Kültürel mirasımızı geleceğe taşımanın en güçlü yolu, eğitim!
SANKO, beş yıl boyunca süregelen üretim yolculuğunun 120. yılını ‘Sahre’ sergisiyle kutluyor. SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu, “Gelecek nesillere kültürel değerleri aktarmanın ve mirasımızı yaşatmanın en güçlü yolu, eğitim” dedi.
Merve YEDEKÇİ / GAZİANTEP
SANKO, tekstil sektöründen başlayarak pek çok alanda yürüttüğü 120 yıllık üretim yolculuğunu, ‘Sahre’ isimli özel bir sergiyle anıyor.
Döngüsel ekonomiye katkı sağlamak amacıyla yenilikçi projeler geliştiren Holding, bu kez de atıkları sanat eserine dönüştürerek sergi düzenledi. Sergiye adını veren ‘Sahre’ sözcüğü, Gaziantep ve çevresinde halkın 6 gün çalışıp bir gün dinlenme felsefesiyle bir araya geldiği, sofralarını ve sorunlarını paylaştığı, sevinçleri kutlayıp geleceği planladığı bir geleneği simgeliyor. Bu gelenek, dayanışmanın ve toplumsal bağların önemini vurguluyor. Gaziantep Pürsefa Han’da bir araya geldiğimiz SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu 120. yıllarına özel şu açıklamalarda bulunuyor:
Toplumsal fayda odaklı çalışmalar gerçekleştiriyoruz
“120’nci yılımızı kutlarken değerli aile büyüklerimize saygı ve minnet doluyum. Öte yandan kardeşlerimle birlikte babamıza verdiğimiz sözler doğrultusunda işimizi büyütürken, bu topraklardan kazandığını yine bu topraklara ve insanlarımıza sunma gayesiyle daima toplumsal fayda odaklı çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Aile büyüklerimizin başlattığı üretim yolculuğunu, 14 bin kişilik SANKO ailemizle faaliyet gösterdiğimiz her alanda sektörlere öncülük ederek sürdürüyoruz. Her ailenin kendine özgü yapıları, değerleri, yaşanmışlıkları var. O değerlerin ve birlikteliğin getirdiği büyük bir dayanıklılık var. Bu birikimi değer üreten yeni hikâyelerle güçlendirmek temennisiyle 120’nci yılımızı kutluyor, bu anlamı sergiye eserleriyle katkı sunan sanatçılarımıza ve emek veren herkese teşekkür ediyorum. Gelecek yıllarda, bizden sonraki kuşakların SANKO’yu çok daha iyi yerlere taşıyacağından şüphem yok. Gençlere bu anlamda çok güveniyorum.”
Kültürel mirasın koruyucusu; ‘eğitim’
Kültürel değerlerin gelecek nesillere aktarılmasının en güçlü yolunun eğitimden geçtiğini belirten Konukoğlu, her çocuğun sanatla tanışması gerektiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:
“Geçmişine sahip çıkmayanın geleceği olmaz. Kültürel zenginliklerimize hepimiz sahip çıkmalıyız. Gelecek nesillere kültürel değerleri aktarmanın ve mirasımızı yaşatmanın en güçlü yolu, eğitimden geçiyor. Bu nedenle, anaokulundan üniversiteye kadar çocuklarımıza mutlaka sanat eğitimi vermeliyiz. Sanatçıların yetişmesine emek vermediğimiz ve onlara imkân tanımadığımız takdirde, dijital ortamda her şey kayboluyor. Maalesef, her şey dijital ortamda. İnsanlar artık kendileri kitap dahi okumuyor; okumak istedikleri metinleri yapay zekâya okutuyor, dinliyor ve bununla yetiniyor. Bu, doğru değil. Bu şekilde yaratıcılığımızı ve yaratıcı düşünceyi ortadan kaldırıyoruz. Gençlerimizi sanata, tarihimize ve kitap okumaya ne kadar alıştırabilirsek, gelecekte o kadar başarılı oluruz. Okumak, sadece ‘okuyup geçmek’ demek değil. Her kelimenin anlamını, sıralanışını ve dizilişini görmek gerek. Göz görecek, kulak işitecek, okurken tekrar edeceksiniz. Ama maalesef, artık ne kitaba ne de başka bir şeye bakan var. Herkes düğmeye basıp metni okutuyor. Böyle devam ederse, kültürel zenginliklerimizi koruma şansımız kalmaz. Gençlerimize ve çocuklarımıza bu inanılmaz değerin sürekliliğini sağlamamız ve gelecek nesillere aktarabilmemiz gerekli. Bir sanatçı ufkunu açmak için mutlaka yeni bir doğaya ya da kültürel bir etkinliğe gider. Bu ilhamla yaratıcılığını geliştirir ve kendi sanatını yeniden ortaya koyar. Ama biz ne yapıyoruz? Dijital ortamda sürekli tıklıyoruz, hızlıca geçip gidiyoruz. İki saniye önce baktığı resmin ne olduğunu sorsanız hatırlamayacaklar. Bunu yenmenin tek yolu, çocuklarımıza okumayı, sergilere ve müzelere gitmeyi aşılamak. Kültürel mirasımızın yaşaması için eğitim şart diyorum.”
