TSB Başkanı Uğur Gülen, sigorta şirketlerini uyardı: Çok dikkat etmemiz gereken bir döneme giriyoruz
Sigorta sektörünün 2024 yılının ilk yarısında hem büyüme hem de kârlılık açısından önemli bir başarı gösterdiğini söyleyen Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Uğur Gülen, yılın ikinci yarısında da benzer bir tablo beklerken, 2025 için resmin değişeceği uyarısında bulundu. Gülen, “Kârlılık ve özellikle maliyetlerin çok daha sıkı kontrol edilmesi gereken bir döneme giriyoruz” uyarısında bulundu.
Selçuk ALTUN
Sigorta sektörünün 2024’ün ilk yarısını hızlı büyüme ve iyi bir kârlılıkla geride bıraktığını bildiren Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Uğur Gülen, yılın kalanında da benzer seyrin devam etmesini beklediklerini söyledi. 2025’in ise sektör açısından hiç kolay olmayacağını kaydeden Gülen, genel giderlerdeki artışlara da dikkat çekerek, enflasyondaki düşüşle birlikte prim üretiminin yavaşlayacağını, faiz indirimleriyle mali gelirlerin azalacağını vurgulayarak, “Özellikle maliyetler ve kârlılık tarafında çok dikkat etmemiz gereken bir döneme giriyoruz” dedi.
Başkan Gülen, EKONOMİ gazetesinin youtube kanalında yayınlanan Sigorta Masası programına konuk oldu. Sigorta sektörünün ilk 6 aylık sonuçlarını değerlendiren Gülen, sektörün gündemindeki konularla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Sektörün, 2023 Mayıs seçimine kadar yaklaşık 4 yıllık belirsizlik döneminde çok ciddi darbe aldığını, sonrasında ise şu anda uygulanan enflasyonla mücadele programının da hayata geçmesi ve onun olumlu etkileriyle birlikte hızlı bir toparlanma yaşadığını aktaran Gülen, enflasyonun üzerinde bir büyüme yakalandığına işaret etti. Gülen, “Sektör ilk yarıda toplamda yüzde 80'lik bir büyüme gösterdi ve 380 milyarlık prim üretimi gerçekleştirdi. Geçen yılın toplamında 580 milyar prim üretmiştik. Geçen yılı prim üretiminin çok önemli kısmını ilk 6 ayda gerçekleştirmiş durumdayız” açıklamasında bulundu.
Yüzde 80’lik büyümenin yılın kalanında da devam edeceğini ve yaklaşık bir trilyon prim üretimi ile 2024’ün kapatılacağını öngören Gülen, “Kurun da yıl sonunda 37 seviyelerinde olacağını varsayarsak, bu aslında 25 - 30 milyar dolar arasında bir prim büyüklüğü demek. Bir trilyon dolarlık bir ekonomide yüzde 2,5 gibi bir orana ulaşmış oluyoruz. Bu aslında iyi bir penetrasyon oranı. Ülkenin son 15 yılında yüzde 1,5 seviyelerinde seyreden penetrasyon bir anda yüzde 2,5 seviyesine gelmiş oldu. Gelişmiş ekonomilerde bu seviye yüzde 8-9’larda. Kendi ligimizdeki ülkelere baktığımızda, Türkiye’nin 4-5 bandında bir penetrasyona ulaşması gerekiyor. Bu da bugünkü rakamların iki katına çıkmamız gerektiğine işaret ediyor. Bizim Sigorta Birliği olarak da en önemli hedeflerimiz bu yönde” dedi.
Önümüzdeki dönemde resim değişecek
Büyümenin sevindirici olduğunu, ifade eden Gülen, karşılıklara uygulanan iskontonun kâra etkisini şu şekilde anlattı: “Kârlılık tarafında henüz 6 aylıklar açıklanmadı, 3 aylıklar güzel görünmekle birlikte, bir miktar rakamların içine girdiğimiz zaman, karşılıklar iskonto ile küçültülüyor. O da kârın olduğundan daha yüksek çıkmasına sebep oluyor. Tabii sigorta sektörünün iki geliri var: biri mali, diğeri sigortacılıktan elde edilen. İskonto çıktığında teknik tarafta zarara dönüyor. İskonto ile birlikte teknik tarafta 15 milyar kâr görünüyor ama, onu çıktığınızda 2 milyarlık zarara dönüyor. Bu bakımdan sektörün teknik tarafta hala gidilecek yolu var. Yüksek faiz ortamı sigorta sektörüne olumlu yansıdı, esas gelir mali taraftan geldi. Ama önümüzdeki dönemdeki yıl böyle bir resim olmayacak.”
