OİB Başkanı Çelik: 2025 yılı Türk otomotiv endüstrisi için atılım yılı olabilir

Bir yandan TOGG’un seri üretimi diğer yandan Türkiye’de üretim yapan ana sanayilerin devreye girecek yeni modelleri 2025 yılından itibaren Türk otomotiv endüstrisinde hareketli günleri başlatacak. 2025 ve sonraki 5 yılda önemli ihracat artışları yakalanabileceğine dikkat çeken OİB Başkanı Baran Çelik, bu rüzgardan yararlanmanın tek şartının rekabetçiliği korumak olduğunu söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
OİB Başkanı Çelik: 2025 yılı Türk otomotiv endüstrisi için atılım yılı olabilir

Esra Özarfat

BURSA - Türkiye ihracatının 16 yıldır üst üste lider sektörü olan otomotiv endüstrisinin ağustos ayı ihracatı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 6 düşüş ile 2 milyar 269 milyon dolar oldu. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, otomotiv endüstrisi ihracatını önümüzdeki süreçte olumlu veya olumsuz yönde etkileyecek etkenleri DÜNYA’nın Bursa Temsilcisi Ömer Faruk Çiftçi ile paylaştı.

2025 yılının Türk otomotiv endüstrisi için önemli bir atılım yılı olacağına işaret eden Baran Çelik, “TOGG tek modelle önümüzdeki aylarda seri üretime başlayacak. Bu model Türkiye iç pazarını besleyecek. Onun diğer modellerinin devreye girmesi ihracat pazarlarına açılması açısından önemli. O da 2024-2025 yıllarını bulacaktır. Birçok projeye bakıldığında Türkiye otomotiv endüstrisi 2025 yılı ve sonraki 5 yılda önemli ihracat artışı seviyelerine ulaşabilir. Ama hepsinin öncelikli koşulu rekabetçiliğimizi koruyabilmemiz. 2025’ten itibaren Türkiye’de birçok yeni model üretiliyor olacak. Diğer yandan araç model makyajlama süreçleri de başlayacak. Türkiye bir otomotiv ülkesi olmaya devam ediyor. 2025 yılı önemli bir atılım yılı olabilir Türkiye için” dedi.

“Türkiye artık bir otomotiv ülkesi oldu”

Alt segmentleri de içinde barındıran tedarik endüstrisinin alternatif kanallara daha iyi nüfuz ettiğine ve içinde birçok mikro ihracatçıyı barındırdığına işaret eden Çelik, bu sayede otomotiv endüstri ihracatının tabana yayıldığını vurguladı. Ana sanayilere üretim yapan, ayrıca aftermarkette de etkin olan tedarik sanayinin bu sayede ihracatını artırdığını belirten Baran Çelik, “Araçlar eskidikçe, nüfus arttıkça aftermarket ürünlerine talep daha da artıyor. Tedarik sanayi ihracatı toplam otomotiv ihracat içinde yüzde 40-45 bandında. Tedarik sanayinde çok başarılı ihracatçılar oluştu. Eylül ayında Almanya Frankfurt’ta düzenlenen Avrupa’nın en büyük otomotiv tedarik endüstrisi fuarı Automechanika’ya 63 firma ile milli katılım sağladık. 300 Türk firması burada stant açtı. İtalya’dan sonra en fazla katılım yapan ikinci ülke olduk. En büyük şansımız Çin’in “0” covid politikası nedeniyle stant açamamış olması. Boşalan yerleri Türkler doldurdu. Önümüzdeki yılın anlaşmaları da yapıldı. Fuarda da gördük ki, aracın içinde her türlü komponenti üreten tedarikçimiz var. Türkiye artık bir otomotiv ülkesi oldu. Bunu net olarak görüyoruz. Türk otomotiv endüstrisini OEM’ler geliştirdi ama girişimci ruha sahip dünyayı takip eden girişimcilerden oluşması ayrıştırdı” diye konuştu. Pandemi sonrası zamanında ve sorunsuz ürüne ulaşmanın maliyetlerin önüne geçtiğine işaret eden Çelik, bu süreçte yakın coğrafyanın önem kazandığını, Türk tedarik sanayinin de bu noktada ayrışarak öne çıktığını dile getirdi. Baran Çelik, “Bu durum rekabetçiliğimizi kaybettiğimiz noktada kalıcı olmayabilir. Aynı zamanda rekabetçi de olmamız gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.

“İhracat için negatif bir iklim oluştu”

Baran Çelik, ihracat artışına etki eden negatif unsurların da altını çizerek dövizin enflasyondan daha fazla artmasının ihracat için risklerine vurgu yaptı. Çelik, şunları söyledi: “İki üç yıllık konjonktür ihracatçıya yarıyordu. Şimdi ise dezavantaja döndü. Bundan dolayı sistem ihracat için olumuz bir iklime girdi. İnsanlar bu döviz kurlarına göre müşteri bağlantıları yaptılar. Enflasyonun olduğu bir ülkede döviz kurunun sabit olması ihracatçıyı zorlayan bir durum. Enflasyonla paralel hareket etmesi istenir. Şu anda ihracatta hız kesildi. Euro dolar paritesinin de büyük etkisi var. Özellikle Avrupa’ya ihracat yapan sektörlerde sorun çok büyük. Sektör olarak bizim yüzde 83 euro bölgesi. Bu da bizi geriye düşürüyor. Ama herkes buna da adapte olmak, maliyet yapısını buna göre ayarlamak zorunda. Ama ihracat için negatif bir iklim olduğunu söyleyebiliriz.”

“Resesyonun ayak sesleri geliyor”

Yaşanan yarı iletken çip sorununun sektörün tüm dengesini bozduğunu savunan Çelik, çipin az kullanıldığı ticari araçlara göre yeni teknolojileri barındıran binek otomobillerde sorunun daha fazla hissedilmeye devam ettiğini aktardı. Bir ay sonra hangi fabrikanın ne kadar süre için duracağını bilmemenin yarattığı belirsizliğe dikkat çeken Çelik, “2023’te devreye girecek çip tesislerinden bahsediliyor. Özellikle resesyonun ayak seslerinin geldiği bir dönemde piyasadaki talebin de bir miktar zayıf kalacağı öngörülüyor. 2023’te çip sorunumuz büyük ihtimal çözülmüş olacak ancak sektör bir bu sefer de bir durgunlukla karşı karşıya kalacak. Gelişmiş olan pazarlarda bu durgunluğu görmeye başladık. Şu anda talebin olup olmadığını ölçebilecek bir arzı sağlayamıyoruz. Avrupa pazarında birçok mal ve ürün grubunda daralma var” dedi.

Otomotiv