TAYSAD: Elektrikli araçlar uykumuzu kaçırıyor
Tüm dünyada elektrikli araçlara dönüşüm hızlanırken, Türk tedarik sanayisinin %99’u fosil yakıtlı araçlara yönelik parça üretiyor, yeni yatırımların çoğu bu alana yapılıyor. TAYSAD Başkan Yardımcısı Albert Saydam, “Bu konu geceleri uykumuzu kaçırmıyor değil. Yüzde 70 olan yerlilik oranımız hızla düşebilir" dedi.
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK) ve Dünya Gazetesi işbirliği ile düzenlenen ‘Sektörler Konuşuyor’ buluşmasında geçen hafta otomotiv sektörü ele alındı. Yönetim Kurulu Başkanımız Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde düzenlenen ‘Otomotivde Pandemi Etkisi ve Dönüşüm Süreci’ konulu etkinlikte otomotivin önde gelen temsilcileri, tüm dünyada elektrikli ve otonom araçlara dönüşümün hızlandığı bir süreçte Türkiye’nin önündeki fırsatları ve tehditleri masaya yatırdı. Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkan Yardımcısı Albert Saydam, sektördeki teknolojik dönüşüme dikkat çekerek şöyle dedi: “Değişim çok hızlı gerçekleşiyor. AB’de yüzde 78 seviyesinde olan fosil yakıtlı araçların satış payı hızla düşüyor. Elektrikli, otonom ve bağlanabilirlik teknolojisi ile birlikte artık toplanan verilere yönelik ‘hangi bilgi kimin’ ve ‘kullanma hakkı kimde olacak’ tartışmaları yaşanıyor. Türkiye’de ise tedarik sanayinin yüzde 99’unun fosil yakıtlı araçlara yönelik parça üretiyor.”
'Fırsat ve risk beraber'
Tedarik sanayinin yapısının değiştiğini vurgulayan Saydam, uygulama üreten ve sürüşü kolaylaştıran ürünler geliştiren şirketlerin öne çıkacağını, kodlama, veri üretimin önem kazanacağını vurguladı. Bu durumun Türkiye için bir fırsat olduğunu ancak aynı zamanda bazı riskleri de beraberinde getirdiğini belirterek şöyle devam etti: “Elektrikli ve hibrit araçta yerlilik oranının ne olacağı önemli bir konu. Önümüzdeki 3- 5 yılda Türkiye’de elektrikli ve hibrit araç üretileceğini görüyoruz. TOGG’dan Hyundai’ye kadar tüm üreticilerin elektrikli araç üreteceklerini açıkladı. Peki, halihazırda yüzde 70’e ulaşan yerlilik oranı elektrik motoru yurt dışından getirildiğinde kaça düşecek? Ya da bataryanın büyük bir kısmı yurt dışından geldiğinde kaça düşecek? Şasi ya da tekerlek üreterek yüzde kaç yerlilik oranına ulaşacağız? Biz yönetim kurulumuzda da bunu tartışıyoruz. Hala birçok firma fosil yakıtlı araçlar için yatırımlar yapıyor. Bu konu geceleri uykumuzu kaçırmıyor değil. Bunlar hepimizin önündeki cevaplamamız gereken sorular.”
‘İşbirliği ve ortaklıklara alışmamız gerek’
Teknoloji yatırımı ve maliyet baskısı arasında sıkıştıklarını dile getiren Albert Saydam şunları söyledi: “Birincisi teknoloji için yatırım yapmalıyız. Ancak öte yandan daralan pazarda üreticilerin yapmış olduğu maliyet baskısı var. Böylelikle kaynaklarlar da azalıyor. Bu yüzden bizim coğrafyamızda ender görülen ama artık alışmamız gereken işbirlikleri ve ortaklıklar kapıda bekliyor. Bunları artık görmezden gelemeyiz. Bosch’un mesela dünyanın her yerinden işbirlikçileri var. Dün rakip olduğu firma ile bugün işbirliği yapıyor. Şu anda büyük tedarikçiler markasız araç için çalışıyor. Bunun dışında araç paylaşımı gündeme gelecek. Bunların hepsi sektörü şekillendirecek. Bunun yanında ÖTV’nin düşürülmesi, faizlerin düşürülmesi ve kredi gibi sorunları çözmemiz gerekiyor. Bugünü rahat atlamamız lazım ki yarın için teknolojiye yatırım yapabilecek tünelin sonunda teknolojiye yatırım yapabilecek ışığı göremeyeceğiz.”
