Ege’de yat turizmi yeni marina yatırımlarıyla canlanacak

Özelikle pandemiden sonra daha çok ilgi görmeye başlayan yat turizminde hem ikinci el hem de yeni satışlarla tekne sayısı da sürekli artıyor. Yat limanları yüksek doluluklarla çalışan Ege’de, yeni marina yatırımlarına ihtiyaç duyuluyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Ege’de yat turizmi yeni marina yatırımlarıyla canlanacak

DUYGU GÖKSU / İZMİR

Son yıllarda oldukça popüler olan yatçılık, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla gelişti, böylece hem turizm hem de inşa endüstrisinde ülkemize en çok döviz girdisi sağlayan sektörlerden biri konumuna geldi.

2022 yılında Türkiye’de 25 olan işletme lisanslı marina sayısı günümüzde 85’e çıksa da birçok ülke ile kıyaslandığında, 8 bin 333 kilometrelik kıyı şeridi de göz önünü alınırsa, Türkiye için bu sayı yetersiz kalıyor. Belgeli, belgesiz, yat yanaşma yeri ve yat bağlanabilen barınak olarak ise Türkiye’de toplam 95 tesis bulunuyor. Avrupa’daki rakipleri ile kıyaslandığında Türkiye deniz turizmi yatırımlarında, geride kalıyor. Sektör temsilcileri, Türkiye'nin, 2 bin 805 km ile kıyı şeridi en uzun bölgesi olan Ege’nin sahip olduğu doğal kaynak ve değerleriyle beraber bölgedeki marinaların teknik ve hizmet açısından birçok ülkeden daha iyi olduğunu, tekne sayısının, her yıl artmaya devam ettiğini, bu denli potansiyeli yüksek bir bölgede, yeni marina yatırımlarının acilen önünün açılması gerektiğini vurguladılar.

Kuzey Ege’de Dikili, Çandarlı, Şakran ve Aliağa Yat Limanları; Urla Yarımadası’nda Çeşmealtı, Mordoğan, Karaburun, Ilıca ve Şifne Yat Limanları; İzmir merkezde ise Bayraklı Yat Limanı yatırımları planlanıyor. Planlanan yat limanlarıyla birlikte, Ege Bölgesi’nde 3 bin yatın üzerinde yeni kapasite yaratılması öngörülüyor. 4’ü İzmir’de olmak üzere, Türkiye’de yapımı planlanan 20 yat limanı ile bağlama kapasitesine toplamda 9 bin adetlik yeni kapasite eklenmesi öngörülüyor.

Önümüzdeki 3 yıl içerisinde 175 mega yatın daha denize ineceğini belirten sektör temsilcileri, bu artıştan pay alınması ve Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı yatların tekrar Avrupa’ya dönmemesi için mevcut marinaların kapasitelerinin acilen genişletilip, aynı zamanda Ege’ye yeni mega yat marinaları ve mega yat çekek yeri yatırımlarının gerektiğini belirtiliyorlar. Sektör temsilcileri ayrıca bölgesel bazda hangi koyların yatçılığa ayrılacağı, hangi kıyı tesislerinin nerelere yapılacağı, hangi koyların koruma altına alınacağı ve imara kapatılacağının belirlenmesi için Kıyı Master Planı hazırlanmasını öneriyorlar.

BEGÜM DOĞULU: “EGE BÖLGESİ’NE MEGA YAT LİMANLARI ŞART”

Ege Bölgesi’ndeki marinaların dünyadaki birçok ülkedeki marinalardan hem teknik hem hizmet açısından çok daha üstün olduğunu söyleyen Türkiye Yat Turizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Begüm Doğulu, “Özellikle Yalıkavak Marina Uluslararası otoritelerce 2022’nin en iyi marinası ödülüne layık görülerek ülkemizin yatçılığına katma değer kattı. Ege kıyılarındaki marinalarımızın hemen hemen hepsinin içindeki sosyal tesisler yatçıların aynı zamanda alışveriş ve yeme içme ihtiyaçlarına en üst segmentteki markalar ile hizmet vererek Avrupa’nın en cazip konaklama tesisleri olarak tercih sebebi oldu. Ortalama sahillerdeki marinalarımızın yat kapasiteleri 300 ile 600 arasında değişim gösteriyor. Arttırdıkları elektrik voltaj ve derinlik sayesinde mega yatlara rahatlıkla hizmet verebilecek imkânlara sahip oldular” diye konuştu.

