Türkiye Sigorta Birliği/Sigorta Haftası, festivale dönüştürülecek

Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri Özgür Obalı, sigorta yatırımı için Türkiye'ye gelen yabancı yatırımcıların bazı 'ama'larının olduğunu belirterek, "Sigorta sektörünün güçlü sermayeye ve öngörülebilir bir ekonomik ortama ihtiyaç duyar. Şu anda ekonomik belirsizlik ve trafik sigortalarındaki durum Türkiye sigorta piyasasına bakışı sorgulatıyor" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Selçuk ALTUN

Sigorta bilincinin yaygınlaşması, karşılaşabileceğimiz risklere karşı farkındalık ve sigorta çözümlerini daha geniş kitlelere tanıtmak amacıyla 2011 yılından bu yana her yıl mayıs ayının son haftasında kutlanan Sigorta Haftası, son iki yıldır gündem nedeniyle (pandemi, deprem) ekim ayına sarkıyordu. Resmi düzenleme geldi ve Sigorta Haftası, bu yıldan itibaren sürekli olarak ekim aylarında kutlanacak. Türkiye Sigorta Birliği (TSB) yönetiminde organize edilen hafta kapsamında aktivitelerin bir festivale dönüştürülmesi planlanıyor.

EKONOMİ gazetesinin youtube kanalında yayınlanan Sigorta Masası programına katılan TSB Genel Sekreteri Özgür Obalı, bu yıl 30 Eylül - 6 Ekim 2024 tarihleri arasında kutlanacak olan 13. üncü Sigorta Haftası'na yönelik detaylar hakkında bilgi verdi ve sektörün gündemindeki konular hakkında açıklamalarda bulundu. Obalı, Sigorta Haftası kutlamalarının kamu oyunu daha çok sigortacılığa odaklayabilmek, sigortacılığı hayatın bir parçası haline getirmek, penetrasyonunun, sigorta bilincinin ve farkındalığının artırılması hedefiyle organize edildiğinin hatırlatarak, “Penetrasyonun 10 sene önceye göre, gayri safi milli hasıla ile kıyaslandığında yüzde 1,5 seviyelerinden yüzde 2,5 seviyelerine geldiğini görmek gurur verici. Ancak bunu benzer ekonomik büyüklükteki ülkelerle kıyasladığımızda bu yeterli değil. Türkiye, ekonomik büyüklük açısından dünyada 18’inci ülke iken, sigorta büyüklüğü açısından 38’inci sırada. Dolayısıyla bu aradaki 20 basamağı biz kabullenemiyoruz. Bu nedenle Türkiye’nin gündeminden sigortayı düşürmek istemiyoruz. Sigorta Haftası da bu kapsamda organize ediliyor” dedi.

Sektör, meydanlara inecek

“Son birkaç senedir sigorta haftasını birbirine paralel, birbirini tamamlayan farklı perspektiflerle şekillendirmeye çalışıyoruz” diyen Obalı, geçen senelerde bu kapsamda uluslararası bir zirve, yurt genelinde acenteleri, sanayi odaları ve  ticaret odalarını kapsayan buluşmalar gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Artık Sigorta Haftası kapsamında toplumun tamamına dokunmak gerektiğinin altını çizen Obalı, “Çünkü biz bize bunu kutlamanın bir anlam ifade etmediğini düşünüyoruz. Bu konuda bir araştırma yaptırdık ve tüm paydaşlarımıza sorduk. Onlardan gelen geri bildirim de bizim artık halka değecek bir organizasyona ihtiyacımız olduğu sonucu ortaya çıktı” şeklinde konuştu.

Bu yıl yine birbirini tamamlayacak şekilde 3 temel unsur üzerinde Sigorta Haftası etkinliklerini planladıklarını ifade eden Obalı, şunları söyledi: “Bunun ilk adımı sigorta festivali olacak. İlk kez halka ineceğiz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile görüşmeler devam ediyor. 28-29 Eylül’de İstanbul’da Yenikapı Meydanı ya da Maltepe Meydanı’nda festival tadında etkinlikler yapmayı planlıyoruz. Sigorta şirketlerinin çadırlar kuracağı, çocuklara özel etkinliklerin olduğu, insanların eğlenirken sigortaya dokunacağı bir ortam hazırlamak istiyoruz. Konserler, küçük tiyatro ve eğlendirici aktiviteler ve bir taraftan da sigorta şirketlerinin çadırlarının olacağı bir yapı organize etmek istiyoruz. Amacımız bu seneye yetiştirmek, eğer yetiştiremezsek önümüzdeki sene mutlaka bunu kurgulayacağız. Aslında, seneye tüm sigorta şirketlerinin katılımıyla yurt genelinde 7 bölgede festival tadında bir hafta geçireceğiz.”

