zorlu dallarından biri olan ralli, iklim krizinin etkileriyle giderek daha fazla karşı karşıya kalıyor. Şiddetli hava olayları, erozyon ve değişen doğa koşulları hem yarışçıları hem de organizatörleri yeni rotalar oluşturmaya zorluyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Pilotlar, zorlu parkurlarda değişken iklim koşulları ile mücadele ediyor

Merve YEDEKÇİ / MERSİN

Dağ ve motor sporlarının yapılması için olmazsa olmaz birinci koşul zemin etkisi. Sürekli değişen hava koşulları özellikle toprak ve çakıl parkurlarda ciddi bozulmalara neden oluyor. Offroad yarışları ise doğrudan doğayla iç içe gerçekleştirilen bir spor dalı olduğundan, iklim krizinin etkilerine açıkça tanıklık ediyor. Dolayısıyla iklim değişiklikleri hem yarış organizasyonlarını hem de katılımcı faaliyetlerini ve deneyimlerini birçok yönden etkiliyor.

Tarihte çok başarıya imza atan bu organizasyonlar Türkiye'deki motor sporları kültürünün önemli bir parçası haline de geldi. Her yıl çeşitli rotalar ile uluslararası arenada adından söz ettiren TransAnatolia Rally Raid etkinliğinin bu yılki rotası ise Mersin, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Van olarak belirlendi. 31 Ağustos - 7 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen etkinliğin en önemli özelliklerinden biri; Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden geçerek doğal ve kültürel zenginlikleri kapsayan etaplardan oluşması.

 Etkinlik, sadece bir spor organizasyonu olmanın ötesine geçerek, ülkenin ve ev sahibi bölgenin tanıtımına, ekonomisine önemli katkılar sağlıyor. Hız tutkusu ve doğal afetler arasında kalan bu spor dalı aynı zamanda yerel işletmelere destek ve turizm gelirlerini artmasına olanak sağlıyor.

 Etkinliğin bu yıl gündeminde ise rotalarda değişikliğe sebebiyet veren iklim koşulları var. Mersin start etabında bir araya geldiğimiz TransAnatolia Rally Raid Genel Koordinatörü Burak Büyükpınar; “Bu sadece bir spor etkinliği değil, zorlu koşullar ve ekolojik farkındalığın ön planda olduğu aynı zamanda Türkiye'nin zengin doğal ve kültürel mirasını tanıtan organizasyon” diyor.

İklim değişikliği ralli rotalarını etkili

Büyükpınar, küresel ısınmanın spor dallarını da etkilediğine vurgu yaparak sözlerine şöyle devam etti:

“Bu yıl 14'üncüsü düzenlenen TransAnatolia, bir motor sporu aktivitesi olmasının yanı sıra, doğayla buluşma, zorlu koşullarla mücadele, dostluk, yardımlaşma gibi pek çok olguyu içinde barındıran ve Türkiye'nin ekonomisi ve turizmi açısından önemli bir etkinlik. Mersin'de başlayarak Van'da son bulacak etkinlikte; İtalya, İsviçre, Romanya, Belçika, Birleşik Krallık, Fransa, Hollanda, Almanya, İspanya ve Japonya'dan 71 araç ve 91 yarışçı mücadele edecek. Bu sadece motor etkinliği değil, aynı zamanda kültürel sporun buluştuğu bir festival. Sporcular, 2 bin 200 km'lik rota boyunca ülkemizin çeşitli zenginliklerine tanık olacaklar. Son yıllarda gerçekleşen sıra dışı hava değişimleri ve özellikle sıcaklık artışları dünyada çeşitli spor dallarını etkilemeye başladı. Doğa sporcuları, dağları ve denizleri ‘evleri’ olarak benimser. Hepimizi giderek daha çok etkilemeye başlayan iklim ve çevre krizini bizler yıllardır takip ediyor, değişimleri yakından izliyoruz. Yarış etapları, yoğun yağışlar, aşırı sıcaklıklar, fırtınalar ve hatta beklenmedik kar yağışları gibi olaylardan etkilenebiliyor. Bu durum, haliyle yarışların güvenliğini ve zamanlamasını tehdit ediyor. Etkinliği parkuru önceki yıllarda 4 turda bitiyordu. Bu yıl ise o kadar farklı ve beklenmedik doğa olayları oluyor ki 8 tur kontrol etmek durumunda kaldık. Farklı ülkelerden katılımcılar Türkiye'nin coğrafyasından ve parkurundan etkileniyor. Rotayı belirlerken, bağlantıları doğru yapabilmek çok önemli. Bunu da ancak bir parçası olarak içine dâhil olduğunuzda daha iyi anlıyorsunuz. Bu bağlantıları yaparken ülkemizin coğrafi zenginliklerini de ön planda tutuyoruz. Katılımcılar neredeyse Türkiye'nin tüm iklimlerini deneyimliyor. Mersin'in sıcağında başlayan yolculuk, Erciyes soğuk hava şartlarına doğru devam ediyor. Bu yıl rotamızda da olan Aladağlar, Kaçkar gibi dağların tepesinde yaz aylarında bile yoğun kar ve buz, rota boyunca şelaleler ve su birikintileri görünürdü. Ancak son yıllarda bunları görmek mümkün değil.”

