"Tabakhanelerin hepsi birer geri dönüşüm merkezi"

Türkiye Deri Sanayicileri Derneği Başkanı Burak Uyguner, yüksek çevre duyarlılığı ile hareket eden deri sektörünün pek çok sektöre göre geri dönüşümü en iyi yapan iş kollarından biri olduğunu ifade etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
"Tabakhanelerin hepsi birer geri dönüşüm merkezi"

Türkiye Deri Sanayicileri Derneği Başkanı Burak Uyguner

Türklerin deri ile serüveni Orta Asya döneminden bu yana oldukça sıkı. Türk giyim ve aksesuarlarında derinin varlığı Osmanlı İmparatorluğu döneminde dahi önemli üretim merkezleriyle sürdü. İstanbul’da 5 asrı aşan bir tarihe sahip. Kazlıçeşme, günümüz dericilik sektörünün tohumlarının atıldığı yer olarak biliniyor. Kuşaklar boyu devam eden bu sektör, ülkemize, geçtiğimiz sene pandeminin tüm olumsuzluklarına rağmen 1 buçuk milyar lira döviz girdisi sağladı. Biz deri sektörünü tabakhane, ayakkabı, saraciye ve konfeksiyon olarak 4 alt sektöre ayırıyoruz. Bu 4 alt sektörde, ülkemizin başarısının altında tabakhanecilik konusunda sahip olduğumuz asırların tecrübesi ve birikimi var. Ülkemizde yaşanan markalaşma sorunu sektörümüzün en büyük eksiklerinden biri. Ancak asırlardan süre gelen dericilik kültürümüz bizi bu noktada ön plana çıkarıyor.

Bildiğimiz üzere 1990’lı yılların sonuna kadar Türkiye’de bu sektörün ağırlıklı olarak küçükbaş tarafı yurt dışına açıktı. Bu dönemlerde sektörümüzde deri konfeksiyon yönü daha güçlü bir yapıya sahipti. Yıllar geçtikçe, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte ayakkabıcılar da dahil olmak üzere büyükbaş dericileri de ihracatçılar kervanına katıldı. Ayakkabıcılar, saraciyeciler ve deri konfeksiyoncular bu sektörün amiral gemisi olarak markalaşma yolunda önemli açılımlar yaşadı ve tanınırlıkları arttı. Önemli global pazarlar kazandı.

Ülkemizin kg başı ihracat birim fiyatına nazaran sektörümüzün kg başı ihracat birim fiyatı çok daha yukarılardadır. 2019 yılında yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren sektörümüzün potansiyeli bunun çok daha fazlasıdır.

Bilindiği üzere bu büyük başarının arkasında da tabakhaneler olduğu bir gerçek. Son yıllarda deyim yerindeyse modayı belirleyen incelik, ustalık, teknik özelliklere sahip bitmiş ürünü ihracatçının önüne koyan tabakhaneler sadece giyim, cüzdan, kemer ve ayakkabı olarak değil, bindiğiniz uçakta, oturduğunuz koltukta, sürdüğünüz otomobilde de kendini gösteriyor. Dünyaca ünlü otomotiv şirketleri, havayolu şirketlerinin koltukları da dahil birçok alanda ihtiyaç duyulan kaliteli deri Türkiye’den alınıyor.

Yanlış algı yaratılıyor

Yüksek çevre duyarlılığı ile hareket eden sektörümüz aslında pek çok sektöre göre geri dönüşümü en iyi yapan iş kollarından biri. Dünyanın her bölgesi ve ülkesinde küçük ve büyükbaş hayvanlar besin ihtiyacını karşılamak için üretiliyor ve tüketiliyor. Hayvanlardan geriye kalan deride ise materyalin işlenmemesi durumunda dönüşüm sorunu yaşanıyor. Bu nedenle kesilen hayvanın sadece yüzde 3 ile 5’ini oluşturan bu materyal hem bir sektör yaratıyor hem de geri dönüşüm sorununu çözmüş oluyor. Oysa sektörümüzü zan altında bırakan bazı açıklamalar, iş kolumuzun da en önemli sorunu olan “yanlış algıyı” yaratıyor.