'2. el değeri ve menzil tüketici için önemli'
Bosch Orijinal Ekipman Satışı Başkan Yardımcısı Gökhan Tunçdöken, sektördeki yeni dönem gelişmelerine ilişkin yaşlanan nüfus, bağlanabilirlik, iklim değişikliği ve şehirleşmenin önümüzdeki dönemde en önemli konular olacağını anlattı. Otomotiv sektörünün bu kapsamda otonom, bağlanabilir, elektrikli ve paylaşılabilir araçlara yönelik çalışmalar yaptığını kaydeden Tunçdöken, elektrikli araçlara geçişte ikinci el fiyatları ve menzil sorununa ilişkin sorunların tüketicinin alım kararını etkilediğini aktardı. Tunçdöken, “İkinci el değeri tüketici için önemli bir konu. Elektrikli araçların ikinci el değeri henüz bilinmiyor. Menzil konusu da önemli. Dizel ve benzinli araçlarla 1000 km yol alırken elektrikli araçla 300 km yol alıyoruz. Bu da başka bir sorun” dedi.
‘Araç anahtarı cep telefonunda olacak’
Bosch olarak bu iki sorunun çözümüne yönelik çalışmalar yaptıklarına dikkat çeken Tunçdöken, şu bilgileri verdi: “Tüketicinin menzile yönelik endişelerini azaltmak için ‘rahat şarj’ olarak tanımladığımız bir sistem geliştiriyoruz. Sistem seyahat rotası üzerindeki tüm şarj istasyonlarını söylüyor. Rezervasyon yapılabiliyor. ‘Battery in the cloud’ diye bir başka sistem geliştiriyoruz. Araçların bağlanabilirlik teknolojisi ile bizim sistemimize abone olmaları sağlayacağız. Böylece yüz binlerce, milyonlarca aracın datalarını toplayarak şarj bataryaların ömrünü uzatacağız. Bir de en önemlisi aracı satmak istediğiniz zaman Bosch olarak sertifika vereceğiz. Aracın ne kadarlık şarj ömrü olduğunu söyleyeceğiz. Mesela ‘Bu aracın daha sekiz yıllık kullanım ömrü var’ diye sertifika vereceğiz. Böylece ikinci el almak isteyen güveni artacak ve muhtemelen ikinci el değeri de yükselecek. Yine muhteşem anahtarsız sistem gibi birçok ürün geliştiriyoruz. Anahtarı cep telefonuna taşıyoruz. Mesela yeni ehliyet almış bir genç var. Babası anahtarı onun cep telefonuna 10’a kadar gönderecek. 10’dan sonra çalıştırmayacak. TIR filoları için de önemli çözüm olacak. Şoförler arası anahtar değişimi sorun olmaktan çıkacak.”
‘10 yıllık planlar bir yıla indi’
Gökhan Tunçdöken, 2020’ye ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Yıla iyi başlandığını ancak COVID-19 salgını ile birlikte işlerin tamamen tersine döndüğünü ifade etti. AB’de 400 fabrikanın kapandığını belirten Tunçdöken, otomobil satışlarının da AB’de yüzde 24 düştüğünü söyledi. Tunçdöken, Türkiye’de ise düşük faizli kredilerin sektörü hareketlendirdiğini, AB’deki kayıpların bir kısmının Türkiye’deki ilave satışlar ile telafi edildiğini belirtti. 2021 planları konusunda ise Tunçdöken, eskiden 10 yıllık planlar yaptıklarını 2018 krizinde bu planları 3 yıla, şimdi de 1 yıla indirdiklerini anlattı.