Ekolojik kamp ile doğayla tam bütünleşme

“Bu yarışı diğerlerinden ayıran bir diğer özellik ise kamp konaklaması tercih etmemiz. Belirlediğimiz ekolojik kamp rotaları ile her şeyin doğal olmasına dikkat ediyoruz. Kıl çadır tercih ediyoruz. Kamp alanımızda masa sandalye dahi herhangi bir şekilde plastik ürün kullanmıyoruz. Günün sonunda orası bizim evimiz. Dolayısıyla tüm katılımcılarımız, ‘nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak’ düşüncesi ve üstün çevre bilinci ile mücadele ediyor. Ne yazık ki Türkiye’de insanlar doğayı seviyor gözüküyorlar ama sevmiyorlar. Doğa tek kullanımlık bir malzeme değil ve Türkiye’de bu konuda çok ciddi bir eğitim eksikliği var. Bu orman yangınlarına da sebep olabiliyor. Avrupa’da benzer ormanlar, bakımlı ve kendi insanı tarafından koruma altında. Ama biz de insanın elinin değdiği yer bir anda çöp, naylon torbalar vb. atıklarla hemen şekil değiştiriyor. Geçtiğimiz yıl kamp alanında etkinlik öncesi 4 ton çöp topladık. Geleceğe temiz bir dünya bırakmanın tek yolu; toprağı, suyu, havayı, ormanları ve tüm doğayı bilinçli bir şekilde korumak.”

“Kayıp kültürel zenginliklerimizi Avrupa'ya tanıtıyoruz”

Büyükpınar, son olarak spor organizasyonlarının toplum kültürlerin korunmasında araç niteliği de taşıdığını dile getirerek; “Bir başka şekilde ele alacak olursak spor, insanın var oluşundan bu yana, sosyal sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla toplumun sosyal, kültürel, eğitsel yapısına yön veren bir araç olarak toplumsal kurallar içinde de yerini almış. Sporda sosyal sürdürülebilirliğin sağlanması için ise ırkçılık veya sosyal sınıflar arasındaki sınırlar kalkmalı. Bu yıl Hollanda’dan katılan Jan Van Veen isimli 73 yaşında yarışmacımız var. Türkiye’den ise 16 yaşında Efe Görür sporcumuz bulunuyor. Cinsiyet açısından değerlendirildiğimiz de ise kadınların oranının yüzde 45 olduğunu söyleyebilirim. Bu organizasyon kitle iletişim açısından çok önemli, insanlar bazı illerimizi ve kültürlerimizi dahi hiç duymamışlar. Anadolu'nun kayıp sosyo-kültürel zenginliklerini Avrupa'ya tanıtıyoruz. Ülkemizde öyle güzellikler var ki, bu topraklar pek çok sporu yapmaya imkân sağlıyor. Aynı şekilde uluslararası spor etkinliği olarak bulunduğumuz her rota’da bölgenin ekonomisine de katkı sağlıyoruz. Ancak ülkemizin tanıtımına da büyük katkı sağlayan bu organizasyonların devam etmesi için gerek devletin gerekse özel sektörün sportif altyapıya daha fazla yatırım yapması gerekmekte. Son olarak şunu söyleyebilirim; çevre olmazsa doğa sporları, bir süre sonra belki diğer sporlar da olmaz” ifadesinde bulundu.

 

Sürdürülebilir Ekonomi