Derinin yerine alternatif olarak sunulan petrokimya ürünleri de “Suni Deri” ibaresini alınca insanlarda trajikomik bir algı karmaşası yaşandı. Plastiklerin geri dönüşümü binlerce yıl alıyor ve insan sağlığı için ne kadar zararlı olduğu bilinen bir gerçek. Deri, doğal bir termoregülatördür. Sağlık açısından sağladığı faydaları bilmeden oluşturulan yanlış algıların, sektörümüzden önce geleceğimize, sağlığımıza ve doğaya zarar verdiği bilinmelidir.

NELER YAPMALI?

1- SEKTÖRÜMÜZLE İLGİLİ ALGIYI DEĞİŞTİRMEMİZ ŞART

Sektörün en temel sorunu özellikle yurtiçinde oluşturulan algı problemi. Bu algıyı değiştirmek bütün sektörümüzün görevi. “Suni deri” ibaresinin insanlarda yaratmış olduğu pozitif bir algı yansıması var. İnsanlara deriye alternatif olarak sunulan “suni deri”nin bir petrokimya ürünü olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Sağlık ve çevre açısından derinin ne kadar değerli olduğunu, atık olarak kullanılan bir materyalden yaratılan 2 milyar dolarlık ihracatın ne kadar kıymetli olduğunu herkese anlatmamız gerekiyor.

2- ÜRETİMDE ÖLÇEK PROBLEMİ VAR

Dericilik sektöründe en önemli sorunlardan biri yüksek ölçekli üretim tesislerine sahip olmamamız. Akreditasyon sürecini tamamlamış firmalarımızın sayısı artırılmalı. Şu anda pazar anlamında en önemli rakiplerimiz Asya ülkeleri. Hindistan, Çin veya Vietnam’ın işlerine talipsek daha büyük ölçekli üreticilere ihtiyacımız var. Büyük ölçekli üretimleri ise İstanbul’da şu anki havalimanına 20-30 kilometre mesafede yapmak mümkün değil. Güney Marmara’ya kayan ihtisas organize sanayi bölgelerine ihtiyacımız var. Çünkü küresel markalar karbon ayak izi, doğru ve düzgün işleyen üretim alanlarına dikkat ediyor.

3- TASARIMLARI ENDÜSTRİYE KAZANDIRMALIYIZ

Tasarımcıları üretime kazandırarak dünyaya pazarlayabilmemiz lazım. Firmalarımızın fasonculuktan çok koleksiyonculuk yapmaları gerekir. Koleksiyonculuk bir dünya görüşü gerektirir, tasarım ve birikim gerektirir. Türk deri ihracatçısının fasonculuktan çok koleksiyonculuğa odaklanması başta ülkemiz olmak üzere herkese daha fazla kazandırır. Özellikle ayakkabı ihracatçılarımız içerisinde bu söylediğimiz yöntemi uygulayan gerçekten çok başarılı örnekler var fakat sayıları ne yazık ki çok az.

4- PANDEMİNİN GETİRDİĞİ DİNAMİKLERİ YAKALAMAMIZ ŞART

Pandemiyle birlikte çok ciddi bir büyüme ivmesi yakalayan dijital dönüşüm sürecini gerçekten iyi anlamamız gerekiyor. Dijitalin getirdiği hız ve dinamiği yakalamamız gerekiyor. Klasik anlamda perakendecilik sektörünün bir değişim sürecine gireceği çok aşikâr. Markaların da değişen bu perakende sektörüne ayak uydurabilmesi lazım. Dijital çağın getirdiği yenilikleri kendi işlerimize entegre etmek zorundayız.

Sektör Haberleri