Üç kişiden biri için en büyük risk enflasyon!
PwC’nin Küresel Tüketicinin Sesi Araştırmasına göre, tüketicilerin yaklaşık üçte biri enflasyonu yaşadıkları yer için bir numaralı risk olarak belirtirken, yüzde 62'si en önemli harcama artışının gıda alışverişinde olmasını bekliyor. Hayat pahalılığı baskısı sürerken, tüketiciler sürdürülebilir şekilde üretilen veya tedarik edilen ürünler için ortalama yüzde 9,7 daha fazla harcama yapmaya istekli olduklarını belirtiyor. Tüketicilerin yüzde 46'sı verilerinin korunması endişesine rağmen doğrudan sosyal medya üzerinden ürün satın alıyor; bu oran 2019'da yüzde 21 seviyesindeydi.
PwC’nin gerçekleştirdiği “Küresel Tüketicinin Sesi Araştırması”na göre, hayat pahalılığı baskısı sürerken, tüketiciler sürdürülebilir şekilde üretilen veya tedarik edilen ürünler için ortalama yüzde 9,7 oranında daha fazla harcama yapmaya istekli olduklarını belirtiyor.
Dünya genelinde 31 ülke ve bölgede 20 binden fazla tüketicinin görüşleri alınarak hazırlanan araştırma, markaların, kendilerine yönelik tüketici güvenini yükseltmek için altı konuda adım atması gerektiğini vurguluyor.
Tüketiciler hayat pahalılığı baskılarından olumsuz etkileniyor
Araştırma, tüketicilerin yüzde 85’inin, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini günlük yaşamlarında doğrudan deneyimlediklerini ve sürdürülebilirlik odaklı uygulamaları içeren tüketime öncelik verdiklerini ortaya koyuyor.
Bununla birlikte, tüketiciler sürdürülebilirliğe odaklanırken, aynı zamanda hayat pahalılığı baskılarından da olumsuz etkileniyorlar. Tüketicilerin yaklaşık üçte biri (yüzde 31) önümüzdeki yıl tüketim alışkanlıklarına yönelik en büyük risk olarak enflasyonu gösterirken, yüzde 62'si enflasyonun temel tüketim ürünlerinin fiyatlarını yükseltmesi nedeniyle, market alışverişlerinin önümüzdeki altı ay içinde harcamalarındaki en önemli artış kalemini oluşturacağını belirtiyor.
Markalar hangi konulara odaklanacak?
PwC Türkiye Şirket Ortağı ve Perakende ve Tüketici Ürünleri Sektörü Lideri Cihan Harman, araştırmayla ilgili olarak şunları söyledi:
“PwC Küresel Tüketicinin Sesi Araştırması, tüketici güvenini belirleyen tercihleri inceleyen en kapsamlı araştırmalardan biri. Şirketler, önceki dönemlerde, değişen tüketici tercihlerine yön verme, küresel enflasyonla artan fiyatları dengeleme, iklim değişikliğine yönelik tehditlerle mücadele etme ve yapay zekâ gibi zorlukları neredeyse aynı anda ele almak zorunda kaldı. Tedarik zincirini iyileştirme ve daha sürdürülebilir hale getirme, tüketici etkileşimi, alışveriş tercihlerindeki değişim gibi konularda atılacak adımlar, markaların yakın gelecekteki başarısını doğrudan etkileyecektir. Yine, markaların tüketiciyle iletişimlerinde çevre, sağlıklı ürün, sosyal medya, fiyat artışları ve yapay zekâ gibi konularda daha etkin olması gerektiğini görüyoruz. En dikkat çekici sonuçlardan biri de sürdürülebilir bir şekilde üretilen ürünleri tercih eden katılımcıların bunun için yüzde 9,7 daha fazla ödeme yapmayı kabul edilebilir bulmaları.”
Tüketicilerin yüzde 85’i iklim değişikliğinden etkileniyor
Araştırmaya katılanların yüzde 85’i, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini günlük yaşamlarında doğrudan deneyimlediklerini belirtiyor. Yüzde 46’sı ise çevre üzerindeki kişisel etkilerini azaltmak amacıyla daha sürdürülebilir ürünleri tercih ettiklerini ifade ediyor. Tüketicilerin benimsediği kişisel tutumlar arasında genel tüketimlerini azaltmak amacıyla daha dikkatli alışveriş yapmak (yüzde 43) veya elektrikli bir araç satın almak -ya da bunu planlamak- (yüzde 24) bulunuyor.
