“100 yıl sonra dünya nasıl bir yer olurdu?”

Bir filmin üretim aşamasından gösterim aşamasına kadar geçen süreçte harcanan enerji, ortaya çıkan karbon ayak izi ve atıklar sinema sektörünün de dönüşüm ihtiyacını gösteriyor. Bu duruma kayıtsız kalamayan yönetmen Serpil Altın, ilk uzun metrajı filmini iklim krizi ve su kıtlığını odağına alarak hem de çevre dostu prodüksiyonla hayata geçiriyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“100 yıl sonra dünya nasıl bir yer olurdu?”

MERVE YEDEKÇİ / İSTANBUL

Türkiye’de de vizyona giren 'Bir Zamanlar Gelecek: 2121’, gelecekte yaşanacak iklim krizinin hayatlarımızda ne tarz değişiklikler yaratacak sorgulatıyor. Ayrıca, yapımcılığını Korhan Uğur'un üstlendiği film, yeşil film prodüksiyon ilkeleri ile Türkiye’deki ilk sürdürülebilir film unvanına sahip. Sürdürülebilir film kavramını konuştuğumuz yönetmen Serpil Altın; “Size filmimle uçan arabalar, uzay yolculukları, gezegenler arası savaşlar vadetmiyorum. Karanlık bir gelecekte her şeyin değiştiği, bugün önemsemediğimiz sorunların ileride yol açacağı felaketlerin yaşandığı bir dünya ve insanlığın gelecekten gönderdiği bir mektubu sunuyorum” diyor ve soruyor: “100 yıl sonra dünya nasıl bir yer olurdu?”

Gelecekten mesaj var!

“Uzun zamandır geleceğe ve dünyamıza karşı kaygılar hissediyordum. İklim krizi ve kıtlık insanları bekleyen en büyük tehlike. Bu durumu kurtarmak için şansımız olduğuna inanıyorum. Pandemide doğa kendini yenilemeye başladı. Bu da gezegenimizin bize değil, bizim gezegenimize ihtiyacımız olduğunu kanıtlıyor. Acaba, karanlık bir gelecekte insanoğlu nasıl bir sistemde yaşardı düşüncesi ile kafamdaki hikâyeyi yapımcım ve eş senaristim Korhan Uğur ile paylaştım ve senaryoyu birlikte yazarak bu yolculuğa başladık. Hikâye, dört kişiden oluşan gelecekte yeni kurulan bir sistemde yeryüzünü görmeden yaşayan bir aileyi anlatıyor. Bu ailenin her bir ferdi günümüz insanlarından çok farklı; her aileye sadece 25 litre su veriliyor. Var olan sınırlı kaynakların verimli kullanılması ve insan sayısının belli bir oranda tutulması için oluşturulan kıtlık kanunlarına göre yeni bir bebek dünyaya geldiğinde yaşlı bir kişinin hayatına son verilmesi gerekiyor. Film; 20 ülkede, 30’dan fazla festivalde gösterildi ve 15 ödül aldı. Dünya festivallerindeki izleyicileri şaşırtıp etkileyen bu filmin, ülkemizde de farklı bir deneyim yaşatacağına inanıyorum. Ülke sinemamızda, pek az örneği olan bilim kurgu türüne karşı mesafemizi kaldırmak için oyuncularımız ve ekibimizle önemli bir adım attık. Yaptığımız işi ‘meydan okuma, cesaret ve direniş’ olarak tanımlıyorum. Gelecekten gelen bir mektup seyirci ile buluşarak farkındalık yaratacak.”

Avrupa’da ‘israfsız film’ setlerine teşvik fonu var

Film endüstrisinin sürdürülebilirliği bir an önce kendi süreçlerine adapte etmesi gerektiğini vurgulayan Altın; “Filmin tüm çekim sürecini yeşil dostu bir anlayışla tamamladık. İsrafız film setleri Avrupa’da oldukça yaygın kullanılmaya başladı. Hatta filmini bu yol ile yapanları teşvik etmek için fon sistemleri bulunuyor. Türkiye’de maalesef henüz bu konuda farkındalık oluşmadı. Türkiye’de sinema endüstrisi sürdürülebilirlikle henüz tanışıyor olduğu için çevre dostu film yapımını destekleyecek şekilde tasarlanmış bir  film platosu ya da stüdyo da bulunmuyor. Ülkemizde sinema ve dizi endüstrisinde yapımcılar ve ekip ülke koşullarının gereklilikleri nedeniyle sadece işi zamanında yetiştirme derdiyle uğraşıyorlar. Ben ise hep pozitif bir bakış açısıyla bunu en azından girişim olarak denememiz gerektiğini düşünüyorum. Örneği olmayan bu sistemi ülkemizde uyarlamak için önce Avrupa’daki yeşil film komisyonlarıyla iletişime geçtik. Ancak, güneş enerjisiyle çalışan karavanı Türkiye’de bulamayacağımız gibi bazı noktalarda üçlü parti enerji kaynaklarımızda da henüz bu farkındalık oluşmadığı için, kendi ülke imkânlarımıza göre uygulayabildik. İsraf dikkat etmemiz gereken en önemli konu, işimizi gerçekleştirirken israf etmemeliydik. Dolayısıyla, film setinde; dekorlar tamamen geri dönüşüm malzemesinden üretildi. Su veya çay tüketiminde kâğıt ve plastik bardak kullanımı yerine mataralar hediye ettik. Jeneratör ve karavan kullanılmadı. Böylelikle benzin/mazot kullanımı azaltılmış oldu. Senaryo dijital olarak dağıtıldı. Işık malzemesi olarak az enerji tüketen led lambalar kullanıldı. Ekip ve oyuncu sayısı toplam 45 kişiyle sınırlandırıldı ve oyuncularımızın hepsi tek bir araçla gelip gittiler. Böylece karbon ayak izi azaltıldı. Sette kullanılan piller tüketildikten sonra toplanarak geri dönüşüme verildi” diyor.

“Yeşil film tekniği ile farkındalık yaratabiliriz”

“Yeşil film organize ederken süreçte maliyetler artabilir. Ancak geleceğe yapılan bir yatırım uzun vadede manevi kazanç maddi kazancın önüne de geçebilir. Filmimizin özelinde bu sistemi kurgulayarak biz maliyetleri düşürmeyi başardık. Yapımcı Korhan Uğur’un son raporlarında yaptığı açıklamaya göre; yeşil film girişimimiz maliyetlerimizi yüzde 20 oranında azalttı.  Ülkemizdeki dizileri yurt dışında ihraç ettiğimiz ve Dünya’da ilk beşte olduğumuzla gurur duyuyoruz. Bir de bunu gelecek için yeşil film teknikleriyle yapabilirsek güçlü bir farkındalık yaratabiliriz. Türkiye ekonomisi ve film sektörünün tanıtımı için film, reklam ve dizilerimizin yeşil film tekniğiyle gerçekleştirilmesi geleceğimize imzamız olur. Hep beraber bunun için çaba gösterelim. Hollywood ‘Spiderman’ gibi içerikleriyle farkındalık yaratırken biz neden yapamayalım. Üstelik bizim kültürümüzde ve dinimizde israf haramdır.”

Sürdürülebilir Ekonomi