Takipte kalmayalım…

Yapay zeka fırtınası dünyayı yeniden şekillendiriyor. Üretenler ve fırtına sonrasına uyum sağlayabilenler ayakta kalacak. Kritik soru bu: Takipçi mi kalacağız, yenilikçiliğin peşinde mi koşacağız?...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Takipte kalmayalım…

HAKAN GÜLDAĞ

Kelimenin gerçek anlamıyla dünyada bir yapay zeka (AI) “fırtına”sı esiyor. Tarihi çok eski; ilk referansların, rasyonel sonuçlara odaklanan Aristoteles’e kadar uzanıyor. Kendi kendini kontrol eden ilk makinenin, MÖ 250'de İskenderiye Ctesibius tarafından yapıldığı kabul ediliyor.

1930'larda kavram biraz daha netleşti. 2. Dünya Savaşı’nda “kod kırıcı” olarak çalışan Tuning’in, 1950’de Mind dergisinde yayımlanan "Hesaplama makineleri ve zeka" başlıklı makalesi adeta çığır açtı. Tuning, yapay zeka kavramının babası olarak kabul edildi.

Bu bilgilere çoğumuz yabancı olsak da, 1990’ların sonlarında büyük sansasyon yaratan “Deep Blue”yi hatırlayanlarımız az değil. IBM'in “süper” bilgisayarı, 1997'de dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov'u yenmesiyle, ütopik ya da distopik dünyalar konusunda “uç fikirler” de şekillenmeye başladı.

İki yıl önce Open AI’ın Chat GPT’si tez yazmaya başlayınca, Google AI ve Gemini’si robotik cerrahide yeni bir sayfa açınca, AI’ı iş modellerine entegre etmek gerektiğine ikna olduk. Silikon Vadisi’nden esen bu rüzgar Çin’de fırtınaya dönüştü. AI ile finansal veri analizi yapan High-Flyer adlı yatırım fonunun CEO'su olan 40 yaşındaki Liang Wenfeng’in başındaki bulunduğu ekibin geliştirdiği açık yazılım AI “DeepSeek”, büyük sansasyon yaratarak günler içinde ABD’li rakiplerine üstünlük sağladı. Rakiplerinin 5 milyar dolarlık geliştirme maliyetine karşılık 5,5 milyon dolar bütçeyle… Şöyle diyor Liang, "Çin, sonsuza kadar öncüleri takip eden konumunda kalamazdı…” İşte kritik soru bu: Takipçi mi kalacağız, yenilikçiliğin peşinde mi koşacağız?...

 

Teknoloji