Lojistik yatırımda yabancının yeni gözdesi Türkiye oldu
Pandemiyle birlikte tedarik zincirinde Türkiye’nin rolünün artması ve bu dönemde Türk lojistik sektörünün göstermiş olduğu performans, yabancı yatırımcının sektöre ilgisini artırdı. UTİKAD Başkanı Ayşem Ulusoy, “Türkiye’den şirket satın alarak piyasaya girmeye hazırlanan yabancı oyuncular olduğu gibi, kendi yapılarını oluşturmayı planlayan şirketler de var” dedi.
Aysel YÜCEL
Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği’nin (UTİKAD) 38. Olağan Genel Kurulu geçen hafta yapıldı. Yeni başkanın seçildiği kurulda UTİKAD tarihinde ilk kez iki ayrı liste yarıştı. Dr. Kayıhan Özdemir Turan önderliğindeki ‘Geçmişten Geleceğe’ grubu ve Ayşem Ulusoy liderliğindeki ‘Önce UTİKAD’ ekibi seçimlere aday olmuştu. Ayşem Ulusoy, 168 oy alarak seçimi kazandı. Dr. Kayıhan Özdemir Turan ve ekibine ise seçimlerden 145 oy çıktı. Yaklaşık 19 yıldır UTİKAD’da çeşitli görevlerde hizmet veren Ulusoy, yeni görevi sonrası ilk röportajını DÜNYA ile gerçekleştirdi.
Türk lojistik sektörüne yabancı ilgisinin arttığını açıklayan Ayşem Ulusoy, pandemi sürecinde, Çin’den yeterince hizmet ve tedarik sağlayamayan küresel şirketlerden bazılarının satın alma operasyonlarını Türkiye’ye yönlendirmesinin geçici bir durum olmadığını, Türkiye’ye yönelen satın alma eğilimlerinin 2021 sonrasında da artarak devam etmesini beklediklerini söyledi. Bu eğilimin Türk lojistik sektörünüm hızlı büyümesini desteklediğini belirten Ulusoy, “Pandemi döneminde çevik ve hızlı tepkiler veren, önlemler alan Türk lojistik sektörü ve meslektaşlarımız küresel etkenler haricinde lojistik akışların aksamasına izin vermedi. Bu da sektörümüze yurt dışı yatırımcının ilgisini arttırdı. Türkiye’den şirket satın alarak piyasaya girmeye hazırlanan yabancı oyuncular olduğu gibi kendi yapılarını oluşturmaya hazırlanan şirketler de olduğunu biliyoruz” açıklamasını yaptı.UTİKAD’ın yeni yönetiminde gündem oldukça yoğun. Bir yandan artan ihracat karşısında lojistikte yaşanan güncel sorunlara çözüm arayan UTİKAD ekibi, diğer yandan dijitalleşme ve yeşil lojistik gibi sektörün geleceğini şekillendirecek konulara odaklandı.
Kuşkusuz UTİKAD’ın gündemindeki en önemli konulardan biri de Avrupa Yeşil Mutabakatı. Bu kapsamda AB’nin sera gazı salınımını 2030 yılında yüzde 5055 oranında azaltmayı ve 2050 yılında AB ülkelerinin karbon-nötr hale gelmesini hedeflediğini hatırlatan Ulusoy, “Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için en büyük paylardan biri taşımacılık sektörüne düşüyor. Çevreye daha az zarar veren taşımacılık modları öne çıkacak” dedi. Karayolu ile yapılan taşımacılığın önemli oranda demiryolu ve intermodal taşıma modlarına aktarılmasının planlandığını belirten Ulusoy, “Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın etkileri tabii ki sadece AB ülkeleri ve sanayi sektörü ile sınırlı kalmayacak, farklı sektörlerde ve küresel yansımaları da olacakr. Karbon Sınır Vergisi ve benzeri önlemlerin Türkiye sanayisi ve sektörleri üzerindeki etkileri halihazırda bakanlıklarımız ve bizim de dahil olduğumuz ilgili STK’lar tarafından değerlendiriliyor. Düşük emisyonlu üretim yapan ülkeler AB ile ticarette avantajlı konuma sahip olacak. Türkiye’nin ihracatının yarısının AB ülkelerine yapıldığı göz önüne alındığında, alınacak önlemlerin önemi ortaya çıkıyor” diye konuştu.