“Birlik Başkanı olarak sektörü uyarıyorum…”
2025 yılı beklentilerini paylaşırken sektörün yine çok zor bir dönem geçireceğini dile getiren Gülen, şu ifadeleri kullandı: “Ben Birlik Başkanı olarak sektördeki tüm arkadaşları uyarayım. 2025 yılı düşen enflasyon ortamında daha iyi bir pozisyon çizmekle birlikte, kârlılık tarafında çok dikkat etmemiz gereken bir döneme giriyoruz. İlk olarak, düşen enflasyonla birlikte prim artışları yavaşlayacak. Ek olarak mali gelirler azalacak. Buna karşın, müthiş bir genel gider var ve yüksek enflasyon şirketlerin genel giderlerini olması gerekenin çok ötesine yükseltti. Önümüzdeki yıl giderini kontrol eden başaracak. Özellikle maliyetlerin çok daha sıkı kontrol edilmesi gereken bir döneme girdiğimize inanıyorum. Çünkü azalan mali gelir, artan genel giderler, teknik taraftaki işin doğası oluşan dalgalanma sigorta üreticilerinin zamanlarının büyük kısmını maliyet kalemlerini nasıl daha iyi yöneteceğine odaklanarak geçirmesini sağlayacak.”
TES’e geçiş kademeli olmalı işvereni de düşünmek lazım
Bireysel emeklilik sisteminde ise (BES) 1 trilyon fon büyüklüğü ve ve 16,5 milyon katılımcı sayısına ulaşıldığını hatırlatan Başkan Gülen, “Rakamlara baktığımızda burası da gayrisafi milli hasılanının yüzde 3 seviyesinde. Bu bir tasarruf sistemi, tasarruf yapabilmek için de zorunlu harcamalar yapıldıktan sonra bir tutar kalması gerekir. Tabii enflasyon maalesef bunu da ortadan kaldırıyor. Toplumun tasarruf edebilme kabiliyetinin azaldığını söyleyebilirim ama hala bunun yanında BES vatandaşın gözü önünde birinci sırada yer alıyor. Çünkü muazzam bir teşvik var. Buradaki devlet katkısı çok önemli bir rol oynuyor. Bence ilgi her şeye rağmen iyi. Çünkü katılımcı sayısında yüzde 6 artış var. Buranın doğru rotada olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.
Bu alanda şu anda gündemlerindeki en önemli konulardan birisinin tamamlayıcı emeklilik sistemi (TES) olduğunu söyleyen Gülen, şöyle devam etti: “TES, biraz daha işvereni çalışanıyla birlikte tasarruf etmeye zorlayacak ve sistemden çıkmayı zorlaştıracak. Ürün henüz tasarım aşamasında ama otomatik katılım sisteminden alınan dersler TES’te kullanılıyor. Çok daha iyi bir tasarımla bence muazzam olacaktır. Tasarrufu teşvik etme, çalışan işveren arasındaki tasarruf ilişkisini de düşündüğümüz zaman TES, nasıl bundan 21 yıl önce BES çıktı ve bu günlere geldi ise, sanırım onun gibi ikinci bir başarı hikayesi olacak. Kamunun da TES’in destekleyici olmasını sağlayabilirsek, sanki sektör önümüzdeki dönem çok iyi bir ürün kazanabilir. Bu konuda aceleci olmamak lazım. Sanki bunu enflasyonunun da düşmesiyle birlikte peyderpey başlatıp büyütebiliriz. Çünkü başlamak için bugün çok süper bir gün değil. Az önce bahsettim, maliyetler çok yüksek. Bu maliyetlerin üzerine bir de TES maliyetinin gelmesini işverenler istemeyebilirler. Ama bugünden kısmi başlatıp, düşen enflasyonla birlikte kademeli olarak TES’i devreye alabiliriz.”