Göçle gelenlerin eğitiminden de biz sorumluyuz
Konukoğlu, kültürel değerlerin korunması için dayanışma ve bilinçle hareket etmenin önemine dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “Kültürel mirasın riskleri arasında göç de sayılabilir. Ancak, göçle gelenleri eğitmek de bizim sorumluluğumuz. Aslında göçü önlemenin yolu, insanların kendi yurtlarında iyi yaşam koşulları sağlayarak tam anlamıyla eğitim sunmaktır. Böylece, kimse bulunduğu yurdu bırakıp başka bir yere gitmek istemez. Ben de bulunduğum şehirden başka bir yerde yaşamak istemem; ancak burada imkanlarım kısıtlanırsa mecburen gitmek zorunda kalırım. Unutmayalım, millet olarak göçebe bir geçmişimiz var. Orta Doğu ve Orta Asya’dan buralara geldik; göç etme genlerini taşıyoruz. Tarlamızda o yıl mahsul çıkmasa veya gelir azalsa, daha iyi koşullara sahip bir yere gitmeyi düşünürüz. Göç, tarihimizde derin bir yere sahip; bu yüzden göç etmeyi tamamen bırakmak mümkün değil, bu kavram bizde çok eskilerden beri var ve içimize işlemiş. Dolayısıyla göç edenlerinde kendi kültürel miraslarını korumaları ve gittikleri yerde sürdürebilmeleri için eğitim ve destek büyük önem taşıyor. Geleneksel değerlerin kaybolmaması ve kültürlerin yeni nesillere aktarılabilmesi için dayanışma ve bilinçle hareket etmeliyiz.”
SANKO'nun kolektif çalışma değeri sanatla ifade ediliyor
Baksı Müzesi Yönetim Kurulu Üyesi Küratör Ayça Okay ise, “Altı çağdaş sanatçı ile işbirliği yapılarak geri dönüşüm malzemeleriyle hazırlanan sergi, 7 aylık bir çalışmanın sonucunda ortaya çıktı. Ekip, Gaziantep'in kadim değerlerini keşfederek ilham aldı. Şirketin atıkları, sanata dönüştürülerek özgün eserler haline getirildi. Sanatçılardan Jennifer İpekel, geri dönüştürülmüş kumaşlarla batik, dikiş ve kırkyama gibi geleneksel tekniklerle doğa ve insan arasındaki dengeyi canlandırdı. Nergiz Yeşil’in eseri, SANKO’nun geri dönüştürülmüş elyaflarını kombucha mantarlarıyla birleştirerek, ekolojik döngüye katkı sunan deneysel bir tür ortaya koydu. Leyla Emadi’nin beton ve kökleri bir araya getirdiği çalışması ise, aile bağlarını, dayanıklılığı ve bölgesel kalkınmaya olan katkıyı simgeliyor. Hakan Yılmaz, ilmek ve düğüm metaforlarıyla SANKO’nun tarihini dijital bir deneyim olarak sundu. Fırat Engin, neon tipografilerle SAHRE geleneğine atıfta bulunan “Rafık”, “Hasbihal”, “Elden Ele”, “Vuslat” sözcüklerini eserine taşıyor. Süper Film’in ambalaj filmlerini kullandığı eserinde SANKO’nun geçmişini ve değerlerini korumayı ve gelecek nesillere aktarmayı amaç edinirken SANKO'nun kültürel mirası koruma konusundaki kararlılığına da işaret ediyor. Sergide, SANKO Holding’in gelişiminde olduğu gibi geleneksel yaklaşımların ötesine geçildi. Yenilikçi fikirleriyle sanatçılar, mevcut sistemleri dönüştürerek estetik ve işlevselliği birleştiren özgün çalışmalar sundu. Ayrıca buradaki eserler şirketin kurumsal koleksiyonunun ilk parçaları olacak” açıklamasında bulundu.
Pürsefa Han’da Ayça Okay küratörlüğünde gerçekleşen sergide Hakan Yılmaz, Leyla Emadi, Jennifer İpekel, Nergiz Yeşil, Fırat Engin ve Murat Germen'in eserleri yer alıyor. Sergi, 9 Aralık 2024’e kadar ziyaret edilebilir.