Altın madenciliğinde 20 projenin önü açılırsa yıllık 100 ton üretime ulaşılır

DÜNYA Gazetesi ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği işbirliğiyle gerçekleştirilen "Sanayide Maden Panelleri"nin dördüncüsünde altın madenciliği masaya yatırıldı. Türkiye'nin altın potansiyelinin 6 bin 500 ton olduğu belirtilen panelde, beklemekte olan 20 projenin önü açılırsa yıllık üretiminin 40 tonlardan 100 tona ulaşılacağına dikkat çekildi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Altın madenciliğinde 20 projenin önü açılırsa yıllık 100 ton üretime ulaşılır

Erkan ÇAKAN

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin DÜNYA işbirliğiyle gerçekleştirdiği “Sanayide Maden Panelleri” buluşmasının dördüncüsü altın madenciliği temasıyla düzenlendi. DÜNYA Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın yönettiği panelde Türkiye’nin, 6 bin 500 tonluk altın potansiyelinin sadece bin 500 tonunu rezerve dönüştürüp üretim planlamasına aldığına dikkat çekildi. Geride yaklaşık 5 bin tonluk yani 200-250 milyar dolarlık altın rezervinin olduğu belirtilirken, bu kaynağın ekonomiye kazandırılması için 10 milyar dolarlık daha arama ve tesis yatırımı yapılması gerektiğinin altı çizildi.

“Altında siyanür kullanımı yüzde 1-2 seviyesinde”

Panelde konuşan Altın Madencileri Derneği (AMD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, “Bu tür platformlarda böyle panellerin yapılması ‘gerçek ve doğru bilginin’ akmasını sağlıyor. Sektörel anlamda ihtiyaç duyduğumuz konu madencilikle ilgili doğru bilginin kamuoyuna ulaşmasını sağlamak” dedi. Türkiye’de altın madenciliğinin 2000 yılında Ovacık Madeni ile başladığını belirten Yılmaz, “Bu yıllardan önce ülkemizin altın üretimi yoktu. Türkiye’nin faaliyette 18 altın madeni var. Bunların 15’i direkt altın üretirken, 3’ü yan ürün elde ediyor” ifadelerini kullandı. Siyanürün altın madenciliğinde ön plana çıkan bir unsur olarak görüldüğünü ifade eden Yılmaz, “Siyanürü altın madenciliğinde kullanma hikayemiz 140 yıl öncesine dayanıyor. Türkiye’de bugün yaklaşık 200 milyon ton siyanür ve türevleri tüketiliyor. Ancak altın madenciliğinin kullandığı oran yüzde 1-2’ler seviyesinde. Siyanür konusunda eskiye göre kendimizi daha iyi anlatabilir pozisyona geldik” diye konuştu.

“2022’de 5 maden daha devreye girerse 50 tona ulaşırız”

2021’de altında 40 tondan düşük bir üretim olacağını belirten Mehmet Yılmaz, “Pandeminin etkileri 2020 yılında gözükmedi ama 2021 yılının üretiminde gözükmeye başladı. Tedarik zincirinde ciddi aksamalar oldu, girdi fiyatlarında artışlar yaşandı. Bunlar bazı dengeleri alt üst etti fakat 2022’de bir miktar artış bekliyoruz. 5 yeni madenin açılacağı öngörülüyor” dedi. Bu 5 yeni maden eğer üretime girerse 50 tonluk üretime ulaşılabileceğini söyleyen Yılmaz, “Altın üretimimizi yıllık 100 tona çıkarmak mümkün. Ancak 20 projenin önünün açılması ve bu projelerin sağlıklı bir şekilde izinlerini alıp bu standartlarla yürümesinin sağlanması gerekiyor” dedi.

20 yılda 2 milyar dolar arama, 5 milyar dolar tesis yatırımı

Altın madenciliğinin Türkiye için çok önemli olduğunu belirten Yurt Madenciliği Geliştirme Vakfı Başkan Yardımcısı Hasan Yücel, “2000’den bugüne 18 tesis yılda yaklaşık 2,4 milyar dolarlık üretim yaptı. Türkiye’nin 6 bin 500 tonluk altın potansiyeli bulunuyor. Bununla ilgili son 20-25 yılda 2 milyar dolar arama ve 5 milyar dolar tesis yatırımı yapıldı. Sadece 1500 tonu rezerve dönüştürüldü. Geride yaklaşık 5 bin tonluk yani 200-250 milyar dolarlık bir kaynak daha duruyor. Bununla ilgili yaklaşık 10 milyar dolarlık daha yatırıma ihtiyacımız var” diye konuştu.

Kamuoyunda 2000’li yıllarda yanlış algılarla gündeme gelen altın madenciliğinin Türkiye’de uluslararası standartlarla yapıldığına dikkat çeken Yücel, ülke olarak dünyanın en iyi tesislerine sahip olunduğunu söyledi. Madenciliğin sağladığı katma değer ve ülke ekonomisine sunduğu katkıya vurgu yapan Yücel, “Dünyanın en iyi çevresel standartlarına sahip 18 tesisimizde 13 bin kişiye istihdam sağlanıyor” dedi.