2022 yılında 25 olan işletme lisanslı marina sayısının günümüzde 85’e çıktığını ifade eden Doğulu, “Bu sayı kesinlikle yeterli değil. 8 bin 333 kilometrelik kıyı şeridine sahip ülkemizde 85 yat limanı ve ortalama 28 bin 361 bağlama kapasitesi varken, İtalya’nın 6 bin 500 kilometrelik kıyı şeridinde 379, İspanya’nın 4 bin 964 kilometrelik kıyı şeridinde 356, Hırvatistan’ın 5 bin 835 kilometrelik kıyı şeridinde 159 adet yat limanı bulunuyor” kıyaslamalarını yaptı.

“3 yılda 175 mega yat denize inecek”

Akdeniz çanağındaki yatçılıkta pastadan daha büyük pay almak için daha fazla yat limanının acilen yapılması gerektiğini vurgulayan Doğulu, “Önümüzdeki 3 yıl içerisinde 175 mega yat daha denize inecek, bu artıştan biz de payımızı alabilmeliyiz. Yat limanı ve çekek kapasitesi eksikliği maalesef bu yarışta bizi geri bırakır. Sektörel yatırımcılar mega yat alabilecek marinalar inşa etmeliler” dedi.

2023 yazında Türkiye’yi çok yoğun bir sezonun beklediğini söyleyen Doğulu, “Pandemi sürecinde her ne kadar ziyaretçi yat sayısı diğer yıllara nazaran düşüş göstermiş olsa da uygulanan, sahil hudut kapılarındaki pandemi önlemleri ve hudut kapılarını kontrollü bir şekilde ilk açan ülke olmanın avantajını sektör olarak çok olumlu yaşadık. Çok kötü bir senaryo beklerken Türkiye hem sağlık önlemlerini almış hem de hudut kapılarını ziyarete açmış bir ülke olarak pandemi sürecinde yat turizminde ilk olmayı başardı. Turizm döviz girdisine de sonuç olarak çok ciddi bir ivme kazandırdı” ifadelerini kullandı.

“Her yat bir otel”

Ege sahillerinin mega yat turizmine alıştığını ve devletin, bu yatların ülkemize rahatlıkla gelebilmesi için her türlü bürokratik kolaylığı sağladığını aktaran Doğulu, “Ancak yukarıda yat limanı ve mega yat barındırma kapasitemiz çok kısıtlı. Ülkemizin ev sahipliği yaptığı yatların tekrar Avrupa’ya dönmemesi için mevcut marinaların kapasitelerini acilen genişletip aynı zamanda yeni mega yat marinaları yapmalıyız” dedi.

Ören’de yapılan çekek ve yat inşa yerinin bölgede çok ciddi bir ihtiyacı karşılayacağına dikkat çeken Doğulu, “Yatçılara gerçekten bu yatırım moral veriyor. Şu an Ege Bölgesi’nde mega yatı karaya çekip bakım onarım yapabileceğimiz bir tesis bulunmuyor. 50 metreye kadar yatların ihtiyaçları görülse dahi şu an ev sahipliği yaptığımız 70 ile 140 metre arasındaki birçok tekne ihtiyaçlarını İstanbul veya Yalova’da gemi tersanelerinde görüyorlar. Ege’de ivedi mega yat çekek yeri ve marina ihtiyaçlarını karşılamak için devlet ve yatırımcılar olarak aksiyon almalıyız ki ülkemiz mega yatların homeportu olsun. Unutmayalım her mega yatta 30 ile 70 kişi arası personel yaşıyor ve her birini yüzer otel olarak düşünürseniz konaklayan her yatın aylık gideri ortalama 2 milyon euroyu buluyor. Hem bulundukları bölgeye hem de ülkemize bırakacakları dövizi öngörürsek bu meseleye acil çözüm bulmamız gerektiğini idrak etmeliyiz” değerlendirmelerinde bulundu.