İkinci unsur olarak da yine zirve yapacakları bilgisini veren Obalı, zirvenin içeriğini şu şekilde anlattı: “Bu sene Sigorta Tatbikatçılar Derneği’ni kendimize ortak seçtik. Yine reasürans dünyasını ve sigorta dünyasını panellerde, oturumlarda buluşturacağız.  Motivasyon konuşmalarının da yapılacağı, iki gün dolu dolu sigorta konuşulacağı bir ortam hazırlıyoruz. Geçen sene doğal olarak deprem konusu daha çok konuşuldu. Bu sene, sigorta açıklarının kapatılması ana gündemimiz olacak. Temel konu; şu anda ne tür risklerimiz var, bu riskleri kapatırken sigortanın rolü ne olacak, nasıl daha iyi ele alabiliriz. Özellikle siber riskler, iklim değişikliği, emekliliğe giden yaşlanan nüfusun gelir açıklarının kapatılması, sağlık ekosisteminde sigortanın rolü gibi konu başlıkları olacak. Dijitalleşme artık her zaman ana konularımızdan biri olacak. Konuları belirlerken hangileri daha çok ilgi görür diye seçici olmaya çalışıyoruz.”

Üçüncü unsur olarak da 3-4-5 Ekim’de Antalya’da Sigorta Fuarı’nı organize edeceklerini kaydeden Obalı, “Her zaman destekçisiydik ama bu sene biraz daha işin içinde aktif olacağız. TOBB SAİK ile işbirliği yaparak fuarı organize ediyoruz. Fuarı halka indirgeyeceğiz. Bu sene ilk kez otelden çıkarıp fuarı Nest Kongre ve Fuar Merkezi’nde gerçekleştireceğiz. İstanbul’da planladığımız festival kapsamındaki içeriklerle bu fuar merkezinin bahçesinde aktiviteler gerçekleştireceğiz. İçeride oturumlar paneller yapılırken,  fuar merkezinin bahçesinde halkımız konserlerde, çeşitli aktivitelerde eğlenecek ve sigortaya temas edecek. Bütün halkımıza açık, ailecek katılabilecekleri güzel aktivitelerin olduğu bir program organize ediyoruz” dedi.

 

Avrupa ile dertlerimiz aynı

TSB’nin geçtiğimiz günlerde çevirisini yaparak tüm sigorta paydaşlarına sunduğu Avrupa Sigorta Birliği’nin ‘Sigorta Önemlidir’ başlıklı raporuyla ilgili de bilgi veren Özgür Obalı, “Sigortanın halka anlatılması ve topluma anlatılması konusunda sorun yaşayan tek ülke biz değiliz. Kültürel farklılıklar nedeniyle bu konuda Türkiye biraz daha zorluklar yaşıyor ama bu raporu yayınlayarak şu mesajı vermek istedik; konu başlıkları ve problemler aynı. Örneğin, bizde sanayide sigorta penetrasyonu yüzde 10-12 civarındayken, Avrupa’da yüzde 25. Onlar da istenen seviyede olmadığından şikayetçi, yüzde 25’i düşük ve yetersiz görüyorlar” dedi.

İkinci olarak, sigortalı ile sigortacının karşılıklı olarak zorluk yaşadığı konuların da paralellik gösterdiğinin altını çizen Obalı, dolayısıyla sigortanın toplumla buluşması için kat edilecek yolların da aslında çok benzer olduğunu aktardı. AB’de de dijitalleşme, iklim, yaşlanan nüfusun emeklilik dönemi, sağlık tarafında sigortanın rolü gibi konuların ana gündem maddeleri olarak masada yer aldığını kaydeden Obalı, şöyle devam etti: “Özellikle sigorta şirketlerinin yaşadığı problemler, aşırı regülasyonlar ve yarattığı sorunlar bir başka gündem. Devletler bazen bir takım şeyleri gereğinden fazla domine ediyor ve maalesef kendi üzerine aldığı yükleri artırıyor. Bu yük orta uzun vadede sürdürülebilir olmuyor. Raporda, sigortacıların bu anlamda ‘bizi de oyuna alın’ şeklinde bir seslenişi var. Sigortacılar oyuna dahil olduğunda, bir araç olarak kullanıldığında çok ciddi riskler cüzi rakamlarla global piyasalara dağıtabiliyoruz. Yani, sigortacılığın gelişimi için devletlerle sigorta piyasasının el ele çözüm bulması gerekiyor. Burada yine vurgulanan en önemli konulardan biri, özel sektör ve devlet işbirliği modelleri. Türkiye’de DASK, TARSİM ve BES buna çok güzel örnekler olarak gösterilebilir. Bu tip uygulamaların çoğalması gerekiyor. Bu konuda ilk geliştirilmesi gereken alanlar da sağlık ve yaşlılık sigortaları olacak.”