‘İç pazarı geliştiren tek ülke Türkiye oldu’
Mengenler Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Nusret Güldalı da AB otomotiv pazarının 2020’nin 11 ayında yüzde 26 küçüldüğü bilgisini verdi. Bu durumun ihracatı da olumsuz etkilediğine dikkat çeken Güldalı şunları kaydetti: “İhracatımız yüzde 11 daralarak 916 bin adet olarak gerçekleşti. AB’de iç pazarını geliştiren tek ülke Türkiye oldu. Ağır ticari dahil toplam pazar 796 bin adete çıktı. Mercedes Benz de hemen hemen aynı oranda gelişim sergiledi. Kamyonda yüzde 240, otobüste yüzde 189’luk bir artış oldu. Adetler küçük olsa da özellikle kamyonda ucuz kredi temini ile ciddi bir dinamizm yaşandı.”
‘Pazar 850 bini geçebilirdi’
Ekonomik görünüme ilişkin ise Güdalı, 2020’de 7 milyar TL olan kredi hacminin 11.5 milyar TL’ye çıktığını hatırlatarak şöyle dedi: “Buna rağmen ekonomi büyüyemedi, enflasyon yükseldi. Ayrıca çeyrek dönemlerde büyüme yönünde ciddi farklılıklar gösterdi. Bu da yatırımları frenledi. Yine bu dönemde faizler artmaya başladı. Öte yandan otomotiv üreticilerinin pandemide taleplere cevap vermeleri zaman aldı. Bunları karşılasaydık pazar 850 bin ile bitebilir, hatta geçilebilirdi."
‘ÖTV artışı değil indirimi düşünülmeli’
2021’de stabilitenin sağlanması durumunda taleplerin hızlanacağı öngörüsünde bulunan Güldalı konuşmasını şöyle tamamladı: “Kamyon grubunda ivmelenmeye devam edecek. Son 5 yılda yüzde 50 gerileyerek 18 bine gerileyen talebin bu yıl minimum 20 bine ulaşmasını bekliyoruz. Otomotivde ise ikinci yarıda hareketlenme olacak. Hafif ticari ürün grubunda da yine hızlı bir ivmelenme bekliyoruz. 2021’de ÖTV ile ilgili bir artış gündemde. Üst segment bir otomobilde ÖTV oranı yüzde 220. Bunu kabul ediyoruz ama talebi de hızlandırmak için ÖTV’nin de kontrollü gitmesi gerekir, bundan sonra da kesinlikle düşünülmemesi gerekir. Hatta durağan dönemlerde göstermelik olsa dahi indirim olmalı. Yapılacak indirimler hem devlete hem de çarkların dönmesine katkı sağlayacak.”
Elektrikli otomobilde rekabet kızışıyor
Elektrikli araç pazarında oyuncu sayısı artıyor. Tesla’nın en büyük oyuncu olduğu pazara Apple da dahil oldu. Öte yandan 2025 yılı itibariyle içten yanmalı motora sahip araç satışlarını yasaklayan ilk ülke olmayı planlayan Norveç'te elektrikli araç satışları, rekor seviyeye yükseldi. Ülkede yüzde 100 elektrikli araç satışları geçtiğimiz yıl ilk kez içten yanmalı motorlu araçları geride bırakarak yüzde 54,3 seviyesine ulaştı. Norveç'te bu oran 2019 yılında yüzde 42,4, 2011 yılında ise sadece yüzde 1 seviyesindeydi. Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre, Türkiye’de ise otomobil pazarında bir önceki yıla oranla yüzde 280,2 artışla 844 adet elektrikli araç satıldı. 2019'da bu rakam 222 adet olarak gerçekleşmişti. Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısı ise 2019 yılında 15 bin adetken, 2020 yılında söz konusu rakam 34 bine yaklaştı. TOGG’un Türkiye’nin otomobili projesi kapsamında geliştirdiği otomobilin de etkisi ile Türkiye’de de elektrikli araç pazarının hızla büyümesi bekleniyor.