YUSUF ÖZTÜRK: “YAT TURİZMİNE İLGİ, BAĞLAMA KAPASİTESİNDE ARTIŞI ZORUNLU KILIYOR”

Akdeniz’in yat turizminde dünyanın en gözde destinasyonu olduğunu, her yıl Akdeniz çanağında bir milyon yatın seyir yaptığını ifade eden İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, “Ege ve Akdeniz sahillerimiz, en önemli charter rotaları arasında. Toplam 8 bin 333 kilometre kıyı uzunluğuna sahip ülkemizde, 57 adet nitelikli yat tesisi ve toplam 84 adet yat bağlama yeri mevcut. Yat bağlama kapasitesi deniz ve kara olmak üzere 30 bine yaklaşıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de yat işletmelerinin yat sayısı 2 bin 750, yatak kapasitesi ise 23 binin üzerinde. İzmir’de 6 adet yat limanı hizmet veriyor. Ege kıyılarındaki yat limanı ve bağlama tesisi sayısı ise 40 civarında. Doğal güzelliklerimiz ve zengin tarihsel mirasımızın yanında yat limanlarımızın hizmet kalitesi, Türkiye’yi Hırvatistan ve Yunanistan gibi rakiplerin önüne çıkarıyor. Ancak yat bağlama kapasitesi ve bağlama ücretleri, ülkemizin daha üst sıralara yerleşmesine izin vermiyor” diye konuştu.

4’ü İzmir’de, 20 yeni yat limanı yolda

Pandemi sonrası deniz turizmine ilginin artması ve mavi yolculuğun yeniden gözde tatil seçeneği olmasıyla birlikte, yerli ve yabancı yatçı sayısında ciddi bir artış olduğunu söyleyen Öztürk, “Bölgemizdeki savaş sonrası Rus sahipli yatlarının ülkemiz limanlarına yönelmesi, marinaların doluluk oranlarının kapasitelerinin üzerine çıkmasına neden oldu. Bugün dördü İzmir’de olmak üzere ülkemiz genelinde yapımı planlanan 20 yat limanı ile bağlama kapasitesine 9 bin adetlik yeni kapasite eklenmesi öngörülüyor. Konaklama tesisi ve yeni yat limanı yatırımlarının, koyların ve doğal kıyı şeridinin korunacağı bir şekilde hayata geçmesi çok önemli. Ülkemizin en büyük avantajı yeşil ile mavinin buluştuğu bakir kıyı şeridi ve koylar. Sektörü geliştirmek istiyorsak, doğamızı korumak zorundayız” ifadelerini kullandı.

Ücretlerde dengelenmeyi sağlamak ve amatör denizciliği geliştirmek için özellikle İzmir kıyı şeridinde tekne parklar kurulması gerektiğini dile getiren Öztürk, Aliağa’da Çaltılıdere’de yapımı devam eden tekne imalat bölgesinin de yat turizminin gelişmesine önemli katkı sunacağını, 2023 deniz turizmi sezonunun çok daha güzel geçeceğini sözlerine ekledi.

