Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı Ömer Ergüder: Yerli ceviz de kuraklıktan nasibini alıyor
Bir yandan ithal ürün bolluğu, diğer yandan kuraklıkla mücadele eden yerli ceviz üreticileri markalaşma atağına kalktı. Yerli cevize talebi artırmak için kolları sıvayan Ceviz Üreticileri Derneği, CÜD AŞ logosuyla Türkiye’nin dört bir yanındaki üreticilerin cevizlerini market raflarına taşımaya başladı.
Merve YEDEKÇİ / TEKİRDAĞ
Tarım sadece ekolojik ve çevresel açıdan değil, aynı zamanda insan yaşamındaki gelişmeler konusunda da sürdürülebilir olmalı. Türkiye önemli ceviz üretim merkezlerinden… Dolayısıyla, cevizin kalorisi ve besin içeriği nedeniyle, tüm insanlığın erişiminin artırılması gerekli. Bir bölgede ceviz yetiştiriciliğini toprak ve su yönetimi belirlerken, en önemli faktörlerin başında ise ilkbahar geç donları gelmekte. İklim değişikliği projeksiyonlarına göre ceviz yetiştiriciliğine uygun alanlar azalmış, 2050 yılında riskli alanlara, 2080 yılında ise çok riskli alanlara kaydığı tahmin edilmiş durumda. Tüm bunlarla beraber, ceviz üreticilerine de büyük sorumluluk düşüyor. İklim değişikliğinin tarımı etkileyen sorunlarını Ceviz Üreticileri Derneği (CÜD) Başkanı Ömer Ergüder ile konuştuk. Ergüder, “Yerli ceviz kuraklıktan nasibini alıyor. Kuraklık ve iklim değişikliği sadece ceviz yetiştiriciliği için değil, tüm tarım sektörü için en büyük tehdit” diyor.
Üreticiler masraflarının karşılığını 6-8 yılda, yatırımlarının karşılığını ise 12-14 yılda alıyor
Çeşitliliğinin satış kanallarına da avantaj sağladığını vurgu yapan Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı Ömer Ergüder ceviz pazarını şöyle yorumluyor:
“Son derece dinamik ve hızlı büyüyen bir kuruyemiş pazarının tam ortasındayız. Ülkemizde, diğer birçok ülkede pek rastlanmayan çeşitli satış kanalları bulunuyor. Bu geniş ve çeşitli satış kanalları, bize birçok avantaj sağlıyor. Günümüz koşullarında, dünya ile rekabet edebilecek verimli bir ceviz bahçesi yatırımı yapmak ve bu bahçeleri bilimsel yöntemlerle işletmek, yerli üreticiler için büyük önem taşıyor. Ceviz üreticileri masraflarının karşılığını 6-8 yılda, yatırımlarının karşılığını ise 12-14 yılda alabiliyor. Türkiye ve Orta Asya, cevizin anayurdu. Türkiye, yılda ortalama 150 bin ton ceviz tüketimi (kişi başı yaklaşık 3,3 kg.) ile dünyada en fazla ceviz tüketen ülkelerin başında gelmesine rağmen, maalesef tükettiğimiz cevizin yaklaşık yüzde 70'lik kısmını farklı ülkelerden ithal ediyoruz. Ülkemiz kendi ceviz ihtiyacının büyük bir kısmını ithalat yoluyla karşılıyor. Türkiye’ye en çok ABD (Kaliforniya), Şili ve Çin’den ithal ceviz geliyor. Eski mahsul ithal ürünler, mevcut yatırımcıları hayal kırıklığına uğratırken, yeni yatırımcıların ceviz yetiştiriciliğine adım atmasını da engelliyor. Bu durum, yerli üreticilerin rekabet gücünü zayıflatıyor ve ceviz üretimindeki potansiyelin tam olarak kullanılmasının önüne geçiyor. Yerli ceviz üreticilerinin desteklenmesi hem ülkemizin dışa bağımlılığını azaltacak hem de yerli üreticilerin sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlayacak. Bilimsel ve modern tarım teknikleri kullanılarak yapılan yatırımlar, yerli ceviz üretiminin artırılmasına ve Türkiye'nin ceviz pazarında daha güçlü bir konuma gelmesine destek olacak.”