Kiralama sektörü 4 yıl sonra büyümeye geçecek
Leaseplan Türkiye CEO’su ve Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği (TOKKDER) Yönetim Kurulu Üyesi Türkay Oktay, sektör olarak ekonominin öncü göstergelerinden biri olduklarına dikkat çekti. “Bizde işler iyiyse ekonomide de iyidir” diyen Oktay, “2017’den beri küçülüyoruz. 370 binli rakamlara ulaşmışken 2018 ve 2019’da daraldık. 2020’de ilk iki ay işler iyi giderken bu kez de pandemi geldi. Yılı yüzde 12-14 civarında daralma ile kapatacağımızı tahmin ediyoruz” diye konuştu. 2020’de otomobil bulmakta zorlandıklarını dile getiren Oktay, şöyle devam etti: “Çözüm olarak kontratları uzattık. İkinci elleri satmayıp yeniden kiraladık. Otomobil olsaydı daralma daha mı az olurdu, hayır. İhtiyaç da küçüldü. Birçok sektör durdu, evden çalışmaya geçildi. Bazı müşterilerimiz araçlarını iade etmek zorunda kaldı. Çok fazlası ödeme sıkıntısı yaşadı. Tek pozitif şey şirket çalışanlarının toplu taşıma kullanımı azaldı. Bireyselde kısa ve uzun dönem kiralamaya talep arttı. Milyarlar kaybettik. 2017’deki zirvenin çok uzağındayız. Satılan 100 otomobilin 20’sini biz alırken, şimdi bu sayı 6- 7’yi geçmiyor. Pandeminin nereye evrileceği de önemli etken. Çarklar ne kadar çabuk dönerse biz de o kadar hızla toparlanırız. Otomobil bulunurluğu bu yıl daha az problem olacak. Yükselen araç bedelleri bizim de kira bedellerimize olumsuz yansısa da ana akım değişmiyor. Şirketler için araç kiralamak satın almaya göre daha avantajlı. Bu yılki öngörümüz yüzde 3- 5 büyüme.”
Tedarikçi pazar çeşitliğinin avantajını yaşadı
Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkan yardımcısı Albert Saydam, otomotiv sanayinin dünyada yüzde 17, AB’de yüzde 22 ve Türkiye’de ise yüzde 10 daraldığını söyledi. 796 bin adet olan toplam satışların içinde otomobil satışlarının 720 bin olarak gerçekleştiğini aktaran Saydam, “Türkiye olarak dünyaya göre daha iyi durumdayız ama 2017’ye göre ise kötü kapattık. Birçok şirket 2021 planlarını henüz yapamadı. Bu da belirsizliğin bir göstergesi. Öte yandan Türkiye üretim açısından 2018’de 15. sıraya gerilemişken şu anda 14. yeri sağlam bir şekilde koruyoruz. Satışta ise 2019’da 25. Sıraya düşmüşken 17. sıraya sıçradık. Bunlar iyi gelişmeler” dedi. İhracata ilişkin bilgileri de paylaşan Saydam, tedarik sanayinde ihracatın otomotive göre daha iyi bir durumda olduğunu, bunun sebebinin de pazar çeşitliliği olduğunu söyledi. Saydam’ın verdiği bilgilere göre 2019’da 10,6 milyar dolar olan otomotiv tedarik sanayi ihracatı, 2020’de 9.4 milyar dolara inerken, ciro kaybı ise bu dönemde 3,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Saydam, bu yıl İhracatta 2019’un geçilmesini beklediklerini belirterek paritenin de etkisi ise tedarik sanayinde 11 milyar dolar, toplamda ise otomotivde 30- 32 milyar dolar ihracatın görüleceğini aktardı.
Thilio Pahl: Türkiye çok çekici bir lokasyon
Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren AHK Türkiye Genel Sekreter ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Thilio Pahl, otomotiv sektörünün Almanya’nın omurga endüstrisi olduğuna dikkat çekti. Küresel otomotiv Ar-Ge harcamalarının üçte birinin Alman otomobil üreticileri tarafından yapıldığını belirten Pahl, Türkiye’de de otomotiv sektörünün çok güçlü ve sürekli büyüyen bir pazar olduğunu söyledi. Pahl, “Türkiye, Avrupa’nın en büyük 5. üretim ülkesi. Ayrıca yabancı şirketler 20 yılda yaklaşık 15 milyar dolar yatırım yaptı. Bu da Türkiye’nin küresel değer zinciriyle yakından bütünleşmiş çok çekici bir lokasyon olduğunun bir göstergesi” diye konuştu.