Altında kilogram başına katma değer 57 bin dolar

Türkiye’nin altın kaynağını hızlı planlamayla üretilebilir noktaya taşırsa, gelecek 20-30 yıl için bir model ortaya koyabileceğini ifade eden Yücel, “Savunma sanayi bir kilogramlık ihracat için 50 dolarlık katma değer yaratıyor. Tekstilde 1 kg için 15 dolarlık katma değer yaratılıyor. Mücevher sektöründeki altının değeri hariç kg başına 600 dolarlık katma değer yaratılıyor. Sıfırdan yer altındaki bir kaynağınızı ekonomiye kazandırdığınızda kg başına 57 bin dolarlık bir katma değer yaratılıyor” diye konuştu. İstanbul Mücevherciler, Kuyumcular ve Sarraflar Derneği (İMKUSAD) Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Yıldırımtürk ise Türkiye’de altın madenciliğinin gelişmesinde özellikle rafinerilerin çok önemli rol oynadığını söyledi. “Bu rafinerilerin gelişimiyle dünya standartlarında ürünler elde ediliyor. Böylece hem ihracatta hem de ayarlama konusunda sorunlar giderildi. 2000’den sonra özellikle altın ithalatının serbest bırakılmasıyla sektör daha da canlandı. Üretim ve istihdamını da artırdı” değerlendirmesinde bulundu.

“Takı üretiminde dünyada üçüncüyüz”

Türkiye’nin dünyada altın ve takı ticaretinde ön sıralarda yer aldığını dile getiren Yıldırımtürk, özellikle takı üretiminde dünyada üçüncü, mücevherde de dördüncü sırada yer aldığını vurguladı. Takı ve mücevherde büyük bir potansiyelin olduğunu belirten Yıldırımtürk, “Sektörde hammadde eksikliği yaşanıyor. Yapılan 40 ton civarındaki üretim yetmiyor” diye konuştu.

Bankalardaki altın varlığı 4 kat arttı

Eski İstanbul Altın Borsası Başkanı Osman Saraç, “Altın üretiminde ilk 20 ülke içinde değiliz ama bu yıl 50 ton üretimi geçersek 20’nci ülke olabiliriz” dedi. Altın madenciliğini çocukluk aşamasını bitiren ve ayağa yeni kalkan bir sektör olarak gördüğünü ifade eden Saraç, sektörün önünde çok uzun bir yol ve süreç olduğunu söyledi. Ruhsat sahiplerinin değişimine de değinen Saraç, “Son dönemde sektöre yerli yatırımcının ilgisi çok fazla. Salt yabancı yatırımcının üstünlüğü yok artık. Ruhsatlarda yerlinin payı gittikçe artıyor. Altın ve kuyum sektörü birlikte düşünüldüğünde ihracatta potansiyel çok yüksek. Şu anda 7 milyar dolarlık ihracata ulaşırken, turistlere satılan takılarla birlikte bu rakam 10 milyar doları buluyor” dedi. Bankalardaki altın varlığının 10 yıl öncesine kadar 4 kat artığını belirten Saraç, “10 yıl önce 100 ton olan altın varlığı şu anda 380 ton. Merkez Bankası’nın altın varlığı ise 520 ton. Sektör rafineri noktasında da dünya standartlarını yakalamış durumda. Toplamda 6 rafinerimiz var. Bu da rekabet gücümüzü artırıyor” dedi.

“Madende kullanılan yakıttan ÖTV kaldırılmalı”

Altın üretiminin 2020’de 42 tona ulaştığını ifade eden İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, 2021’de ise üretimin bu seviyenin altında gerçekleşebileceğini söyledi. Yıllık üretim hedefinin 100 ton olarak belirlendiğini bildiren Dinçer, “Bunun için de üretim kapasitelerinin artırılması ve yeni sahaların keşfiyle birlikte üretime başlanılması gerekiyor. 100 ton hedefe ulaşmak için izin süreçleri hızlandırılmalı. Bulunan maden rezervinin bir an önce ekonomiye kazandırmak için yol almalıyız. Diğer türlü belirlenen hedefl ere çok geç ulaşırız. Mevzuatlarda değişiklik yapılmalı ve sektörün önündeki engeller kaldırılmalı” dedi. Akaryakıt fiyatlarındaki artış, izin bedelleri, arazi tahsis oranlarının yüksek olması gibi faktörlerin maliyetleri daha da artırdığını belirten Dinçer, “Enerji maliyetleri sektörün önemli gündemini oluşturuyor. Burada da ÖTV’nin kaldırılması için çalışmalar yapacağız” diye konuştu.