Yerli üretici, ucuz ve kalitesiz ithalata karşı korunmalı
“Ceviz bahçelerinin kurulup üretiminin artırılabilmesi ve Amerika, Şili, Çin gibi ülkelerle rekabet edilebilir hale gelmesi için yerli üreticinin ucuz ve kalitesiz ithalata karşı korunması büyük önem taşıyor. Bu korumanın sağlanabilmesi için ilk olarak cevize yönelik uygulanan gümrük vergilerinin, üretim ihtiyacını karşılayana kadar yükseltilmesi gerekli. Ticaret Bakanlığı ile yaptığımız görüşmeler sonucunda 2023 yılının kasım ayından itibaren tekrar yüzde 15’e çıkarıldı. Gümrük vergisi oranlarının 2018 yılı öncesindeki seviyelere revize edilmesi, yerli ceviz üretimine büyük fayda sağlayacak. Yüksek gümrük vergileri, yerli üreticilerin maliyetlerini dengelemesine ve kaliteli ceviz üretimine odaklanmasına olanak tanıyacak. Böylece, Türkiye'de yapılacak yeni ceviz yatırımları artacak ve oluşacak ölçek ekonomisi sayesinde hem üretim maliyetleri düşecek hem de satış fiyatları dünya pazarında rekabet edebilir seviyelere gelecek.”
Türkiye 2070 yılında su kıtlığı yaşayabilir
“İklim değişikliği, sürdürülebilir tarımın önündeki en büyük tehlike. Geçtiğimiz aylarda İspanyol Ziraat Mühendisi ve ceviz danışmanı Federico López Larrinaga’nın düzenlediği ‘İklim Değişikliği Sonucu Ceviz Üreticilerinin Alması Gereken Önlemler’ başlıklı seminere ev sahipliği yaptık. Federico López Larrinaga’nın verdiği bilgilere göre; iklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar, yağışlardaki düzensizlikler, zararlılar ve hastalıklar, coğrafi dağılımdaki değişiklikler, karbondioksit, fotosentez gibi ceviz ağaçlarının büyümesi ve gelişmesi için ihtiyaç duyulan çevresel koşulları değiştirilebilir. İklim değişikliğinin, Türkiye, Çin, Kaliforniya, Şili, Avustralya, İran ve Avrupa’daki ceviz bahçelerini, coğrafi özelliklerine bağlı olarak farklı şekillerde etkileyebilir. İklim değişikliği nedeniyle ülkemizde yağış miktarı azaldı. 1979 ile 2019 yılları arasında yıllık yağış miktarı 60 santimetreden 45 santimetrenin altına düştü ve yıllık ortalama sıcaklıklar 4 derece değişti. Türkiye, zaten su sıkıntısı çeken bir ülke. Kişi başına düşen su miktarı yaklaşık olarak, bin 500 metreküp. 2010, 2018 ve 2020, Türkiye’de kaydedilen en sıcak yıllardı. İklim değişikliğinden diğer ülkelere oranla çok daha ciddi şekilde etkileneceği tahmin edilen Türkiye’de; aşırı yağışlar arttı, hava koşulları daha da sertleşiyor. 2021'de güneyde büyük yangınlar, kuzeyde ise seller yaşandı. Mevsimsel olarak kış aylarında daha fazla yağış olabilir, ancak ilkbahar ve sonbaharda yüzde 50 daha az yağış görülüyor. Sıcak hava dalgaları ve kuraklık artıyor. Nüfus artışı ve iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’nin 2070'li yıllarda su kıtlığı yaşaması kuvvetle muhtemel. Özellikle ceviz fazlasıyla su ihtiyacı olan bir ürün. Bu nedenle de yağışın az olduğu yaz aylarında su kullanımı kritik önem taşıyor. Özellikle kış mevsimlerinde ve ilkbahar aylarındaki yağmurlar hem bahçelerimiz hem de topraklarımız için yüksek değer taşıyor. Ne yazık ki bizler de kuraklıktan nasibimizi almış durumdayız. Derneğimizin üyeleri bahçelerinde yıllardır damlama sulama sistemleri kullanıyor. Dernek olarak veya bireysel olarak aldığımız tüm tedbirlere ve çabalarımıza rağmen gidişat endişe veriyor.”