HAKAN TELLİOĞLU: “KIYI MASTER PLANI HAZIRLANMALI”

Yat turizminin geçen yıla oranla daha iyi olacağının hem yurt içi hem yurt dışından gelen rezervasyon taleplerinden görüldüğünü söyleyen Setur Kuşadası Marina Müdürü Hakan Tellioğlu, “Ülkemiz marinaları yüzde 100 kapasite ile çalışıyor. Güney marinalarımızda kapasite sorunu olduğundan koylara demirleyen yatlarda da yoğunluk görülüyor. Türkiye’de turizm işletme belgeli, belgesiz, yat yanaşma yeri ve yat bağlanabilen barınak olarak 95 tesise sahibiz. Bu tesisler ile 22 bin 363 deniz kapasitesi ve 6 bin 158 kara kapasitemiz var. Avrupa’daki rakiplerimiz ile kıyasladığımızda deniz turizmi yatırımlarında, biraz geride kaldığımız görülüyor” diye konuştu.

Pandemide değişen turist satın alma davranışlarına bağlı olarak, deniz turizmi kapsamında Türkiye’de yat turizmine yoğun bir talep gözlemlediklerini söyleyen Tellioğlu, “Turizm hareketleri içinde, deniz çevresi dinlenme ve eğlence faaliyetlerini kapsayan deniz turizmi dâhilindeki yat turizmi, Türkiye’de halen istenilen düzeye ulaşamamış olsa da, turizm açısından önemli bir potansiyele sahip. Ülkemizdeki tüm marinalarda doluluk yüksek. İkinci el ve sıfır tekne satışlarıyla birlikte, tekne sayısı, her yıl artmaya devam ediyor.  Yeni marina yatırımlarının da önü açılmalı ve hızlandırılmalı” dedi.

“Ege’de 3 bin yatın üzerinde yeni kapasite yaratılabilir”

Ege kıyılarında denizde bağlama kapasitesi bin 600 yat olan 6 marinanın yüzde 100 kapasiteyle çalıştığını ve yüksek doluluk oranlarına sahip olduğunu dile getiren Tellioğlu, “Kuzey Ege’de Dikili, Çandarlı, Şakran ve Aliağa; Urla Yarımadası’nda Çeşmealtı, Mordoğan, Karaburun, Ilıca ve Şifne Yat Limanları; İzmir merkezde ise Bayraklı Yat Limanı yatırımları planlanıyor. Projelerde altyapı ve ihale için çalışmalar devam ediyor. Bu yatırımlarla, Ege Bölgesi’nde 3 bin yatın üzerinde yeni kapasite yaratılması öngörülüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan İZDENİZ tarafından işletilmeye başlanan Üçkuyular’daki İzmir Marina, İzmir şehrinin tek marinası ve İzmir Körfezi’nde yatçılığı geliştirmek için önemli bir merkez. Yeni kapasite oluşturmak için Ege Bölgesi’nde planlanan yat limanları yatırımları, Ege Bölgesi’nin yat turizmindeki potansiyelinin artırılması ve bu sektörden daha fazla pay alması büyük önem arz ediyor” değerlendirmelerinde bulundu.

Türkiye’nin yat turizminde yeni yatırımlara ihtiyacı olduğunu ve bunun için Kıyı Master Planı hazırlanması gerektiğini vurgulayan Tellioğlu, “Her 30 milde bir marina yapılmalı. Kıyı Master Planları ile bölgesel bazda hangi koyların yatçılığa ayrılacağı, hangi kıyı tesislerinin nerelere yapılacağı, hangi koyların koruma altına alınacağı ve imara kapatılacağı belirlenmeli. Deniz Turizmi için kullanılmayan kıyı ve koylarda yapılabilecek tatil köylerinin yerleri ve kapasiteleri ile atık alım ve arıtma ünitelerinin yerleri de doğru tespit edilmeli” diye konuştu.