Hem yerli hem yabancı yeni oyuncular gelebilir
Sigorta sektörüne olan ilginin 20 yıl öncesindeki gibi hızla artacağını ve yerli yabancı yeni oyuncuların sektöre adım atacağını kaydeden Başkan Gülen, bunu şu şekilde anlattı: “2000’li yılların başında uygulanan program ile bugün uygulanan program arasında benzerlikler var. O zaman da yüksek enflasyonla mücadele bugünkü gibi ana plandaydı. Bu benzerliği görmemiz lazım. Bunu gördüğünüz zaman da, Türkiye bir kere çok büyük bir ülke. Bugün yaşlanan Avrupa’nın ve bir yerde yatırıma doymuş Asya ve bölgesel yeni jeopolitik yapılanmalara baktığımız zaman Türkiye, yatırım yapılmaya çok ciddi aday bir ülke konumunda. 2000’li yılların başında çok ciddi bir yabancı sermaye sigorta sektörüne girmişti. Ben önümüzdeki dönemde buna benzer bir sermaye girişinin olacağını tahmin ediyorum. Bu hem yerli büyük sermayedarlardan hem de henüz Türkiye’ye gelmemiş sigorta gruplarından olur. Bunun sinyallerini yapmış olduğumuz görüşmelerden alıyoruz. Ama şu istikrar programının enflasyonla mücadelenin sonuçlarının görülmesi, doğru rotaya girdiğimizin fark edilmesi hissedilmesi gerekiyor. Enflasyon henüz hafif bir düşüşe geçti, yılın kalanı çok önemli. Umuyorum ki program devam ettirilir ve bu yılsonunda 40-45 bandında tamamlanır, 2025 sonunda da 20-25’li rakamlara indikten sonra yabancı yatırımcı da gelecektir.”
En büyük risk Marmara depremi
Sektörün önünde birkaç büyük risk bulunduğunu bunların en önemlisinin ise beklenen Marmara depremi olduğunu dile getiren Gülen, şunları söyledi: “Şirketlerimiz, reasürans korumaları ile kendisini korumaya almış durumda. Belki bilançolar bundan çok etkilenmeyebilir ama burada beklenen hasar 350 milyar dolar civarında. Bunun sadece 35 milyar dolarlık kısmı sigorta sektörü tarafından korumaya alınmış durumda. Demek ki henüz sigortalanmamış çok ciddi bir ekonomik değer var. Bu hem fırsat hem de çok büyük bir risk.” İkinci olarak, iklim değişikliğinin dünyayı ve Türkiye’yi çok ciddi etkilemeye başladığını dile getiren Gülen, “İklim değişikliği kaynaklı oluşan hasarlardaki artışlar önemli bir risk olarak önümüzde duruyor. Tabii ki makro ekonomideki dengesizlikler, bunlara çok fazla önlem alamayabiliriz ama, burada bir aksama sigorta sektörünü ciddi bir şekilde etkiler” dedi.
“Zorunlu trafik sigortasında çözüm basit”
Sigorta sektörünün ana gündem maddesi olarak sürekli masanın üzerinde yer alan trafik sigortaları konusuna da değinen Başkan Uğur Gülen, “Aslında düğümlenmiş bir konu trafik sigortaları. Fakat, çok da önemli, sosyal huzuru tesis ediyor. Türkiye’de 1,5 – 2 milyon trafik kazası oluyor. Bu ürün sayesinde kusurlu, hasar verdiği kişiye tazminatını sigorta yardımı ile ödüyor. Bu ürünün olmadığını düşünürseniz, 1,5 milyon kavga demek aslında” dedi.
Hasar açısından ürünün aslında çok düşük frekanslı olduğunu aktaran Gülen, “Yapılan 100 poliçenin hasarı ancak 5-6 tanesinde oluyor. 94’ünde hiç problem yok. Bugünkü tarife rejimi ile, bu 5-6 kişinin yaptığı kazanın bedelini diğer 94-95 kişi ödüyor. Bizim itiraz ettiğimiz kısım da bu. Serbest tarifenin amacı adil olmayan durumun ortadan kalkması. Biz iyi sürücüleri ödüllendirelim, kötüleri cezalandıralım diyoruz. Serbest tarifeye geçince olacak şey şudur, iyi sürücülerin fiyatları düşerken, kötü sürücülerin fiyatları artacak. Ama toplamda bir fiyat artışı değişmeyecektir, değişim olursa da düşüş yönünde olabilir. Çünkü serbest tarifeye geçen ülkelere baktığımızda aşağı geldiğini görüyoruz, son örneği komşumuz Yunanistan” ifadelerini kullandı.