Tüketicilerin yüzde 80’i sürdürülebilir şekilde üretilmiş ya da tedarik edilmiş ürünler için daha fazla ödeme yapmaya hazır olduklarını belirtiyor. Bazı tüketiciler yerel, geri dönüştürülmüş veya çevre dostu malzemelerden yapılmış, daha düşük karbon ayak izine sahip bir tedarik zincirinde üretilmiş olma gibi belirli çevresel kriterleri karşılayan ürünler için ortalama yüzde 9,7 daha fazla ödemeye istekli. Ancak bu, enflasyon, makroekonomik dalgalanma ve yaşam maliyeti endişeleri gibi faktörler nedeniyle gerçek harcama olarak yansımayabilir.
Tüketiciler, üreticilerin sürdürülebilirlik uygulamalarını üretim yöntemleri ve geri dönüşüm (yüzde 40), çevre dostu paketleme (yüzde 38), doğa ve suyun korunması üzerinde olumlu etki yaratma (yüzde 34) gibi somut ölçütler üzerinden değerlendiriyor. Tüketiciler ayrıca taze meyve ve sebze tüketimini artırırken (yüzde 52) kırmızı et alımını azaltmayı (yüzde 22) planlıyor.
Sosyal medya odaklı tüketim artıyor
Araştırmaya göre sosyal medyanın marka bilinirliği ve ürün tüketiminde birincil kaynak olarak önemi artmış durumda. Tüketicilerin yüzde 46’sı ürünleri doğrudan sosyal medya aracılığıyla temin ettiklerini belirtiyor ve bu oran 2019’daki yüzde 21’in oldukça üzerinde. Yüzde 67’lik bir kesim, yeni markaları keşfetmek için sosyal medyayı kullanırken, yüzde 70’i de alışveriş öncesinde şirketi değerlendirmek için yorumları araştırıyor. Sosyal medya fenomenleri satışları etkilemeye devam ediyor; katılımcıların yüzde 41'i bir ünlünün veya fenomenin satın alma kararlarını etkilediğini belirtiyor.
Teknoloji platformları endişelere yol açıyor
Teknoloji platformları tüketici alışkanlıklarını şekillendirirken aynı zamanda endişelere de yol açıyor. Yüzde 83 gibi büyük çoğunluk kişisel verilerinin korunmasının güvenlerini kazanmak için en önemli faktörlerden biri olduğunu söylerken, yüzde 80'i kişisel bilgilerinin gizli kalacağına dair güvence talep ettiklerini belirtiyor. Öte yandan, yalnızca yüzde 52'si verilerinin nasıl depolandığını veya paylaşıldığını anlama konusunda kendini güvende hissediyor.
Tüketici güveninde yapay zekâ faktörü
Araştırma sonuçlarını değerlendiren PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı Yiğit Arslan şirketlerin, tüketici güveni oluşturmada yapay zekâ faktörünü de göz ardı etmemesi gerektiğine dikkat çekti. Tüketicilerin gözünde yapay zekanın kısmen güvenilir bir teknoloji olduğuna dikkat çeken Arslan şu yorumu yaptı:
“Araştırmanın sonuçları, markaların sosyal medya kullanımı ve tüketici güveninde güçlü bir denge politikası kurmasının gerekliliğini ortaya koyuyor. Araştırma bulgularına göre yapay zekâ konusunda tüketicilerin yüzde 80’i bazı endişeler taşıyor. Katılımcıların yarısından biraz fazlası, ürün bilgilerini toplama ve önerilerde bulunma gibi daha basit konular için yapay zekâya güvense de sağlık gibi daha fazla risk oluşturabilecek, daha kişisel hizmetlerde kullanımı konusunda pek istekli değil. Bu durum, şirketlerin operasyonel maliyetlerini azaltma, tüketici endişelerini giderme ve etik standartları koruyacak teknolojilerin entegrasyonunda daha dikkatli davranması gerektiğini ortaya koyuyor.”