“Büyüme önceliğine göre marinalara kolaylıklar sağlanmalı”

Mevcut marinaların kapasitelerinin araştırılarak büyüme önceliği olan marinalara kolaylıklar sağlanması gerektiğini işaret eden Tellioğlu, “Türkiye’deki marinaların gelişimi için marina yatırımlarındaki tüm süreçlerin geliştirilmesi gerekiyor. Ülkemiz yatçılık ve marinacılıkta başarı örneği sergiliyor. Türkiye’deki tesislerimiz gerçekten başarılı. Yeni ilave yatırımlar yaratabilirsek, önümüzdeki dönemde kıyılarımızın ve iklimimizin güzelliği ile sektör gelirlerimizi artırıp ülkemizi daha iyi tanıtabiliriz. Sahip olduğumuz zengin ve doğal değerler, mavi ve yeşilin eşsiz uyumuyla kıyılarımız, zengin tarihsel mekânlarımız, doğal koylarıyla ülkemiz gerçekten muhteşem” ifadelerini kullandı.

Özellikle sahil yerleşim yerlerinde betonlaşma olmaması ve turizm beldelerinin şimdiden kentsel dönüşüm kapsamına alınması gerektiğini ifade eden Tellioğlu, “Sosyal ve ekonomik açıdan sürdürebilir çevre kavramının hızlandırılması lazım. Sürdürebilir çevre kavramı her geçen gün daha fazla önem arz ediyor. Özellikle, turizm alanlarında yoğunlaşmış bölgelerde nüfus yoğunluğu ile birlikte mevcut altyapıların yetersiz kalması, gerekli yatırımların zamanında yapılmaması çevresel yönden olumsuzluklar yaratıyor. Betonlaşmış şehirlerden, çevre kirliliğinden kaçan insanlar, yerel kimliğin ve doğal güzelliklerin korunduğu alanlara gitmek istiyorlar” dedi.

Yapılan araştırmalara göre, günümüz turistinin, suyu ve kıyıları temiz olan, betonlaşmamış, trafik, gürültü ve çevre kirliliği olmayan yeşil kentleri ve bu özelliklere uygun marinaları tercih ettiğini söyleyen Tellioğlu, yapılacak düzenlemelerle, doğal kaynakların, tüm değerlerin, yabancı turistin ilgisini artıracağını sözlerine ekledi.

CAN AKALTAN: “ALTYAPI VE HİZMET KALİTESİ ŞART”

Deniz turizmi için 2022’nin iyi bir yıl olduğunu ve 2023 yılında da bu trendin devam ettiğini söyleyen D-Marin Bölgesel Operasyon Direktörü Can Akaltan, “Tekne satış rakamları hala güçlü. Yine de sezonun başındayız. Turizm maalesef havadan nem kapan bir sektör. Bu nedenle sezon sonu gelmeden bir çıkarıma varmamak gerekir. Güçlü başlayan sektörün sezon sonunu da güçlü kapatacağını umuyoruz” dedi.

Pandemi döneminin, seyahat ve turizm sektörleri üzerinde önemli etkilere sahip olduğunu ancak, seyahat kısıtlamalarının gevşemesiyle birlikte yat turizmi sektöründe toparlanma işaretlerinin görülmeye başlandığını aktaran Akaltan, “Pandemi sonrası dönemde, insanların seyahat etme isteği arttı ve yat tatili gibi deniz turizmi faaliyetleri popüler hale geldi. Bu trendin kalıcı olup olmayacağını önümüzdeki yıllarda anlayacağız” diye konuştu.

Türkiye'nin yat turizmi potansiyeli yüksek bölgelerinden biri olan Ege’nin, zengin tarihi, doğal güzellikleri, mavi bayraklı plajları ve benzersiz adalarıyla turistler için çekici bir destinasyon olduğunu vurgulayan Akaltan, “Aynı zamanda Ege Denizi'nin sakin suları ve rüzgarlı koşulları, yelken ve yat sporları için ideal bir ortam sunar. Ayrıca, Ege Bölgesi'nin yakınlığı ve erişilebilirliği, yat turizmi açısından avantaj sağlıyor. Yunan adaları gibi popüler destinasyonlara da yakın konumda olması, bölgeyi yat turistleri için cazip kılıyor. Ancak, Ege Bölgesi'nde yat turizmi potansiyelini tam olarak değerlendirebilmek için altyapı, hizmet kalitesi, çevresel sürdürülebilirlik ve güvenlik gibi konulara önem vermek gerekiyor. Bölgenin yat turizmi potansiyelini maksimize etmek için bu alanlarda sürekli gelişmeler ve iyileştirmeler yapılması lazım” değerlendirmelerinde bulundu.

