Lojistikçiler, tarihi fırsat için yatırım seferberliği başlattı
Türkiye’nin küresel tedarik zincirinde öne çıkması, lojistik firmalarını da harekete geçirdi. Ülkenin coğrafik avantajını ilk kez bu kadar yoğun hisseden lojistikçiler, bu tarihi fırsatı yatırım ve büyüme ile karşılıyor. Türk sahipli gemi filosu 8 yıl sonra yeniden büyürken, havada ve karada da yatırımlar hızlandı.
Pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı, küresel tedarik zincirinde tüm dengeleri değiştirirken, ticaret rotaları da yeniden oluşturuldu. Bu dönem, tedarikte Çin gibi tek bir ülkeye bağımlı olmanın risklerini ortaya koydu ve lojistikte de alternatif rotalara sahip olmanın önemini bir kez daha hatırlattı. Ticaretin devamlılığı için lojistiğin taşıdığı hayati önemi bir kez daha gözler önüne serdi. Asya ile Avrupa arasında köprü görevi gören Türkiye’nin ise bu dönemde yıldızı hiç olmadığı kadar parladı. Hem ikili ticarette hem de transitte başrollerden birini alan Türkiye’de, lojistik talebi de arttı. Sektörde dijitalleşme hızlanırken, denizyolundan demiryolu ve depolamaya her alanda yatırımlar hızlandı.
Türk lojistik sektöründe en fazla büyümenin gerçekleştiği alan denizyolu oldu. Küresel ticaretin yüzde 80’den fazlasının yapıldığı denizyolunda pandemiyle birlikte ortaya çıkan darboğazlar, Türk armatörleri de harekete geçirdi. Türk sahipli filo 8 yıl sonra ilk kez 2021 yılında yeniden büyüdü. Ocak 2021’de 28 milyon 929 bin DWT olan 1000 GT üzerindeki Türk sahipli gemi tonajı, Ocak 2022’ye gelindiğinde 30 milyon 680 bin DWT’ye ulaştı. Türk armatörlerin gemi yatırımları Rusya-Ukrayna savaşıyla hızlandı. Allied Shipping Research’un raporuna göre, bu yılın ilk yedi ayında satılan 1.120 geminin 34'ünü Türk armatörler aldı. Yerli yatırımcılar, bu gemi alımlarıyla Yunanistan, Çin, Singapur ve İsviçreli rakiplerinden sonra 5. sırada yer aldı.
Ancak sektör yetkilileri, Türkiye’nin küresel tedarik zincirinde artan potansiyeli değerlendirildiğinde henüz mevcut gemi filosunun ve liman kapasitesinin çok yetersiz olduğu belirtiliyor. Liman işletmecileri, ihracat hedefl eri doğrultusunda 2050 yılına kadar Türkiye’de kurulu olan liman kapasitenin 2-3 katına çıkması gerektiğine vurgu yapıyor. Bunun için de özel sektörün yatırım yapmasının önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor.
RO-RO’NUN ÖNEMİ ARTTI
Türkiye’nin artan ihracatı, uluslararası karayolu taşımacılığında Türk TIR’larına yönelik geçiş belgesi sorununu büyütmüştü. İlgili bakanlıkların girişimleri ile özellikle son iki yılda ticaret yapılan birçok ülke transit ve ikili geçiş belgesi sorunları ardı ardına çözülmeye başladı, bu konuda önemli kazanımlar elde edildi. Ancak özellikle Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle sınır kapılarında onlarca kilometre TIR kuyrukları oluşmaya devam etti. Türkiye’de karayoluna önemli bir alternatif olan Ro-Ro taşımacılığı da bu dönemde önem kazandı. Ukrayna limanlarının devre dışı kalması özellikle Karadeniz’de Ro-Ro ihtiyacını artırdı. Hükümet de de bu konuda harekete geçti. Son olarak geçen ay Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yeni Ro-Ro hattı açacak şirketlere teşvik vereceğini duyurdu. Bu gelişme sektörü umutlandırsa da teşviklerin amacına ulaşabilmesi için kapsamının genişletilmesi ve miktarının artırılması bekleniyor.
HAVA KARGODA BÜYÜME HIZLANDI
Türkiye, hava kargo alanında da hızlı büyüyor. Bir yandan global yabancı şirketler Türkiye’de yeni yatırımlarla büyürken diğer yandan bayrak taşıyıcı havayolu şirketi Turkish Cargo, rekor üstüne rekor kırmaya devam ediyor.
DEMİRYOLU YATIRIMLARI ACİLİYET KAZANDI
Pandemiyle birlikte demiryoluna yönelik artan talep Rusya-Ukrayna savaşıyla hızlandı. Rusya’ya uygulanan ambargo dolayısıyla Asya ve Avrupa arasındaki kuzey rotasında sorunların ortaya çıkması Çin’i, Avrupa’ya taşımalarda alternatif güzergah arayışına yöneltti. Türkiye’nin dahil olduğu Orta Koridor bu süreçte öne çıktı. Sektör yetkilileri, tarihi fırsatı kaçırmamak için mevcut güzergahtaki sorunların hızla çözülmesini istiyor. Özellikle demiryolu taşımacılığının geliştirilmesi gerektiğini savunuyor. Hem çevreci hem de sürdürülebilir taşıma modu olan demiryolu maalesef Türkiye’de hala çok düşük bir paya sahip. Toplam taşımacılıktaki payı yüzde 1’i geçmiyor. Avrupa’da ise bu oran yüzde 20’lerde. Demiryolunda 2013’te serbestleşme yasası çıkmış olmasına rağmen özel sektör önünü göremediği için henüz hedefl ediği lokomotif yatırımlarını hayata geçiremiyor. Hükümetin altyapı yatırımlarında önceliği demiryoluna vereceğini söylemesi, sektörü umutlandırdı. Ancak uzun vadeli bu hedefe ulaşana kadar, sektör TCDD ile ‘anlaşmalı taşıma modeli’ne geçiş yapmak istiyor.