Burada kamu otoritesinin, bu konu 25 milyon kişiyi etkilediği için olası fiyat artışının önünde bir kontrol yarattığı düşüncesiyle serbest tarifeye geçmediğini kaydeden Gülen, şöyle devam etti: “Böyle olmadığını anlatıyoruz, zannediyorum yakın zamanda ikna edeceğiz. Serbest tarifenin dışında burada bir başka konu var, onu gözden kaçırıyoruz. Kök nedeni çözmemiz lazım. Bu işin kök nedeni, özellikle bedeni hasarların sonuçlanması çok uzun sürüyor ve 10 yılı bulabiliyor. Bu 10 yıl boyunca bir yükümlülüğü bilançonuzda taşımanız gerekiyor. 10 yıl boyunca Türkiye’de ve dünyada neler olduğuna bakarsanız bunun zorluğunu anlayabilirsiniz. Her olay bu yükümlülüğü artırıyor ve o gün o ürünü sattığınızda bilmediğiniz konular. Kendi kontrolümüzün dışında olan yükümlülükleri azaltmamız gerekiyor. Bu nedenle burada kuyruğu kısaltmak şart. Bunun da çözümünü bulmuş insanlar. Bugün birçok Avrupa ülkesinde bu kuyruk Türkiye’den çok daha kısa. Çünkü bir bedeni hasarda ne kadar tutar ödeneceği, hasarın toplamının ne olacağı tablolarla belirlenmiş durumda. Bugün mahkemelerimizde sadece hasar ödemesinin belirlenmesi için binlerce dosya var. Biz hasar ödem tutarlarını bir tablo yardımı ile belirleyebilirsek, trafik sigortasının kök nedenini ortadan kaldırmış oluruz. Bunun üzerine serbest tarife olursa, trafik sigortası sektör açısından bir konu olmaktan çıkar. Ülke için de çok değerli bir ürün olarak çalışır. Çabamız bu iki konuyu sonlandırmak yönünde. Yoğun bir şekilde çalışıyoruz.”
“Reasürans piyasasında yumuşama var”
Reasürans piyasasında geçen yıl depremin de etkisiyle çok büyük bir fiyat artışları yaşandığını hatırlatan TSB Başkanı Gülen, önümüzdeki yıl için görüşmelerin başladığını belirterek şunları söyledi: “Reasürans pazarı da sertleşen ve yumuşayan döngülerle hareket eder. Geçen sene fırtınanın ortasındaydı ve en sert döneminden geçti. Eylül ve ekimde Avrupa’da iki önemli görüşme olacak Monte Carlo ve Baden Baden şehirlerinde. Nisanda Dubai’dekine katıldım. Bugün yaptığımız görüşmelerden de görüyoruz ki, o sertleşme yumuşamaya girmiş durumda. Fed’in de faiz indirimi beklentisiyle birlikte sermaye yeniden reasürans tarafına akmaya başlayacak. Ben Türkiye’deki reasürans yenilemelerinin geçen sene kadar sert geçeceğini düşünmüyorum. Fiyatların bir miktar aşağı geleceğini de düşünüyorum. Yine de eylül ve ekimdeki toplantıları görmek lazım.”
“SEDDK’nın adımlarını beğeniyor, destekliyoruz”
Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (SEDDK) çalışmaları hakkında da açıklamada bulunan TSB Başkanı Uğur Gülen, “SEDDK’nın attığı adımları çok beğeniyor ve destekliyoruz. Özellikle geçen yıldan bu yana yapmış olduğu iki düzenleme takdire şayan. Sermaye yeterliliği adımı, şirketlerin daha güçlü bir yapıya kavuşması için çok önemliydi. İkinci olarak sektöre giriş bariyerlerinin artırılması da çok doğru bir adım oldu. Bugün bir sigorta şirketi kurmak için ilk sermaye tutarı 1.8 milyar TL’ye çıkarıldı. Sermayenin güçlü olması gerekir, gerçekten sigortacılık güçlü sermaye ile yapılması gereken bir iş. Önümüzdeki dönemde de beklediğimiz bir çatı kanun var. Bunun ilk fazında da SEDDK şirketlerin lisansını alma, el koyma, tasfiye edebilme, daha disiplinli bir şekilde yönetebilme konusunda kanunla yetkilendirilmiş olacak. Bu da gücünü artıracak, ciddi bir caydırıcı unsur olacaktır. Bu kapsamda atılan sermaye güçlendirme ve giriş bariyerlerinin yükseltilmesini olumlu değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.