Türkiye altın üretiminde dünyada 22’nci

Dünyadaki altın üretiminin yaklaşık yüzde 85‘inin siyanürle yapıldığı bilgisini veren Hasan Yücel, geçen yıl itibariyle dünyada 3 bin 500 tona yakın altın üretildiğini belirtti. Dünyada zengin tenörlü yatakların tükendiğini ve daha düşük tenörlü yataklarda üretim yapıldığını ifade eden Yücel, bu üretimin yüzde 40’ını Çin, Rusya, Avustralya, Amerika ve Kanada’nın yaptığını, Türkiye’nin ise 40 tonla 22’nci sırada olduğunu söyledi. Hükümetin 100 ton altın üretimi hedefine çok hızlı bir şekilde ulaşabileceğini bildiren Yücel, altın üretiminin artmasının cari açığı kapatmaya, istihdama, sanayiye, teknolojiye büyük faydası olacağını vurguladı. 2020 yılında dünyada altın madenciliğine 57 milyar dolar yatırım yapıldığını kaydeden Yücel, Türkiye’de ise bu rakamın 700 milyon dolar olduğunu aktardı. Maden aramalarına ise dünyada 2020 yılında 4,5 milyar dolarlık yatırım yapılırken Türkiye’de ise 40 milyon dolarlık yatırım yapıldığını belirten Yücel, aramaların bu işin en kritik noktası olduğunu ve buradaki yatırımları artırmak gerektiğini vurguladı.

Yastık altında toplam 277 milyar TL’lik altın var

Sektörde yatırım araçlarının çoğalması gerektiğini ifade eden Osman Saraç özellikle küçük yatırımcının yastık altı altınlarının sisteme kazandırılması gerektiğini söyledi. Yastık altı altınların toplam büyüklüğünün 277 milyar TL olduğunu söyleyen Saraç, “Bu varlıklar mutlaka sisteme dahil edilmeli. Bunun için bankalar aracılık maliyetlerini çok aşağı çekebilir ve düşük miktar altını olanlar için tamamen sıfıra indirebilir. Bankacılık sektörümüz bunu yapabilecek bir güçte ve bu konuda öncülük etmeli” dedi.

Bankalara “temsil kuyumcusu” önerisi

Mehmet Ali Yıldırımtürk ise yastık altı altınların sisteme dahil edilmesini cazip hale getirecek mekanizmaların devreye alınması için sistemin geliştirilmesi gerektiğine işaret etti. Yıldırımtürk, “Bunun için bir önerim var. Türkiye’de kamu bankalarının şubeleri çok yaygın. Bu şubeler sadece belirli günlerde değil yıl boyunca bu altınları kabul etmeli. Bu sistemin oluşturulması için de kuyumcular kullanılmalı. Özellikle vatandaş altınını bankaya getirdiğinde o bankanın temsil kuyumcusu olması lazım. Banka tarafından seçilen kuyumcunun bilançosu sağlam ve güvenilir olmalı. Gelen vatandaşı o kuyumcuya yönlendirerek altınların orada analiz edilerek ayarları tespit edildikten sonra elektronik bankacılık üzerinden bu sistem çalıştırılabilir. Bu çalışmayı İstanbul Rafinerisi yapıyor ama tam istenilen düzeyde değil. Çünkü üye olan kuyumculardan 750 gram teminat isteniyor. Bu sistemin oluşması için teminatların iyileştirilmesi gerekiyor. Bu yapıldığında vatandaş tamamıyla kuyumcusuyla muhatap olacak ve güven tesisi edilmiş olacak. Bu sistemi cazip hale getirecek birçok ödül de verilebilir. Böylece yastık altı altınların sisteme dahil edilmesi kolaylaşır” dedi.

“Altın fiyatları 2 bin doların üstüne çıkacak”

Pandemiyle birlikte küresel ekonomideki bozulmalara karşılık merkez bankaları kendi ekonomilerine yüklü miktarda para enjekte ettiğinin ifade eden Mehmet Ali Yıldırımtürk, “Buda enflasyonun yükselmesine neden oldu. Yüksek enflasyona karşı da vatandaşlar güvenli liman olarak gördükleri altına yatırım yapıyor. 2022 yılı içinde Fed’in faizi artıracağı beklentisi, altında bir baskı oluşturdu fakat yüksek enflasyonun sürmesi ve faiz getirisinin bunun altında kalmasıyla altına ilginin sürmesini öngörüyoruz” dedi. Ayrıca üretim maliyetlerinde artış yaşandığını belirten Yıldırımtürk, 2022 yılının ilk çeyreğinde artan üretim maliyetleri enflasyonist baskılar fiyatların yükselmesine neden olacak. Fiyatların önce 1850 daha sonra 1950 ila 2000 doların üzerine çıkacağını öngörüyoruz. Jeopolitik risklerde altın fiyatlarının yükselmesinde etkili olacak. Ukrayna- Rusya gerilimi ve ABD öncülüğünde NATO’nun bu gerginliğe katılması etkili olacak. Çin-Avustralya arasında yaşanan gerilimde ABD, İngiltere ve Kanada’nın Çin’e karşı tavır alarak Avustralya’yı desteklemesi Çin’i farklı önlemler almaya sevk ediyor. Ticaret savaşlarının pandemi etkisinin azalmasıyla tekrar masaya gelme beklentisi var. Bu da altın fiyatlarının 1850 ila 2000 doların üzerine çıkmasına yol açacak” dedi.

Madencilik