Korsana karşı BM harekatı
Türk şirketin işlettiği Mozart gemisinin silahlı saldırıya uğraması sektörde endişeleri artırdı. Türk armatörler BM onaylı bir harekât çağrısında bulundu.
Gine Körfezi’nde Türk armatörün işlettiği Mozart isimli geminin deniz haydutları tarafından saldırıya uğraması, sektörde güvenlik endişelerini artırdı. Denizciler, devletlerin gerekli caydırıcı önlemleri almamasından kaynaklı olarak özellikle Gine Körfezi'nde korsan saldırılarının arttığını söylüyor.
DÜNYA’ya konuşan Türkiye Armatörler Birliği Başkanı Bedri İnce, artan deniz haydutluğu vakalarına karşı ülkelerin deniz kuvvetlerinin ortak hareket etmesi veya BM onaylı bir harekât başlatılması çağrısında bulundu. İngiliz şirkete ait olan, İstanbul merkezli Boden Denizcilik işletmesindeki Mozart isimli konteyner gemisi, önceki gün Gine Körfezi'nde korsanlar tarafından saldırıya uğramıştı. Gemide biri Azerbaycan vatandaşı (2. mühendis) 18’i Türk olmak üzere toplam 19 personel bulunuyordu. Kaptan Mustafa Kaya idaresindeki 222 metre boyundaki M/V Mozart (2007 inşa), Nijerya’nın Lagos limanından aldığı yükü Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Cape Town limanına götürüyordu. Lagos’un yaklaşık 180 mil açığında meydana gelen korsan saldırısında gemi personeli kendini güvenli alana kilitledi ancak deniz haydutları 5-6 saat uğraş sonucunda güvenli alan kapısını kırarak 15 Türk personeli rehin alarak gemiyi terk etti.
Arbede esnasında Azerbaycan uyruklu personel yaşamını yitirdi. Gemi üç personeli ile birlikte korsansız bir şekilde Gabon’un Port-Gentil limanına hareket etti. Dün öğle saatlerinde Gentil Limanı’na ulaşan gemiyi Türkiye’nin Lebrevil Büyükelçiliği personeli karşıladı. Dışişleri Bakanlığı, kaçırılan Türk mürettebat için bölge ülkelerindeki Türk büyükelçilikleri alarm durumuna geçirdi.
Yeterli tedbir alınamıyor
Konuyla ilgili DÜNYA’ya konuşan denizcilik sektörü yetkilileri, Gine Körfezi’nin geçen yıl en fazla deniz haydutluğu vakası yaşanan bölge olduğunu dile getirdi. Türkiye Armatörler Birliği’nin (TAB) Başkanı Ahmet Bedri İnce, “Gine Körfezi deniz taşımacılığı trafiğinin çok yoğun olarak işlediği ve bu nedenle silahlı kaçırılma sıklığının çok yoğun olduğu bir bölge. Gerçekten tehlikeli bir deniz sahası. Bölgedeki bu olaylar gittikçe artıyor. Diğer taraftan da bu tip olayların geliştiği bölgedeki ülkeler yeterli tedbir alamıyorlar. Örneğin 2019’a göre bu rakam oldukça artmış durumda. 2021’de de bu olayların sıklıkla yaşanacağını değerlendiriyoruz. Dolayısıyla özellikle bu bölgede gemilerimizin çok dikkatli seyretmelerini ve her türlü güvenlik önlemini uygulamalarını öneriyoruz” diye konuştu.
Ülkeler ortak hareket etmeli
Bedri İnce, bu bölgede haydutluk olaylarının sıklığının artmasından dolayı ülkelerin deniz kuvvetleri yetkililerinin ortak hareket etmesi gerektiğini belirtti. İnce, “Deniz haydutluğu vakalarında caydırıcılığın sağlanması için ülkelerin deniz kuvvetleri ortak hareket edebilir veya BM onaylı bir harekât başlatılabilir. Burada birçok denizcimizin, geminin insanların canı yanıyor. Uluslararası denizcilik örgütü IMO o bölge için bu çağrıyı ilgili uluslararası kuruluşlara yapabilir. Bu uygulama bunun gibi birçok deniz haydutluğu bölgesinde başarı sağladı” dedi. Verilen bilgilere göre, 2020 yılında deniz haydutluğu faaliyetlerinde artış yaşandı. Küresel anlamda 2019’da 162 deniz haydutluğu vakası yaşanırken, bu sayı 2020’de yüzde 17’lik bir artışla 195 oldu. Gine Körfezi ise en çok gemi adamı kaçırılan bölge olarak öne çıkıyor. 2020 yılında bu tip olaylarda 135 gemi adamı kaçırılırken, bunun yüzde 95’i Gine Körfezi'nde gerçekleşti. Burada gerçekleşen olayların yüzde 80’inde silah kullanıldı.
Sektörün deneyimli isimlerinden The Maritime House Danışmanı Kaptan Behzat Esinduy, devletler gerekli önlemleri almadığı için denizcilerin mağdur edildiğini savunarak, şunları kaydetti: “Maalesef armatörler ve kaptanlar kendi önlemlerini almak zorunda kalıyor. Biz mesela tehlikeli sulardan geçerken gemiyi jiletli tellerle çevreliyorduk. Çünkü bu tür saldırılarda en önemlisi haydutların gemiye çıkmasını önlemek. Devletler isteseler bu olayları bir günde bitirebilir ama burada 20 milyar dolardan fazla bir sigorta geliri yaratıldı. Bunun da etkisi olduğunu düşünüyorum. Maalesef burada armatörler ve kaptanlar kendi önlemlerini almalı. Maliyetler katlanarak gemiye “guard” denilen özel silahlı güvenlik görevlileri alınmalı.” Esinduy, 7-8 bin doları bulan bu ek maliyetin konteyner navlununa yansıyabileceğini söyledi. Esinduy, ayrıca Aden Körfezi’nde korsanlık olaylarına karşı tüm ülkelerin deniz emniyet güçlerinin ortak hareket ederek, bayrağına bakılmaksızın gemilere konvoy yaparak eşlik ettiklerini hatırlatarak, “Gine Körfezi’nde de bütün gemiler konvoy yapabilir. Bu önlem alınabilir” dedi.
'Türk bayraklı gemilerde yasal çözüm bekliyoruz'
TAB Genel Sekreteri Hüseyin Çınar, Türk denizcilerin deniz haydutluğu konusunda bir diğer beklentisine dikkat çekerek şunları kaydetti: “Sahil devleti ve bayrak devleti onaylarına göre ticaret gemileri bu bölgelerde sektörümüzde geçtiği tabiriyle ‘guard’ yani özel silahlı güvenlik güçleri alabiliyorlar. Ya da IMO’nun kullandığı tabir ile ‘Privately Contracted Armed Security Personnel (PCASP)’. Genelde bunlar 3-5 kişi arasında bu yüksek riskli bölgelerden geçerken gemi kırlangıcında nöbet tutuyorlar ve caydırıcılık sağlıyorlar. IMO bu uygulamanın yürütülmesini sahil devletleri ve bayrak devletlerine bırakmış. Genelde kolay bayrak diye tabir ettiğimiz bayrak devletleri ile bazı bayrak ülkeleri gemilerinin güvenliği için bu uygulamayı salık verebiliyorlar. Türk bayraklı gemilerde bazı hukuksal sebeplerden dolayı bu uygulama yasal olarak uygun görülmüyor. Bunun çözülmesini bekliyoruz.”