Teknoloji ile verim artırılabilir
“Tarım teknolojisi, zaman içerisinde yüksek nüfusun gıda talebini karşılayabilmek adına otomasyon ve yapay zekâ sistemler ile ortak çalışıyor ve daha az iş gücü gerektirecek şekilde çözümler sunuyor. Özellikle gıda üretimi açısından tahmin edilemeyen hava koşulları üreticilerin en büyük problemleri arasında. Bu açıdan her türlü riski minimize edebilecek teknolojik yatırımlar, günümüzün olmazsa olmazı. Bu yatırımları; sulama ve enerji tasarruflarından, sürdürülebilirlik faydaları ve hatta üretim kalitesini artırmaya yönelik olmak üzere farklı açılardan değerlendirmek mümkün. Teknolojik tarım ile verimi artırmak mümkün. Bitki koruma, sulama ve gübreleme uygulamalarının doğru zamanlarda yapılması, sadece o yıla ait olan rekolteyi değil uzun yıllar boyu mevcut ağaçlardan yüksek verim almasını sağlayabilir.”
Tüketici cevizin hangi tarihte, hangi bahçede üretildiğini görebilecek
Ergüder, ithal cevizde tüketicilerin karşılaştıkları tehditleri ise şöyle değerlendiriyor: “Tüketicilerin yerli cevize karşı talebini artırmak için geçtiğimiz sezon yerli cevizin markalaşması adına önemli bir adım attık. Ancak ithal cevize karşı ilgi devam ediyor. Hâlbuki yerli ceviz kalite ve sağlık açısından ithal ürünlere kıyasla çok daha üstün. Ancak her bahçenin tek tek zincir marketlerde yer alarak tüketicilerle buluşması oldukça zor. Bu nedenle geçtiğimiz yıl bu işin anahtarı olacak olan CÜD AŞ’yi kurduk. Ceviz Üreticileri Derneği üye bahçelerden hasat edilen kabuklu yerli ceviz ürünlerini tüm Türkiye'de satışa sunduk. En büyük amacımız, tüketicilerimizi yerli cevizle yakınlaştırmak ve talebi artırmak. Paketlerin üzerinde yer alan barkodlar aracılığıyla satın alınan cevizin hangi bahçede üretildiği de görülebiliyor. Böylece tamamen şeffaf bir tedarik zinciri oluşumuna katkı sağlamış oluyoruz. İthal ürünler haşerelere ve böceklenmeye karşı kimyasal bir uygulamaya (fümigasyon) maruz kalıyor. Cevizde tazelik son derece önemli. İthal ürünlerin gelmesi ise aylar sürüyor ve nakliye esnasında ürünlere birtakım koruyucular uygulanıyor. Nakliye sırasında ortaya çıkabilecek küflenme (Aflatoksin) sorununu ortadan kaldırmak adına daha fazla kurutuluyor ve bu nedenle de lezzeti azalıyor. Yerli üreticiler olarak, kurutma işlemini daha yavaş yapıyoruz. Bu da cevizimizin daha az kuru ve daha çok lezzetli olmasına neden oluyor. Öte yenden sürdürülebilirlik açısından da ithal cevizlerin yüklenme aşamasından Türkiye’ye geliş safhasına kadar yarattıkları karbon ayak izi oldukça fazlayken bizim ürünlerimizde neredeyse yok denecek kadar az.”