Raporun temelinde koruma açıklarının sigorta açıklarıyla kapatılması olduğunu söyleyen Obalı, “Biz de Türkiye’de bu konuda çok ciddi bir efor sarf ediyoruz. Dolayısıyla bu anlamda rapor çok hoşumuza gitti. Biz de üyesi olduğumuz, benim de icra kurulunda ülkemizi temsil ettiğim Avrupa Sigorta Birliği’nin bu raporunu paydaşlarımızın dikkatine sunduk.

Her ne kadar AB üyesi olmasak da müktesebat ve kanunlar olarak çok paralel uygulamalar içerisindeyiz. Regülasyonlar olarak da Avrupa ile paralel uygulamalar. Ülkemizde Avrupa menşeili çok ciddi sayıda şirket aktif olarak rol alıyor. Dolayısıyla bizim onlardan ayrı hareket etmemiz çok mümkün değil. Şu anda hali hazırda en fazla yabancı sermaye bulunan sektörlerden birisiyiz. Bugün itibariyle sermaye büyüklüğü anlamında yüzde 57 seviyelerinde. Bir dönem yüzde 70’lere kadar çıkmıştı” ifadelerini kullandı.

 

“Yatırım için gelenlerin ‘ama’ları var”

Dünyanın farklı bölgelerinden özellikle de Uzakdoğu’dan Türkiye sigorta pazarına bir ilgi olduğunu söyleyen TSB Genel Sekreteri Obalı, “Sigorta sektörünü tanımak için gelenler oldu, birkaç aktif ziyaret de aldık. Evet, potansiyel çok yüksek, fakat yatırımcıların ‘ama’ları var. Sigorta sektörünün güçlü sermayeye ve öngörülebilir bir ekonomik ortama ihtiyaç duyar. Şu anda ekonomik belirsizlik ve trafik sigortalarındaki durum Türkiye sigorta piyasasına bakışı sorgulatıyor. Zorunlu sigortalar tüm dünyada var. Ancak, bizdeki gibi hem tarifeye müdahale edilip hem de zorunlu tutulan örnekleri pek yok” dedi.

Trafik sigortasının mevcut uygulanan haliyle sigorta şirketlerinin sermayesinden götürdüğünü dile getiren Obalı, şöyle devam etti: “Geçen sene yaptığımız hesaplamada sermayenin yüzde 17’sini eritti. Sektör buna son dönemde iyileşen mali gelir yapısı ile baş etti. Ancak bu uzun vadeli sürdürülebilir değil. Bunun çözümü basit, maliyetleri kontrol altına almak gerekiyor. Temel olarak da belirsiz maliyetleri ortadan kaldırmak lazım. Örneğin, değer kaybı konusu ve bedeni hasarlar. Bedeni hasarlar yine belli ölçüde hesaplayabiliriz ama değer kaybı dediğinizde bu çok flu ve su götürür bir konu. Bir araç, hasar aldığında bu onarımla düzeltilse bile aracın değerinde ciddi bir kayba neden olduğu bir sav var. Bu dünyada var ama en azından çerçevesi belirlenmiş. Bu konuda biz model ülkeler incelemeye başladık. En iyi modellerden birisi İspanya. Baremo diye bir metrik var, ona göre hesaplanıp ödeme yapılıyor. Türkiye’de bir gri alanlar çok fazla. Bu alan da maalesef suiistimal ediliyor ve aracılara yarıyor. Onlar da dosyaların kapanmasını engelliyor, bu da ekstra maliyet olarak hepimizin cebinden çıkıyor.”

Öte yandan iyi sürücü ile kötü sürücünün ayrışmasının önemine değinen Obalı, sistemin şu anda buna izin vermediğini belirterek şunları söyledi: “Kötü sürücülerin maliyetini hep beraber üstleniyoruz. Bir de bu kadar piyasa dinamikleriyle yönetilen, fiyatların liberal olarak belirlendiği bir ülkede ürün bazlı bu kadar kontrol koymak işin dinamiğine de aykırı. Kaskoda gördük, orada da çok ciddi anlamda bir fiyat serbestisi var. Bugün geldiğimiz noktada primler trafik sigortasına yaklaştı. Bu rekabetin getirdiği bir şey. Dolayısıyla serbest bırakmak piyasa dinamikleri çerçevesinde son derece adil. Kaza yükümüzü oluşturan 40 bin civarında bir araç grubu var. Bu araç grubu varsın bu maliyetlere katlansın. Bu konuda düzenleyici otorite ile görüşmelerimiz devam ediyor. Ümitliyiz, onlar da bu konunun sürdürülebilir olmadığına kani oldu.”

 

Sigortacılık