Türkiye'nin yatçılık ve marinacılık sektörünün sürdürülebilir gelişmesi için bu sektöre hak ettiği destek ve teşviklerin verilmesi gerektiğini vurgulayan Akaltan, “İlgili bakanlıklar düzeyinde yatırımların önünü tıkayan hususlar için çözümler üretilmeli ve sektöre yönelik bir devlet politikası oluşturulmalı. Akdeniz'de marina ve kruvaziyer liman yatırım süreçleri ve işlemleri kısaltılmalı. Bu, Türkiye'nin turizm ve deniz turizmi potansiyelini hızla değerlendirebilmesini sağlar. Türkiye'nin kıyı alanları, bilinçli bir şekilde makro ve mikro master planlar dâhilinde kullanıma açılmalı. Yanlış kullanımı telafi edilemeyecek şekilde kaybolmasını önlemek için doğru planlama ve yönetim önemli. Kamu kurumları arasında koordinasyon ve işbirliği eksikliği, sektörün gelişimini engelleyebiliyor. İlgili bakanlıkların turizm politikalarını ve uluslararası rekabet gücünü dikkate alması önemli” ifadelerini kullandı.

“Kamu kurumları arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanmalı”

Akaltan marinalarla ilgili sorunlara karşın çözüm önerilerini şöyle sıraladı: “Deniz turizmiyle ilgili düzenlemelerin kontrol ve denetiminde yetki ve sorumluluk Sahil Güvenlik Komutanlığı'na bırakılmamalı. Konunun uzmanları tarafından etkin denetimler sağlanmalı. Türk sahipli yabancı bayraklı yatların Türkiye'deki marinalarda konaklaması ve seyir yapması, sektörün önemli bir parçası. Türk vatandaşlarının da yat sahibi olabilmesi için mevzuatta düzenlemeler yapılmalı ve Türk bayrağı kaydına imkan sağlanmalı. Kıyı tesislerinde atık toplama ve bertarafı konusunda daha etkin önlemler alınmalı. Arıtma tesislerinin denetimleri sıklaştırılmalı ve atıkların transferi ve bertarafı için kesin çözümler bulunmalı. Seyir izin belgesi, yabancı ve yerli yat sahiplerinin sahillerimizde seyir yaparken kullanmaları gereken bir belge. Bu konuda kamu kurumları arasında senkronizasyon sorunu bulunuyor. Emniyet, Gümrük, Hudut Sahiller ve Liman Başkanlığı gibi ilgili kurumlar arasında koordinasyon eksikliği yaşanıyor ve bu kurumlar arasında bir link veya server sistemi bulunmuyor. Bu durum, belgelerin hızlı ve etkin bir şekilde işleme alınmasını engelliyor. Ayrıca, seyir izin belgesi alımı konusunda da standart bir uygulama mevcut değil. Belgeyi talep eden kurumlar arasında uyum sağlanmamış. Belgenin nasıl ve nereden alınacağı konusunda net bir yönerge bulunmuyor. Bu da yat sahiplerinin seyir izin belgesi alırken karşılaştığı sorunların bir diğer nedeni.”

Bu sorunların çözümlenmesi için kamu kurumları arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanması gerektiğini ifade eden Akaltan, “Emniyet, Gümrük, Hudut Sahiller ve Liman Başkanlığı gibi ilgili kurumlar arasında ortak bir platform oluşturulmalı ve elektronik ortamda seyir izin belgelerinin doldurulması ve paylaşılması sağlanmalı. Bu sayede belgeler, talep eden kurumlar tarafından hızlı bir şekilde erişilebilir hale gelecek ve işlemler kolaylaşır” dedi.

Turizm