Metalik cevherlerde son 5 yılın en yüksek ihracatı gerçekleşti
Emtia fiyatlarındaki artış ve pandemi döneminde eriyen stoklarla birlikte ülkeler metalik cevher ihracatında yüksek hacimli alımlara imza attı. Yılın ilk 11 ayında yapılan 1,95 milyar dolarlık ihracat son 5 yılın en yüksek ihracat rakamı oldu.
Erkan ÇAKAN
Maden sektörünün ihracatı yılın 11 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 42,4 artış gösterdi. Sektörün 11 aylık ihracatı 5,39 milyar dolar olurken en çok artış ise yüzde 65,9 ile metalik cevher ihracatında yaşandı. Yılın ilk 11 ayında 1,95 milyar dolarlık ihracat yapılırken sektörde son 5 yılın en yüksek ihracatı kaydedildi. Emtia fiyatlarındaki artış ve pandemi döneminde eriyen stoklar sonrası ülkelerin 2021 yılında daha yüksek hacimli alıma imza atmaları ihracata ivme kazandırdı.
Metalik cevherler ihracatında ilk üç sırada çinko, demir ve bakır yer alıyor. Çinko cevherinde 11 ayda toplam 431milyon dolarlık ihracat yapılırken, demir cevherinde 403 milyon, bakır cevherinde ise 392 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi. En çok ihracat yapılan ülkeler ise sırasıyla Çin, Belçika ve Bulgaristan oldu.
1,95 milyar dolarla ilk sırada
Zengin maden rezervleri ile ihracatta ivme yakalayan maden sektörü, Türkiye ekonomisine dolaylı yoldan 40 milyar dolarlık katkı yapıyor. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, maden sektörünün alt kırılımlarındaki ihracata yönelik şu değerlendirmeleri yaptı: “Yılın 11 ayında metalik cevherler geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 65,9’luk bir artış gösterdi ve 1,95 milyar dolarlık ihracat ile ilk sırada yerini aldı. İkinci sırada yüzde 21,2’lik artış ve 1,17 milyar dolar ile işlenmiş doğal taş, üçüncü sırada yüzde 32’lik artış ve 994,3 milyon dolar ile endüstriyel mineraller, dördüncü sırada ise yüzde 24,8’lik artış ve 758 milyon dolar ile blok doğal taş ihracatı yer aldı. Bu maden gruplarını yüzde 126,7’lik artış ve 287,9 milyon dolarlık ihracat ile ferro alyajlar takip etti.”
‘Sektörü büyütecek düzenlemeler şart’
Maden sektöründe katma değerli üretime yönelik çalışmalar olduğunu belirten Dinçer, yüksek maliyetler, ekonomik tehditler, bürokratik zorluklar ve izin süreçleri ile ilgili belirsizliklerin yatırımcı girişimlerini olumsuz yönde etkilediğini söyledi.
Birçok sektöre sağlanan finansman kolaylıklarının maden tarafında da olması gerektiğinin altını çizen Dinçer, “Ancak ne yazık ki uzun vadeli yatırım desteği sağlanması noktasında gösterilen çekinceler, var olan yatırımcımızı yorduğu gibi yatırım yapmak isteyenlerin de vazgeçmesine neden oluyor. Rekabetçi durumda olabilmemiz için özellikle enerji maliyetlerinde bu sektöre yatırım yapmış olanlara teşvik verilmesi gerekir. Maden arama, çıkarma ve işleme süreçlerine ilişkin sektörü daha ileriye taşıyacak, iş süreçlerini hızlandıracak, kapsamı büyütecek düzenlemeler yapılmalı” diye konuştu.
Kobalt cevherinin atıkları mutlaka geri kazanılmalı
Elektrikli araçlar ve teknolojinin gelişmesiyle beraber önemi artan lityum ve nadir toprak elementleri üretimine yönelik yatırımların gelecek açısından son derece önemli olduğuna dikkat çeken Aydın Dinçer, “Bor rezervlerimiz şu anda dünyada değeri ve kullanımı artan lityum madenini içeriyor. Bu konuda bor kaynaklarından lityum üretmek üzere kurulan pilot tesis ile beraber Türkiye’de ilk kez lityum üretiminin gerçekleştirilmesi, nadir toprak elementleri üretimi için pilot tesis kurulması, ayrıca geri dönüşümden nadir toprak elementleri üretimine yönelik Ar-Ge çalışmalarının yürütülüyor olması hem ekonomik hem de stratejik açıdan ülkemize büyük fayda sağlayacak” dedi. Türkiye’nin nikelde olduğu gibi kobaltta da güçlü rezervlere sahip olmasına karşın, üretim miktarının talebi karşılayamadığını ifade eden Dinçer, “Kobaltın cevher olarak üretiminin yanında cüruf ve cevher atıkların geri kazanılması da mümkün. Kobalt fiyatlarının hızlı bir şekilde yükselmesi düşük kalitedeki rezervlerin ekonomik hale gelmesini sağlıyor. Bu yönde kurulacak tesisler katma değeri yüksek ürünlerin payını daha artıracak” diye konuştu.