“AB pazarını korumak için çevreci taşıma modları şart”
Bu noktada atılması gereken adımların altını çizen Ulusoy, şunları kaydetti: “Bu sebeple AB’ye ağırlıklı olarak karayolu ile taşınan yükün demiryolu ve kombine taşımacılık gibi emisyon oranları düşük taşıma türlerine kaydırılmalı. Taşıma türleri arasındaki yük aktarmalarının kolaylaştırıldığı lojistik merkezlerin doğru kurgulanması, sürdürülebilirlik prensibi esasında getirilecek mevzuat ve uygulama değişikliklerinin gündeme alınması gerekiyor. Çevreye duyarlı teknolojilere yatırım yapılması, bu yatırımların teşvik edilmesi, transit taşımacılığın fiziki ve mevzuat altyapısının geliştirilmesi ve kolaylaştırılması ise alınacak diğer önlemler arasında. Bu önlemleri almakta geciktiğimiz her gün ülkemizin yurt dışına daha yüksek vergiler ve bedeller ödemesine neden olacak. Bu nedenle biz de hem Türkiye’de hem de FIATA ve CLECAT gibi üyesi olduğumuz uluslararası platformlarda bu çalışmaların içinde aktif bir şekilde yer alarak üyelerimize gerekli bilgileri aktarıyoruz. ”
Dijital yol haritası çizildi
Yaşanan salgın krizinin tüm dünyada iş yapış şekillerini de değiştirdiğini ifade eden Ulusoy, temassız ve dijital uygulamaların yaygınlaştırılması gerektiğinin net bir şekilde ortaya çıktığını söyledi. Bu nedenle lojistik ve taşımacılık süreçlerinde daha gelişmiş dijitalleşme ve otomasyon uygulamaları geliştiren kurumların birkaç adım öne çıkacağını vurgulayan Ulusoy, UTİKAD olarak e-ticaret, dijital uygulamalar, evrakta otomasyon konularını gündemlerinde tutmaya devam ettiklerini söyledi. Bu konuda ilgili paydaşların yer alacağı 2020 yılında başlanan UTİKAD Ulusal Dijital Lojistik Platformu model çalışmalarının tamamlandığını, Türkiye Dijital Lojistik Platformu Kavram Raporu’nun ilgili bakanlıklara sunulmak üzere hazırlandığını aktaran Ulusoy, “Türkiye’deki lojistik sektörünün dijitalleşmesine yönelik yol haritasını ortaya koyan çalışma önümüzdeki yıllarda sektörün odak noktası olacak” dedi.
Konteyner sıkıntısı ve navlun artışı 2022’de de sürecek
Ayşem Ayşe Ulusoy, tedarik zincirnde küresel boyut boyutta yaşanan konteyner ve navlun krizin krizine yönelik beklentilerini açıklayarak, şunla şunları söyledi: “Pandeminin başlarında talep azalması nedeniyle önce armatörler sefer sayılarını azalttı ve konteyner sıkıntısı oluştu oluştu. Belirli ülkelerde biriken konteynerler dünya dünyanın üretim yapan noktalarına geri dönem dönemediği için, konteynerlerin bu bölgelere boş o olarak geri getirilmesi navlun artışının başka bir sebebi olarak karşımıza çıktı. Daha sonra dünyadaki talep artmaya başlayınca gemi seferleri yetersiz kaldı ve konteyner sıkınt sıkıntısı büyüdü. Ülkelerin ithalat ve ihracat hacim hacimleri arasındaki dengesizlik de navlun artışla artışlarının en büyük sebeplerinden biri. Bu durum sadece denizyolu ya da havayolu için değil d tüm taşıma modlarını etkileyen bir husus.
Türkiye’de ihracat artarken ithalatın azalmış olması hem ekipman, araç bulma hem de navlun artışı sorunlarını beraberinde getiriyor. Havayolunda ise yükün büyük kısmının taşındığı yolcu uçaklarının sefer sayılarının ve kapasitelerinin azalmış olması da havayolu navlunlarını inanılmaz rakamlara yükseltti. İnsanlar eski sıklıkta uçmadıkça havayolu kapasitesi yetersiz kalmaya devam edecektir. Dünyada etkisini sürdürmeye devam eden koronavirüs salgını dolayısıyla bazı bölgelerdeki operasyonlar sekteye uğruyor. Sınırlı ticaret, sınırlı personel, sınırlı uçak derken yük akışlarında beklemeler yaşanıyor. Zamanında dolaşıma giremeyen ya da boş bekleyen konteynerlerin denizyolundaki sorunu devam ettireceğini tahmin ediyoruz. Ne yazık ki şartların tüm dünyada tam olarak iyileşmediği göz önüne alınırsa yeni yılda da hem konteyner sıkıntısı hem de navlun artışı sorunu devam edecek.”